HÛD SÛRESİ

(Mekke'de İnmiştir, Yüzyirmiüç Âyettir)

Rahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile.

El-Hasen, İkrime, Atâ ve Câbir'in görüşlerine göre Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs ve Katâde ise tek bir âyet-i kerîme müstesnadır, (Medine'de inmiştir), demişlerdir. Bu da yüce Allah'ın:

"Gündüzün iki tarafında... dosdoğru namaz kıl." (Hûd, 11/114) âyetidir.

Ebû Muhammed ed-Dârimî, Müsned'inde senedini kaydederek Ka'b'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Cuma günü Hûd Sûre'sinİ okuyunuz." Dârimi, Fedâilu'l-Kur'ân 17. Tirmizî de kaydettiği bir rivâyetinde İbn Abbâs'tan şöyle dediğini zikreder: Ebû Bekir (radıyallahü anh): Ey Allah'ın Rasûlü! Saçların ağardı, dedi. Hazret-i Peygamber bunun üzerine: "Beni Hûd, Vâkıâ, Murselât, Amme yetesâelûn (Nebe) ve İze'ş-şemsu kuvvirat (Tekvîr) sûreleri ihtiyarlattı." (Tirmizî) der ki; Bu hasen, garib bir hadistir. Bunun bir bölümü mürsel olacak da rivâyet edilmiştir. Tirmizî, Tefsir 56. sûre 6.

Ayrıca bunu Tirmizî el-Hakîm Ebû Abdillah, "Nevâdiru'l-Usûl" adlı eserinde şöylece rivâyet etmektedir: Bize Süfyan b. Veki' anlattı, dedi ki: Bize Muhammed b. Bişr anlattı. O Ali b. Salih'den, o Ebû İshak'tan, o Ebû Cuhayfe'den naklen dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü! Saçlarının ağardığını görüyoruz, dediler. O: "Beni Hûd ve kardeşleri (benzeri diğer sûreler) yaşlandırdı." Ebû Abdullah dedi ki: Korku saçları ağartır, çünkü korku kişiyi dehşete düşürür ve vücuttaki nemi kurutur. Her bir kılın dibinde bir su menbaı vardır ve insan oradan terler. İşte korku bu kılların dibindeki yaşlılığı kurutacak olursa, bu menba'lar da kurur. Bunun sonucunda da saç da kurur ve ağarır.

Nitekim ekin sulandığı takdirde yeşildir, onun su alma imkanı ortadan kalktı mı kurur ve sararır. Yaşlanan bir kimsenin saçının ağarmasına sebeb de vücudundaki nemin gitmesi, derisinin kurumasıdır. İşte insan nefsi de Allah'ın tehdidi ve Allah'tan gelen haberlerde söz konusu edilen dehşetli hallerin etkisi ile dehşete düşer, solar ve bu tehdit ile bildirilen bu dehşetli haberler onun suyunu kurutur. İşte saçların ağarması da bundan ötürüdür. Nitekim yüce Allah da şöyle buyurmaktadır:

"Çocukların saçlarını ağartacak bir günden kendinizi nasıl koruyacaksınız." (el-Müzzemmil, 73/17) Çocukların saçları o günün dehşetinden dolayı ağaracaktır. et-Tirmizî el-Hakîm, Nevâdiru'l-Usâl, II, 97. Hûd Sûresi geçmiş ümmetleri, bu ümmetlerin dünyada iken başlarına gelen ilahi azabları söz konusu etmektedir. Yakın sahibi kimseler bu sûreyi okudukları takdirde kalpleri yüce Allah'ın mutlak egemenliği, saltanatı, düşmanlarını azâb ile yakalama anlarını görür gibi olur. Bu yakın sahibi kimselerin korkularından Ölmeleri dahi hayretle karşılanacak bir durum değildir. Ancak şanı yüce ve mübarek olan Allah bu gibi zamanlarda onlara lutfu ile muamele eder ki, O'nun kelamını okuyabilsinler. Bu sûrenin benzeri ve yine bu kabilden olan el-Hâkka, el-Meâriç, et-Tekvîr, el-Kariâ gibi sûrelere gelince, bu sûrelerin okunması sonucunda ariflerin kalpleri yüce Allah'ın mutlak egemenliği, saltanatı ve azâb ile yakalamasını açıkça görürler. O bakımdan nefisler dehşete düşer ve bundan ötürü saçlar ağarır. Tirmizî Hakîm. a.g.e., II, 97-98.

Derim ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in Hûd Sûresi'nde yer alan ve saçlarını ağartan âyet, İleride yüce Allah'ın izniyle geleceği gibi:

"Artık... emrolunduğun gibi dosdoğru ol" (Hûd, 11/112) âyetidir.

Yezîd b. Ebân dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ı rüyada gördüm, ona Hûd Sûre'sini okudum. Bitirdiğimde: "Ey Yezîd! Haydi bunu okudun, ya ağlamak nerede?" diye buyurdu.

İlim adamlarımız derler ki: Ebû Ca'fer en-Nehhâs dedi ki: " Bu Hûd (Sûre'si)dir" denilir. Bu kelime sûre ismi olarak özel isim ve tenvin'siz zikredilir, çünkü bir kimse bir kadına "Zeyd" adım verecek olursa bu kelime de munsarıf olmaz. el-Halîl ve Sîbeveyh'in görüşü budur. Îsa b. Ömer ise şöyle der: Burada "Hûd" kelimesi, sûrenin ismi olmak üzere tenvin ile okunabilir,

Aynı şekilde bir kimse, bir kadına "Zeyd" ismini verecek olsa da durum böyledir, çünkü bu kelimenin orta harfi sakin olduğundan dolayı kelimenin söylenişi hafif olur ve munsarıf gelir. Eğer "sûre" kelimesi hazfedilecek olursa, bütün nahivcilerin görüşüne göre kelime munsartf okunur. "Hûd Sûresi" kastı ile "bu Hûd'dur" denilecek olursa, (tenvin'li gelir.) Sîbeveyh der ki: Buna delil de bir kimsenin; "Bu er-Rahmân (Sûresi)dir" demesidir. Eğer bununla "bu er-Rahmân Sûresi'dir" kastedilmiyor ise böyle bir ifade elbette ki kullanılamaz.

1

Elif, Lâm, Râ, Bu, âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da Hakim ve Habîr olan Allah tarafından geniş geniş açıklanmış bir kitaptır.

Yüce Allah'ın:

"Elif, Lâm, Râ" âyeti ile ilgili açıklamalar daha önceden (Yûnus, 10/1. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

"(Bu) âyetleri sağlamlaştırılmış... bir kitaptır" âyetinde

"âyetleri sağlamlaştırılmış" anlamındaki ifade "bir kitab'ın sıfatı olarak ref mahallindedir.

"Âyetleri sağlamlaştırılmış" âyetinin anlamına dair yapılmış en güzel açıklama, Katade'nin şu sözleridir: Yani, bütün âyetleri muhkem kılınmıştır. Bunlarda herhangi bir tutarsızlık da yoktur, bir batıl da yoktur. Muhkem kılmak (ihkâm) sözde tutarsızlığa meydan bırakmamaktır. Bu da şu demektir: O'nun âyetleri hiçbir çelişki ve tutarsızlığın söz konusu olmayacağı bir şekilde sapasağlam bir surette dizilmiştir.

İbn Abbâs da der ki: Âyetlerinin muhkem kılınması, Tevrat ve İncil'den farklı olarak başka bir kitab tarafından neshedilmeyişleri demektir. Bu açıklamaya göre âyetin anlamı şöyle olur: Bu Kitabın bir takım âyetleri nesh olmayan, kendisi nesh edici olmak suretiyle muhkem kılınmış, sağlamlaştırılmıştır. Nitekim buna dair açıklamalar daha önceden (Al-i İmrân, 3/7. âyet, 2. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Arapça da cins ismi bazen tür hakkında da kullanılabilir. O bakımdan -yemeğinin bir bölümü kastedilmek suretiyle: Ben Zeyd'in yemeğini yedim, denilir el-Hasen ve Ebû'l-Âl-iyye de

"âyetleri sağlamlaştırılmış (muhkem kılınmış)" emir ve nehy ile sağlamlaştırılmış demektir, diye açıklamışlardır.

"Sonra da Hakîm" yani bütün işlerini sağlam yapan

"ve Habîr" olmuş ve olmamış herbir şeyden haberdar

"olan Allah tarafından" nezdinden

"geniş geniş açıklanmış bir Kitabtır." Açıklamaları ise vaad, tehdit, sevab ve ceza ile ilgilidir. Kalâde der ki: Allah, bu âyetleri batıla karşı muhkem kılıp sağlamlaştırmış, sonra da helal ve haram hükümlerini bildirerek bunları geniş geniş açıklamıştır.

Mücahid der ki: Âyetleri bütünüyle muhkem kılınıp sağlamlaştırıldıktan sonra herbir âyet tevhide, nübüvvete, öldükten sonra dirilişe ve diğer hususlara dair gerek duyulan bütün delilleri söz konusu ederek açıklanmıştır.

Şöyle de açıklanmıştır: Âyetler önce Levh-i Malıfûz'da bir araya getirildikten sonra Hazret-i Peygamber'e indirilmesi bölüm bölüm olmuştur. "Geniş geniş açıklanmış" ifadesinin, üzerinde dikkatle düşünülsün diye kısım kısım indirilmiştir, anlamında olduğu da söylenmiştir. İkrime; "Geniş geniş açıklanmış" ifadesini şeddesiz olarak ve "âyetleri hak ile hüküm bildirmiş" anlamında; diye okumuştur.

1 ﴿