4Biz gönderdiğimiz herbir peygamberi -kendilerine apaçık anlatsın diye- ancak kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah, kimi dilerse saptırır, kimi dilerse de doğru yola İletir. O Azizdir, Hakîm'dir. "Biz" ey Muhammed, senden önce "gönderdiğimiz herbir peygamberi -kendilerine apaçık anlatsın diye- ancak kendi kavminin diliyle gönderdik." Dinlerinin emirlerini onlara iyice anlatsınlar diye kavimlerinin dilleri ile konuşan peygamberler olarak gönderdik. "Dil" her ne kadar çoğul olan "kavim" kelimesine izafe edilmiş ise de tekil olarak gelmesi, maksadın konuşulan dil olduğundan dolayıdır. O halde bu kelime (lügat) cins isim olup azlık için de kullanılır, çokluk için de kullanılır. Bu âyet-i kerîme de Acemlerin ve diğer Arap olmayanların lehine delil olacak bir taraf yoktur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın getirdikleri kendisine anlayıp kavrayacağı bir şekilde tercüme edilen herkes için bağlayıcı delil ortaya konulmuş olur. Nitekim yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Biz seni ancak bütün insanlar için müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik." (Sebe', 34/28) Hazret-i Peygamber de şöyle buyurmaktadır: "Herbir peygamber kendi ümmetine, ümmetinin diliyle gönderilmiştir. Yüce Allah beni de yarattıkları arasından kırmızı tenliye de, siyah tenliye de göndermiştir." Müsned, V, 158'de: Ebû Zer'den: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah her bir peygamberi mutlaka kavminin diliyle göndermiştir." Hazret-i Peygamber'in her renkten (ırktan) insana gönderildiğini belirten bir sonraki rivâyetten ve benzerlerinden başka, onun "daha önceki peygamberlere verilmemiş beş özelliğinden" birisi olarak bütün ırklara gönderilmiş olduğunu dile getiren hadis: Buhâri, Teyemmüm 1, Salât 56; Müslim, Mesâcid 3; Nesâî, Gusl 26; Dârimi, Salat 111, Siyer 29... da yer almaktadır. Yine Hazret-i Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki; bu ümmetten (ümmet-i davetten) yahudi olsun, hristiyan olsun kim benim peygamberliğimi işitip de sonra benimle gönderilene îman etmeyecek olursa, muhakkak cehennemliklerden olur." Müslim, lman 240; Müsned, II, 317, 350. Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir ve daha önceden (el-Bakara, 2/62. âyet 3- başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. "Artık Allah, kimi dilerse saptırır, kimi dilerse de doğru yola iletir" âyeti ilahî meşîetin etkin olduğunu belirtmekte ve bu hususta Kaderiyye'nin görüşünü reddetmektedir. Bu cümle yeni bir cümle olup "Apaçık anlatsın diye" âyetine atfedilmiş değildir. Çünkü peygamber göndermek saptırmak için değil, apaçık beyan etmek içindir. Bununla birlikte; " Saptırır" kelimesinin nasb ile okunması da caizdir. Çünkü Peygamber gönderilmesi (hidayeti kabul etmeyenler için) saptırılmaya sebeb olmuştur. O takdirde bu da yüce Allah'ın: "Çünkü sonunda onlara bir düşman ve bir tasa (sebebi) olacaktı" (el-Kasas, 28/8) âyeti gibi olur. Peygamber göndermenin saptırmaya sebeb olması, onların peygamberler kendilerine geldiğinde, peygamberi inkâr etmeleri sebebiyledir. O bakımdan âdeta bu onların küfürlerine sebeb gibi olmuştur. "O Azîz'dir, Hakîm'dir" âyetinin anlamı daha önce geçmiş bulunmaktadır. |
﴾ 4 ﴿