5Davarları da yarattı ki bunlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok menfaatler vardır. Onlardan yersiniz de. Bu âyete dair açıklamalarımızı üç başlık halinde sunacağız: Şanı yüce Allah, insanı söz konusu ettikden sonra, insana ihsanlarından söz ederek: "Davarları da yarattı ki..." diye buyurmaktadır. "Davarlar (el-en'âm)"; deve, inek ve koyun türüdür. Çoğunlukla ifadeleri, develer için kullanılırken, toplu olmaları halinde bu ifade kullanılır. Tek başına koyunlar hakkında bu tabir kullanılmaz şair Hassan der ki: "Zatü'l-Esabi'de, el-Civâ'da Azra'ya kadar olan yerlerdeki Bütün izler silindi; orada konaklama yerleri ıpıssızdır. Hashâsoğullarından kalma kurak mı kurak yerler; Tozu dumana katan ve bırakılan izleri gömen rüzgârlar ile sema o eserleri yok ediyor. Oralarda bir zamanlar dost olacak kimseler vardı. Onun yeşil otlakları arasında develer (neam) ve koyunlar salınırdı." Görüldüğü gibi burada "neam" kelimesi özel olarak develer hakkında kullanılmıştır el-Cevherî der ki: "Neam" tekildir "en'âm" ise otlayan malların adıdır. Bu isim çoğunlukla develer hakkında kullanılır. el-Ferrâ'' der ki: Bu kelime müzekker olup müennesi gelmez, o bakımdan Araplar: Bu, suya giden bir devedir" derler, Bunun çoğulu ise; şeklînde gelir. Oğlak" kelimesinin çoğulunun; şeklinde gelmesi gibi. "En'âm" kelimesi de hem müzekker, hem müennescir. Nitekim şanı yüce Allah, bir yerde: "On(lar)ın karınlarından" (en-Nahl, 16/66) diye buyurduğu halde, bir başka yerde de; "Onların karınlarından" (el-Mu'mİ-nûn, 23/21) diye buyurmaktadır. Bu âyetteki Davarları" kelimesinin nasb olarak gelmesi (bir önceki âyetteki) "insan" lâfzına atfedil meşinden yahud mukadder bir fiille nasbedildiğinden dolayıdır. Böyle olması daha uygundur. "Sıcaklık" demektir. Burada yünleriyim, tüyleriyle ve kılları ile ısıtıcı olan elbise, astar ve kürk gibi eşyalar, kastedilmektedir. İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre, davarların ısıtacak şeyleri, onların nesilleridir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'ır. el-Cevherî ise, "es-Sıkah"da diyor ki: "Isıtacak şeyler"den kasıt, develerin yavruları, sütleri ve onlardan alınarak kendileriyle yararlanılan diğer ürünleridir. Nitekim yüce Allah: "Bunlarda sizi ısıtacak şeyler... vardır" diye buyurmaktadır Hadîs-i şerîfte de: (Aramızdaki.) antlaşmayı kabul ettikleri sürece, develerinden bizim de bir payımız vardır" Buradaki "dif İnfzına "deve" anlamının verilebileceği, İbnu’l-Esir, en-Nikâye, il, 12-1'tekî açıklama ve buradakine yukıo örnekten de anlaşılabilmektedir. diye buyurulmaktadır. Aynı zamanda bu kelime, sıcaklık demektir. Bu anlamda olmak üzere Adam ısındı" denilir. Bu şekliyle; "(.........): Hoşlanmadı" fiili gibi kullanılır. Yine ki, şeklinde; "Susadı" fiili gibi de kullanılır. Esreli olarak; ise, isim olarak "ısıtan şey" demektir, çoğulu da; ...diye gelir. Mesela; Onun üzerinde ısıtacak bir şey yoktur" denilir, çünkü burada isimdir. Ancak, -aynı anlamı kastederek; denilmez, çünkü bu şeklîyle de mastardır Bu bahçenin soğuğa karşı koruyan serin yerinde otur" denilir. şeklinde ve "fail" veznindeki ifade ise, adam kendisini ısıtacak şey giydi, demektir. Isınmış halde olan bir erkeğin durumunu anlatmak için; Isınmış adam" denilir. Isınmış kadına" demektir. Elbise kendisini ısıttı, kendisi elbise ile ısmdı, onunla ısında" demektir. Yine, bu anlamda; Onunla ısındı" diye kullanılır ve bu fiillerin vezni "ifteale" şeklinde olup, kendisini ısıtacak şeyler giyindi, demek olur Gecemiz ısındı sıcak geçti" anlamında olduğu gibi, Sicak bir gün" ifadesi de " vezninde gelmiştir. da sıcak gece demektir. Ev ve elbiseyi nitelemek için de aynı şekil kullanılır. Pek çok deve" demektir. Çünkü, develerin biri, diğerini nefesleriyle ısıtır. Bu, şeddeli olarak da kullanılır. Tüyleri ve yağlan pekçok olan develer" anlamındadır. Bu açıklamalar el-Esmaî'den nakledilmiştir. eş-Şemmâh da şöyle bir beyit nakletmektedir: "Sırtlarında buzlar bulunan tüyleri ve yağları pek çok develer sahibi Nasıl olur da kaybolur?" Yüce Allah'ın: "Ve birçok menfeatler vardır" âyeti ile ilgili olarak İbn Abbâs şöyle demektedir: Menfaatlerden kasıt, herbir canlının soyudur. Mücahid der ki: Kasıt, onların sırtlarına binmek, yük vurmak, sütlerinden, etlerinden, yağlarından yararlanmaktır. "Onlardan yersiniz de." Özellikle yeme menfeatini tek başına sözkonusu etmesi, onlardan sağlanan faydaların en büyüğü olduğundan dolayıdır. Anlamı, onları kesmeniz halinde ise, etlerinden yersiniz şeklinde olduğu da söylenmiştir. Bu âyeti kerîme, yün giyinebileceği ne delildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) da, ondan önceki Mûsa ve diğer peygamberler de yün giyinmişlerdir. Muğîre yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir "(Peygamber) ürerinde yenleri dar, Şam'dan gelme, yünden bir cübbe bulunduğu halde yüzünü yıkadı..." Müslim, Tahâre 79; Ebû Dâvûd, Ta hâre 60 Bu hadisi Müslim ve başkaları rivâyet etmişlerdir. İbnü'l-Arabî der ki: Yün giyinmek, mu Hakilerin ayırıcı vasfı, salihlerin giyimi, ashab ve tabiinin alameti idî. Zahid ve ariflerin tercih ettikleri giyimdir. Yün, hem yumuşak, hem kaba ve sert, hem kaliteli, hem orta halli, hem de bayağı şekilleriyle giyilir. İnsanlardan bir topluluğu teşkil eden "sufiyye (mutasallallahü aleyhi ve sellemvıflar)" de ona nisbet edilirler. Çünkü, onların çoğunlukla giydiği yündür. Buna göre (sufiyye) kelimesindeki "ye" harfi nisbet içindir. "He" (yuvarlak te) ise, çoğul bildiren te'nis İçindir. Suft şeyhlerinden birisi, Beytül-Makdis'de -Allah onu hertürlü pislikten arındırsın- bana şu beyitleri okumuştu: "İnsanisi-, sufi hakkında anlaşmazlığa düştüler ve ihtilaf ettiler Ve bunun sûf (yün) kelimesinden türemiş olduğunu zannettiler. Ben bu ismi ancak şu şekilde kabul ederim: (Sufi) safa (hoş gönül, temiz kalp) ile muamele eden bir feta demektir. Böylesi de sufi olur ve işte böylesine sonunda sufi ismi verilmiştir," |
﴾ 5 ﴿