12

Sonra da o iki zümreden hangisinin, bekledikleri süreyi daha İyi hesap ettiğini ayırt edelim diye onları uyandırdık.

Yüce Allah'ın:

"Sonra da... onları uyandırdık" âyeti, uykularından sonra onları uyandırdık, demektir. Diriltilen veya uykusundan kaldırılan kimseye "neb'ûs (uyandırılan)" denilir. Çünkü bu kimse daha önceden yerinden kalkmaktan ve bir takım İşleri yapmaktan alıkonulmuş bulunmaktadır.

"İki zümreden hangisinin, bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini ayırd edelim diye" âyetindeki; " Ayırt edelim (lâfzı anlamıyla; bilelim) diye" ifadesi, sözü edilen o şeyin varlık alemine çıkması ve müşahade olunacak bir hale gelmesini anlatan bir tabirdir. Bu da Arapların kullandıktan ifadelere uygundur. Yani, Biz bunu varlık âleminde ortaya çıkmış haliyle bilelim, ortaya çıkartalım demektir. Yoksa, yüce Allah zaten her iki zümreden hangisinin bu süreyi daha iyi bildiğini bilmekte idi.

ez-Zührî, Ayırt etsin diye" anlamında "ye" ile okumuştur. "İki hizb (zümre)" ise, İki kesim, iki fırka demektir.

Âyetin zahirinden anlaşıldığına göre, iki zümreden birisi, genç delikanlıların kendileridir. Çünkü onlar kendilerinin az bir süre uykuda kaldıklarını zannetmişlerdi. İkinci zümre ise, genç delikanlıların durumu ile İlgili tarih kaydının bulunduğu ve genç delikanlıların, dönemlerinde uykudan uyandırıldıkları dönemdeki şehir halkıdır. Müessirlerin çoğunluğunun görüşü budur.

Bir diğer kesim ise şöyle demektedir: Bunlar, kâfirlerden iki ayrı zümredir. Kehf ashabının uykuda kaldıkları süre hakkında anlaşmazlık içerisinde idiler.

Bunların, mü’min İki ayrı zümre oldukları söylendiği gibi, âyetin lâfızları ile ilişkisi bulunmayacak şekilde başka görüşler de ileri sürülmüştür.

" Daha iyi hesap etti" ifadesi, mazi bir fiildir. “Süreyi” ifadesi de mef'ûlün bih olarak nasb edilmiştir. Bu açıklamayı da Ebû Ali yapmıştır. el-Ferrâ' ise temyiz olarak nasb edildiğini söylerken, ez-Zeccâc zari olmak üzere nasbedildiğini söylemiştir. Bu iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini ayırd edelim diye... demek olur. "Nihai vakit" demektir. Mücahid bunun sayı anlamında olduğunu söylemiştir. Bu ise, manayı daha iyi kavratmak kastıyla mana ile bir tefsirdir.

Taberi ise bu kelimenin; " Bekledikleri" fiili ile nasbedildiğini söylemiştir. İbn Atiyye ise: Bu, uygun bir açıklama değildir demektedir. Bunun, temyiz olarak nasb edildiğini söyleyenlerin görüşüne gelince; daha iyi hesap etti" anlamı verilen kelimenin vezni olan): vezni, istisnalar dışında rubaî fiilden yapılmaz. Daha iyi hesap etti" ise, rubaî bir fiildir. Ancak bu görüşün lehine şöylece delil getirilebilir: Rubaî (dört harfli fiil) de bu vezin çokça kullanılmıştır. Bir kimsenin: O, ne kadar çok mal verir ve ne kadar çok hayır işler" demesi gibi.

Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), havuzunun niteliğine dair şöyle buyurmuştur: "Suyu sütten daha beyazdır." Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); "Benîm Havz'ım(ın suyu), kardan daha beyazdır (beyâdan)" (Müslim, Tahüre 36: Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyâme 15..) diye buyurmuştur.

Ömer b. el-Hattâb da: Öyle bir kimse bunların dışında kalan şeyleri daha bir zayi eder" demiştir.

12 ﴿