11

Peygamberleri onlara şöyle demişti: "Biz ancak sizin gibi bir insanız, ama Allah kulları arasından dilediği kimselere lütfeder. Allah'ın izni olmadıkça, bizim size apaçık bir delil getirmemize imkân yoktur. Artık mü’minler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir.

"Peygamberleri onlara şöyle demişti: Biz ancak" suret ve şekilde sizin de söylediğiniz gibi

"sizin gibi bir İnsanız, ama Allah kulları arasından dilediği kimselere lütfeder." Yani dilediği kimseye peygamberliği ihsan eder. Tevfîk, hikmet, marifet ve hidayeti lütfeder diye de açıklanmıştır. Sehl b. Abdullah ise, Kur'ân'ı okumayı ve içindeki buyrukları kavramayı lütfeder, diye açıklamıştır.

Derim ki: Bu güzel bir görüştür. Taberi de İbn Ömer yoluyla şöyle dediğini nakletmektedir: Ebû Zerr'e dedim ki: Amcacığım! Bana tavsiyede bulun. Dedi ki: Senin benden istediğin gibi ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)dan istekte bulundum. Şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın kulları arasından dilediği kimseye lütfettiği bir sadakanın (ihsanın) bulunmadığı bir gün, bir gece, bir an dahi yoktur. Yüce Allah kullarına kendisini anmalarını ilham etmesi gibi bir lutufta da bulunmamıştır."

"Allah'ın izni" O'nun meşîeti, iradesi

"olmadıkça bizim size apaçık bir delil" belge veya mucize

"getirmemize İmkân yoktur." Bu, gücümüz dahilinde olan bir şey değildir. Biz sizin istediğiniz gibi herhangi bir delili ve mucizeyi O'nun emir ve kudreti olmaksızın getirme gücüne sahip değiliz.

Âyet lâfız itibariyle haberdir, mana itibariyle nefydir. Çünkü hiçbir kimseye güç yetiremediği bir şeyi yasaklamak söz konusu değildir.

"Artık mü’minler yalnız Allah'a tevekkül etmelidir" âyetinin anlamı daha önceden geçmiş bulunmaktadır.

11 ﴿