50

Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin." Bunun üzerine elçi yanına gelince, dedi ki: "Efendine dön de o ellerini kesen kadınların hali ne idi? diye sor. Şüphe yok ki benim Rabbim onların hilelerini çok iyi bilendir.”

"Hükümdar dedi ki: Onu bana getirin." Yani elçi hükümdara gidip, durumu bildirdi. Hükümdar da onu bana getirin, dedi.

"Bunun üzerine elçi yanına gelince" ve ona zindandan çıkması emrini getirince

"dedi ki: Efendine dön de o ellerini kesen kadınların hali ne idi? diye sor." Bunu söyleyerek, hükümdar nezdinde kendisine yapılan iftiradan beri olduğu açıkça anlaşılıp suçsuz yere hapsedildiği ortaya çıkmadıkça zindandan çıkmayı kabul etmedi.

Tirmizî, Ebû Hüreyre'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Rasülullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "O şerefli oğlu, şerefli oğlu, şerefli oğlu, şerefli (yani İbrahim'in oğlu, İshak'ın oğlu, Ya'kub'un oğlu, Yûsuf)dur. Eğer ben onun kaldığı süre kadar zindanda kalsam, sonra da elçi yanıma gelse (çıkma) isteğini kabul ederdim." Hazret-i Peygamber daha sonra:

"Bunun üzerine elçi yanına gelince dedi ki: Efendine dön de, o ellerini kesen kadınların hali ne idi? diye sor" âyetini okudu. (Devamla) şöyle buyurdu: "Allah'ın rahmeti Lût'un da üzerine olsun, çünkü o:

"Keşke size yetecek bir gücüm olsaydı yahut güçlü bir yere sığınabilseydim" (Hûd, 11/80) dediğinde zaten güçlü bir yere sığınıyordu. Ondan sonra yüce Allah ne kadar peygamber gönderdiyse, mutlaka kavminin en zirve noktasında idi." Tirmizî, Tefsir 12. sûre 1; ayrıca Müsned, II, 388 ve 533 kısmen.

Buhârî de, Ebû Hüreyre'den şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah, Lût'a rahmet eylesin. O gerçekten güçlü bir yere sığınıyordu ve eğer ben Yûsuf’un zindanda kaldığı süre kadar kalacak olsaydım, hiç şüphesiz çıkmaya davet edenin çağrısını kabul ederdim ve elbette biz İbrahim'den daha bir hak sahibiyiz. Çünkü İbrahim'e: "İnanmadın mı yoksa? demişti de: İnandım fakat kalbimin mutmain olması için" diye cevap vermişti." (el-Bakara, 2/260) Buhârî, Tefsir 12. sûre 5

Yine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)den şöyle buyurduğu rivâyet edilmektedir: "Allah kardeşim Yûsuf’a rahmet İhsan etsin. O gerçekten sabırlı ve tahammülkâr birisi idi. Şayet ben zindanda onun kaldığı süre kadar kalmış olsaydım, hiç şüphesiz çıkmamı isteyen elçinin çağrısına uyardım ve suçsuz olduğunun bilinmesi için böyle bir yola başvurmazdım." Benzer rivâyetler: Suyûtî, ed-Durru'l-Mensûr, IV, 548.

Bu hadise yakın bir rivâyet de Malik'in arkadaşı Abdu'r-Rahmân b. el-Kasım yoluyla, Buhârî'nin Tefsir bölümünde rivâyet edilmiştir. İbnu'l-Kasım'ın bu hadisten başka Divan'da bir rivâyeti yoktur. "Divan'dan kastı muhtemelen Sahih-i Buhâri’dir. Çünkü İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, VIII, 217'de, az önce geçen Buhârînin rivâyetlerini serti ederken şunları söylemektedir: 'Meşhur fakih, İmâm Mâlik'in ilminden Müdevve'nin râvileri... Abdurrahman b. el-Kasım'ın Buhâride buradan başka bir yerde rivâyeti yoktur."

Taberî'nin rivâyetinde de şöyle denilmektedir: "Allah, Yûsuf’a rahmet eylesin. Eğer hapiste olan ben olsaydım, sonra da bana haberci gönderilseydi, çabucak çıkıverirdim. Yûsuf gerçekten halîm (tahammülkâr) ve ağır başlı bir kimse idi." Taberî, Câmiu'l-Beyân, XII, 235. Yine Hazret-i Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Gerçekten Yûsuf'a, onun sabrına, onun keremine hayret ettim. Allah ona (varsa hatası) bağışlasın, çünkü (rüyadaki) inekler hakkında kendisine soru sorulduğunda; şayet ben onun yerinde olsaydım, beni zindandan çıkartmaları şartını koşmadıkça onlara durumu bildirmezdim. Yine elçinin ona geldiği vakit tutumuna hayret ettim. Onun yerinde olsaydım, onlardan daha çabuk kapıya giderdim. " Taberi, a.g.e., XII, 235-236.

İbn Atiyye der ki: Hazret-i Yûsuf’un bu tutumu ağır başlıca ve sabırlıca bir tutumdu. Gerçekten temiz ve günahsız olduğunun açığa çıkmasını istiyordu. Çünkü rivâyet edildiğine göre ö, hapisten çıktıktan sonra hükümdar kendisine bir mertebe verip af ediyor görüntüsüyle onun suçuna sesini çıkarmayabîlirdi. Bunun sonucunda da insanlar ebediyyen ona bu gözle bakarlar ve: İşte efendisinin hanımından murad almak isteyen kişi buydu, diyeceklerdi. Yûsuf (aleyhisselâm) temizliğini açıkça ortaya çıkarmak, iffet ve hayır noktasındaki mevkiini gerçek yerine oturtmak istiyordu. İşte ancak o vakit yerini bulmak, mevkiine gelmek için çıkabilirdi. Bundan dolayı yanına gelen elçiye: 'Efendinin yaruna dön ve ona o kadınların halinin ne olduğunu bir sor" demişti. Hazret-i Yûsuf'un maksadı İse; ancak söyle ona benim günahımı iyice araştırıp tesbit etsin ve işimi gözden geçirsin, tetkik etsin. Haklı yere mi zindana atıldım, yoksa zulmen mi zindana atıldım, demekti. Özellikle Aziz'in hanımım söz konusu etmeyiş sebebi, onların yanında bulunduğu süredeki güzel geçimini ve hükümdar Aziz'in onun üzerindeki hakkına riayet etmek istemesi idi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Yûsüf’u sabır ve tahammülkârlıkla, ağırbaşlılıkla ve hapisten çıkmakta acele etmemekle övdüğü halde; bizzat kendisi için başkasını övdüğü halden başka bir hali nasıl uygun gördü? denilecek olursa, bunun açıklaması şöyle olur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendi adına bir başka görüşü tercih etmiştir ki; bu görüşün de kendi açısından güzel bir tarafı vardır. O diyor ki: Ben olsaydım, çıkmakta elimi çabuk tutardım. Sonra çıkmanın akabinde suçsuz olduğumu ortaya koymaya çalışırdım. Çünkü bu kıssalar ve bu gibi olaylar kıyâmet gününe kadar insanlar bunlara uysunlar diye sunulmuşlardır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da insanların bu işler arasında daha azimetli olan yolu seçmelerini istedi. Çünkü böyle bir olayda daha azimetli olanı terkeden bir kimse böyle bir zindandan çıkma fırsatını kullanmayan bir kişi, zindanda kaldığından dolayı zindanda kalma sonucu ile karşı karşıya kalabilir, onu zindandan çıkarmak isteyen, bu işten vazgeçebilir. Yûsuf (aleyhisselâm), Allah'tan aldığı bilgi sayesinde böyle bir şey olmayacağından emin olsa bile, onun dışındaki diğer insanlar bu konuda emin olamazlar. Buna göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın bizzat izlemeyi uygun gördüğü yol, azimet yoludur. Hazret-i Yûsuf’un izlediği yol ise, büyük bir sabır ve büyük bir tahammül yoludur.

" ...O ellerini kesen kadınların hali ne idi? diye sor." Aralarına -açıkça ismi zikredilerek değil de işaret yoluyla- genelin kapsamına Aziz'in karısı da girsin diye çoğul olarak kadınları söz konusu etti. Bu ise aralarında geçirdiği günler ve edepten ötürü idi. İfadede hazfedilmiş kelimeler de vardır. Yani sen ondan o kadınların halinin ne olduğunu bilip öğrenmesini iste demektir.

50 ﴿