44

"Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya onlardan ayrılmış belli bir pay vardır."

"Şüphesiz ki onların hepsine" İblis'e ve ona uyanlara

"va'dolunan yer cehennemdir. Onun yedi kapısı" yani, birbiri üstünde katları

"vardır. Her bir kapıya" her bir tabakaya

"onlardan ayrılmış belli" bilinen bir "pay vardır."

İbnü'l-Mübarek der ki: Bize İbrahim Ebû Harun el-Ganavî haber vererek dedi ki: Ben. Hittan b. Abdullah er-Rakaşi'yi şöyle derken dinledim: Ben, Ali (radıyallahü anh)'ı şöyle derken dinledim: Cehennemin kapılarının nasıl olduğunu biliyor musunuz! Biz: O kapılar da bizim kapılarımız gibidir, dedik. Hayır dedi. O fcapi&r-rşîe' bu şekilde biri diğerinin üstündedir. 'Cs-Szltbîşunu âa ckter: Ve ellerini biri diğerinin üstüne koydu-. Allah, cennetleri arzın üzerine yerleştirdi. Ateşi ise biri diğerinin üstünde (tabakalar halinde) koydu. Bunun en aşağısı cehennemdir. Onun üstü el-Hutama, onun üstü Sekar, onun üstü Cahîm, onun üstü Lazâ, onun üstü Saîr, onun üstü de Hâviye'dir. Her bir kapı (tabaka) kendisinin bir üsetekinden yetmiş kat daha sıcaktır.

Derim ki: Evet, bu yorum bu şekilde gelmiştir, Ancak, İlim adamlarının çoğunluğunun kabul ettiği görüş, cehennemin, ateşin en üst basamağı olduğu ve buranın Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ümmetinin isyankârlarına tahsis edildiği şeklindedir, Ahalisinin tamamiyle boşalacağı ve rüzgârların kapılarını bir birine çarpacağı ateş tabakası da budur. Ondan sonra Lazâ gelir, ondan sonra Hulama, ondan sonra Saîr, ondan sonra Sakar, ondan sonra Cahîm, ondan sonra da Hâviye gelir.

ed-Dahhâk der ki: Ateşin en üst basamağında Muhammed ümmetinden olanlar, ikincisinde hristiyanlar, üçüncüsünde yahudiler, dördüncüsünde sabüler, beşincisinde mecusiler, altıncısında Arap müşrikleri, yedincisinde ise münafıklar, Fir'avun hanedanı ve Hazret-i Îsa'ya sofra indirilmesini isteyip de indirildikten sonra onu İnkâr edenlerdir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Şüphesiz münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar." (en-Nisâ, 4/145) Buna dair açıklamalar da daha önce Nisa Sûresi'nde (anılan âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Yine yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır:

"Fir'avun hanedanını azâbın en şiddetlisine sokun." (el-Mu'min, 40/46) Sofranın indirilişini görenlerden kâfir olanlar hakkında da;

"Ama bundan sonra sizden kim kâfir olursa, Ben onu âlemlerden kimseyi azaplandırmayacağım bir azapla azaplandıracağım." (el-Mâide, 5/115) diye buyurmaktadır- Muâz b. Cebel (radıyallahü anh) da bu ümmetin kötü ilim adamlarını cehennemin bu kapılarına ayrı ayrı paylaştırmıştır. Biz bunu "et-Tezkire" adlı eserimizde zikretmiş bulunuyoruz.' Bk. et-Tezkire, a. 445

Tirmizî, İbn Ömer'den şöyle dediğini rivâyet eder: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Cehennemin yedi kapısı vardır. Bu kapılardan birisi, ümmetime karşı kılıç çeken kimseleredir." (Tirmizî) dedi ki: Bu, garip bir hadistir. Tirmizî. Tefsir 15. sûre 2; Müsned, 11, 94

Ubey b. Ka'b der ki: Cehennemin yedi kapısı vardır. Bu kapılardan birisi Harûriye'ye (Hâriciler'e) aittir

Vehb b. Münebbıh de der ki: Her iki kapı (tabaka) arasında yetmiş yıllık bir mesafe vardır. Her bir kapı bir üstündekinden yetmiş kat daha sıcaktır. Biz bütün bu hususları "et-Tezkire" adlı eserimizde sozkonusu etmiş bulunuyoruz.

Sellânı et-Tavîl, Ebû Süfyan'dan, o, Enes b. Malik'ten rivâyetine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yüce Allah'ın:

"Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya onlardan ayrılmış belli bir pay vardır" âyeti hakkında şöyle dedi: Bir pay Allah'a şirk koşanlar, bir pay Allah hakkında şüphe edenler, bir pay Allah'tan gafil olanlar, bir pay şehvet ve arzularını Allah'a tercih edenler, bir pay Allah'ın gazabını çekerek öfkelerinden yana rahatlama yoluna gidenler, bir pay Allah'tan alacakları mükâfat paylarını kabul etmeyerek arzularını gerçekleştirenler, bir pay da Allah'a karşı büyüklenenleredir. Bunu, el-Halîmî Ebû Abdullah el-Huseyn b. el-Hasen "Minkacü'd-Din" adlı eserinde zikretmiş ve şunları söylemiştir: Eğer bu hadis olarak sabit ise, Allah'a şirk koşan kimselerden kasıt Seneviyye (iki taun kabul edenler)'dır Şüphe edenlerden kasıt, kendilerinin bir ilâhı var mıdır, yok mudur bilmeyenlerdir. Onun şeriatı hakkında bu şeriat O'ndan mıdır, değil midir şüpheye düşenlerdir. Allah'tan gafil olanlar ise Onu kesinlikle inkâr eden ve varlığım kabul etmeyen ddırîlerdir. Şehvet ve arzularını Allah'a tercih edenler ise, Allah'ın rasûllerini, emir ve nehyini yalanladıklarından ötürü sonuna kadar masiyetlere gömülen ve dalanlardır Allah'ın gazabını çekerek öfkelerini rahatlatma yoluna gidenler ise, Allah'ın peygamberlerini ve Allah'ın yoluna davet eden diğer kimseleri öldürenler, kendilerine samimiyetle öğüt verenlere, yahut da yollarından başka bir yol İzleyenlere azap ve işkence edenlerdir. Allah'tan alacakları payı istemeyerek arzularını gerçekleştirenler İse, öldükten sonra dirilişi ve hesabı inkâr edenlerdir. Bunlar, arzu ettikleri şeylere ibadet ederler ve yüce Allah'tan alacakları bütün (mükâfat) paylarını İstemeyenlerdir. Yüce Allah'a karşı gelen ve baş kaldıran isyankârlar ise, İçinde bulundukları durumun hak mı yoksa batıl mı aldırış etmeyerek hiç bir şekilde düşünmeyen ve ibret almayan ve her hangi bir delili kullanmayan kimselerdir. Bununla birlikte şanı yüce Allah, -eğer bu hadis sabit ise- Rasûlünün muradını en iyi bilendir.

Rivâyete göre, Selman el-Farisî (radıyallahü anh) şu:

"Şüphesiz ki onların hepsine va'dolunan yer cehennemdir" âyetini işitince korkudan üç gün aklı başından gitmiş halde kaçtı. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna getirildi. Hazret-i Peygamber ona durumunu sorunca, şu cevabı verdi: Ey Allah'ın Rasûlü, şu:

"Şüphesiz ki onların hepsine vadolunan yer cehennemdir" âyeti indirildi. Seni hak ile gönderene yemin ederim ki, kalbimi paramparça etti. Bu sefer, şanı yüce Allah:

"Takva sahipleri ise muhakkak cennetlerde ve pınar başlarındadır" (mealindeki 45). âyetini indirdi.

Bilal (radıyallahü anh) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine Mescidi'nde tek başına namaz kılıyordu. Bedevi Arap bir kadın yanından geçti, arkasında namaza durdu. Hazret-i Peygamber de arkasında bu kadının namaza durduğunu fark etmedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

"Onun yedi kapısı vardır. Her kapıya onlardan ayrılmış belli bir pay vardır" âyetini okudu. Kadın, baygın yere düştü. Kadın düşünce Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun çıkardığı sesi işitti. Namazım bırakıp su getirilmesini istedi. Hazret-i Peygamber yüzüne su döktü, nihayet kadın ayılıp oturdu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey kadın, bu durumun ne?" diye sorunca, kadın: Bu, Allah'ın indirdiği Kitabında yer alan bir âyet müdür, yoksa sen bunu kendiliğinden mi söylüyorsun deyince, Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Bedevi kadın, bu okuduğum yüce Allah'ın indirdiği Kitabı Kerîmi'ndendir" Bunun üzerine kadın şöyle dedi: Peki, benim azalarımdan her birisi o cehennemin kapılarından birisinde mi azap görecek? Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu: "Ey bedevî kadın, hayır. O kapılarından her birisi için onlardan ayrılmış bir pay vardır. Bu kapıya girme durumunda olanlardan her bir kesim amellerine göre orada azap görecektir" Bunun üzerine kadın şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, ben fakir bir kadınım. Malım yok. Sadece yedi kölem var. Seni şahid tutuyorum ey Allah'ın Rasûlü, bu kölelerden her birisini cehennem kapılarından bir kapı karşılığında yüce Allah'ın rızası için azad ediyorum. Bunun üzerine Hazret-i Cebrâîl gelip şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasûlü, o bedevî kadına, yüce Allah'ın, cehennemin bütün kapılarını ona haram kıldığını, buna karşılık cennetin bütün kapılarını da ona açtığını müjdele."

44 ﴿