65

Orada kendisine tarafımızdan bir rahmet vermiş ve nezdimizden bir ilim öğretmiş olduğumuz kullarımızdan bir kul buldular.

"Orada ... kullarımızdan bir kul buldular" âyetindeki

"kul"dan kasıt Cumhûrun görüşüne ve sabit hadisler gereğince Hızır (aleyhisselâm)dır. Görüşüne itibar edilmeyen bir takım kimseler muhalefet ederek: Mûsa'nın gördüğü bu şahıs Hızır değildir, bir başka alimdir, demişlerdir. el-Kuşeyrî de bu görüşü nakleder ve şöyle der: Bir takım kimseler bu kişi salih bir kuldur, demişlerdir. Ancak doğru olan görüş bunun Hızır olduğudur. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)dan varid olan haberler bunu böylece bildirmişlerdir.

Mücahid der ki: Hızır'a bu ismin veriliş sebebi namaz kıldığı vakit etrafının yeşermesidir.

Tirmizîde yer alan rivâyete göre Ebû Hüreyre şöyle demiştir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Hızır'a bu ismin veriliş sebebi, beyaz bir posta oturup o postun altının aniden sarsılarak yeşermesidir" (Tirmizî der ki): Bu sahih, garib bir hadistir. Tirmizî, Tefsir 18. sûre 3.

Buradaki post (el-ferve)den kasıt yeryüzüdür. Bunu el-Hattabî ve başkaları böylece açıklamışlardır,

Hızır, Cumhûrun kanaatine göre bir peygamberdir. Onun peygamber olmayıp salih bir kul olduğu da söylenmiştir. Ancak âyet-i kerîme peygamberliğine tanıklık etmektedir. Çünkü onun fiillerinin iç yüzü ancak vahiy ile olabilir. Aynı şekilde bir kimse ancak kendisinden daha üstün bir kişiden öğrenir ve ona uyar. Peygamber olmayan bir kimsenin ise peygamberden üstün olması mümkün değildir.

Bir görüşe göre o bir melek idi. Yüce Allah Iviusa'ya o melekten ona öğretmiş olduğu bâtın ilminin bir bölümünü öğrenmesini sağlamıştı. Ancak birinci görüş doğru olandır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

"Kendisine tarafımızdan bir rahmet gelmiş..." Bu âyet-i kerimedeki

"rahmet" peygamberlik demektir, nimet olduğu da söylenmiştir.

"Ve nezdimizden bir ilim öğretmiş olduğumuz..." Âyetindeki ilim de gayb ilmidir. İbn Atiyye der ki: Hızır'ın bilgisi kendisine vahiy ile verilmiş, işlerin içyüzlerini bilmek ilmi idi. Onun yaptığı fiillerin hükümleri zahiren görülen şekillere göre verilmezdi, Diğer taraftan Mûsa'nın bilgisi, insanların söz ve fiillerinin zahirine göre hüküm ve fetva vermek ilmi idi. Bütün bu rivâyetlerin doğruluğunu ancak Allah bilir.

65 ﴿