51

"Geçmiş asırlar halkının halleri nicedir?" dedi.

Bu âyetlere dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız:

1- Geçmiş Kavimler:

"Geçmiş asırlar halkının halleri nicedir?" Onların durumu nedir? Halleri nedir? Mûsa (aleyhisselâm) kendisine onların bilgisinin Allah'ın nezdinde olduğunu bildirdi. Yani bu senin hakkında soru sorduğun şey, gayb ümindendir. Yüce Allah'ın bilgisini kendisine sakladığı ve kendisinden başka kimsenin bilmediği bir bilgi türündendir. Ben de ancak senin gibi bir kulum. Bana gayblan bilenin verdiği haberlerden başkasını bilmem. Geçmiş asırlardaki kavimlerin durumlarına dair bilgi yüce Allah'ın nezdinde Levh-i Mahfuz'da yazılı bulunuyor.

Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Önceki asırların ahalisinin bunu kabul etmeyişlerinin sebebi nedir? Yani neden onlar da senin Rabbinden başkasına ibadet ettikleri halde yok olup gittiler?

Şöyle de açıklanmıştır; O, Mûsa (aleyhisselâm)a önceki nesillerin amelleri hakkında soru sormuştur. O da kendisine bu amellerinin Allah tarafından tesbit edilmiş olduğunu ve O'nun nezdindeki bir kitapta kayıtlı bulunduklarını bildirdi. Yani bunların yaptıkları yazılıdır. Yarın onlara bu amellerinin mükâfatını ya da cezasını verecektir.

Mûsa (aleyhisselâm) "kitap" ile Levh-i Mahfuz'u kastetmiştir. Bunun kimi meleklerle birlikte bulunan bir kitap olduğu da söylenmiştir.

2- İlimlerin Tedvin Edilip Yazılmaları ve Hadisin Yazılması:

Bu âyet-i kerîme ve buna benzer geçmiş ve gelecek olan âyetler, ilimlerin tedvin edilip unutulmamaları İçin yazılmaları gerektiğine delil teşkil etmektedir. Çünkü ezberlemek, yanlışlık ve unutmak gibi bir takım tehlikelere maruz kalabilir. İnsan bazen duyduğunu ezberlemeyebilir, O bakımdan bu bilgiyi elden kaçırmamak için onu yazı ile belgeler.

Bizler muttasıl bir isnad ile Katade'den şunu rivâyet ediyoruz: Ona: Senden duyduklarımızı yazalım mı? diye sorulmuş. O da şöyle demiş: Latif ve Habir olan, sana yazdığını haber vermişken seni yazmaktan alıkoyan nedir? Çünkü O: "Onların bilgisi Rabbimin yanında bir kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz" diye buyurmuştur.

Müslim'in, Sahih'inde kaydedildiğine göre Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah yaratıkları yaratmayı hükmettiğinde, Kendisine ait ve nezdinde bulunan kitabında, Kendi üzerine şunu yazdı: Şüphesiz rahmetim gazabımı geride bırakır. " Buhârî, Tevhki 15, 22, 28, 55, BedVl-Halk I; Müslim, Tevhe 14-16; Tirmizî, Deavâi 99; İbn Mâce, Mukaddime 13, Zühd 35; Müsned, 11, 242, 258, 260, 313, 358...

el-Hatib Ebû Bekr de senedini kaydederek Ebû Hüreyre'den şöyle dediğini nakleder: Ensar'dan bir adam, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)ın huzurunda oturur, ondan hadis dinler. Bu onun hoşuna gider, fakat onu bellemezdi. Bu halinden, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)a şikayette bulundu. Ey Allah'ın Rasûlü, dedi. Ben senden hadislerini dinliyorum, hoşuma da gidiyor, fakat onu belleyemiyorum. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yazı yazmaya işaret ederek: "Sağ elinin yardımını al" diye buyurdu Tirmizî, İlm 12

Bu açık bir nasstır. Ashab'in ve Tabiînin Cumhûru ilmin yazılarak, tedvin edilmesinin câiz olduğunu kabul etmişlerdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hac'da irad etmiş olduğu hutbenin, Yemen'den bir adam olan Ebû Şah'ın yazılıp kendisine verilmesini istemesi üzerine yazılmasını emretmişti. Bunu da Müslim rivâyet etmiştir. Buhârî, Lukata 7, Diyât 8; Müslim, Hacc 447, 448; Ebû Dâvûd, Menâsik 89, Diyât 4; Tirmizî, İlm 12; Müsned, II, 23S

Amr b. Şuayb babasından, o dedesinden rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "İlmi yazı ile kaydediniz." Hâkim, el-Müstedrek, I, 106

Muaviye b. Kurra dedi ki: İlmi yazmayan kimsenin ilmi ilim olmaktan çıkar.

Kimileri de yazmanın yasak olduğu kanaatindedir. Ebû Nasra rivâyet ederek dedi ki: Ebû Said'e: Sizin bu hadisinizi yazalım mı diye sorulmuş, o da: Siz bunu niye Kur'ân gibi değerlendiriyorsunuz? Bunun yerine biz nasıl ezbedediysek, siz de öylece ezberleyin, demiştir.

Yazmayanlar arasında en-Nehaî, Yûnus b. Ubeyd ve Halid el-Hazzâ da vardır. Halid dedi ki: Tek bir hadis müstesna hiçbir şey yazmadım. Onu da ezberledikten sonra sildim. İbn Avn ve ez-Zührî de yazmayanlardandır. Bunların kimisi önce yazar, sonra onu ezberledikten sonra silerdi. Böyle yapanlardan birisi Muhammed b. Şîrîn ve Âsım b. Damra'dır,

Hişanı b. Hassan dedi ki: Ben "el-A'mâk hadisi" diye bilinen hadis dışında asla hadis yazmadım. Onu da ezberledikten sonra sildim.

Derim ki: Biz Halid el-Hazzâ'dan da bunun benzeri bir sözü zikretmiş bulunuyoruz. "el-A'mâk" diye bilinen hadisi de Müslim, kitabının sonlarında rivâyet etmiş bulunmaktadır: "Rumlar, el-A'mâk denilen yere -yahut ta şüphe raviden olmak üzere Dâbik'a inmedikçe... kıyâmet kopmayacaktır." Müslim, Fiten 34. Bu hadisi Müslim, Fiten bölümünde zikretmiş bulunmaktadır.

Kimisi de ezberler, sonra da ezberlediğini yazardı. el-A'meş, Abdullah b. İdris, Huşeym ve başkaları bunlardandır. Bu da ezberleme için bir ihtiyattır. Genel olarak yazmak daha İyidir,

Âyetler ve hadisler de bu doğrultuda vârid olmuştur. Ömer, Ali, Câbir ve Enes (Allah hepsinden razı olsun) rivâyet edilen kanaat bu olduğu gibi; onlardan sonra gelen el-Hasen, Atâ, Tavus, Urra b. ez-Zübeyr gibi tabiînin büyükleri ile onların ardından gelen ilim ehlinden de nakledilen kanaatler bu doğrultudadır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır:

"Bir de ona levhalarda herşeye ait bir öğüt ve herşeye dair açıklamayı yazdık." (el-A'raf, 7/145);

"Yemin olsun Biz, Tevrat'tan sonra Zebur'da: Arza Benim salih kullarım mirasçı olur, diye yazdık." (el-Enbiya, 21/105);

"Bize hem bu dünyada, hem de âhirette iyilik yaz." (el-A'raf, 7/156);

"Küçük-büyük herşey satır satır yazılıdır." (en-Necm, 54/52)

51 ﴿