İBRÂHÎM SÛRESİRahmân Ve Rahîm Allah'ın İsmi ile (Mekke'de İnmiştir. Elliiki Âyettir) el-Hasen, İkrime ve Câbir'in görüşüne göre bütünüyle Mekke'de inmiştir. İbn Abbâs ve Katade ise bundan iki âyet müstesnadır, onlar Medine'de inmişlerdir, derler, Üç âyet müstesnadır da denilmiştir. Bu üç âyet-i kerîme Allah ve Rasûlüne karşı Savaş açan kimseler hakkında inmiştir ki; bunlar da yüce Allah'ın: "Allah'ın nimetini küfür ile değiştiren... varacağınız yer şüphesiz ateş olacaktır" (28-30. âyetler) buyruktandır. 1Elif, Lâm, Râ. Bu, insanları Rabblerinin izniyle, karanlıklardan nura, Aziz, Hamîd olanın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. Yüce Allah'ın: "Elif, Lâm, Râ. Bu... sana indirdiğimiz bir kitaptır" âyetinin anlamına dair açıklamalar önceden geçmiş bulunmaktadır. "Bu, İnsanları Rabblerinin izniyle" onlara muvaffakiyet vermesi ve lütfü ile "karanlıklardan" küfrün, sapıklığın, bilgisizliğin karanlıklarından, îman ve ilmin aydınlığı demek olan "nûr'a..." onları Kur'ân-ı Kerîm'e davet etmen suretiyle "çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." Bu âyette "karanlık" ile "nûr" bir temsildir. Çünkü küfür karanlık gibidir, İslâm da nûr gibidir. Bu âyet bid'atten sünnete, şüpheden yakîne diye de açıklanmıştır. Bu açıklamalar birbirlerine yakındır. "Rabblerinin izniyle" âyetindeki "be" harfi; "Çıkarman" fiiline taalluk etmektedir. Burada fiilin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)e izafe' edilmesinin sebebi, davet edenin, uyarıp hidayete çağıranın kendisi oluşundan dolayıdır. "Aziz, Hamid olanın yoluna" âyetinin da -araya "vav" harfi getirmeksizin- gelmesi; "Akıllı, faziletli Zeyd'in yanına gittim" demeye benzer. "Vav" harfinin getirilmeyiş sebebi ise her iki sıfatın da aynı kişiye ait oluşundan dolayıdır. Şanı yüce Allah; misli ve benzeri olmayan Azîz'dir. "Aziz"in hiçbir kimsenin mağlup edemediği kimse anlamında olduğu söylendiği gibi, mülk ve saltanatında kendisine erişilemeyen, O'na zarar verilemeyen anlamında olduğu da söylenmiştir. "Hamîd" ise her dilde kendisine hamd edilen, her yerde ve her durumda şanı ve şerefi övülen, yüceltilen kimse demektir. Miksem'in, İbn Abbâs'tan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Meryem oğlu Îsa'ya îman eden bir topluluk ve onu inkâr eden bir topluluk vardı. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) peygamber olarak gönderilince, Îsa'yı inkâr eden kimseler ona îman etti. Buna karşılık Îsa'ya îman edenler de onu İnkâr etti. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme indi. Bunu el-Maverdî nakletmektedir. |
﴾ 1 ﴿