7

Artık her kim bundan başkasını isterse, İşte onlar sınırı aşan kimseler olurlar.

7- Meşruiyet Hududlarının Dışına Çıkanlar:

"Artık her kim bundan başkasını isterse, işte onlar sınırı aşan kimseler olurlar" âyetinde yüce Allah helâl olmayan nikâh yapan kimseleri haddi aşan ve bu haksızlığı dolayısıyla kendisine had uygulanmasının vacib olmasına sebeb teşkil eden kimse diye nitelendirmektedir. Lût kavminin işini yapan kimse de hem Kur'ân hükmü gereğince, hem de sözlükteki anlamları itibariyle haddi aşan bir kimsedir. Buna delil yüce Allah'ın:

"Hayır, siz haddi aşan bir kavimsiniz" (eş-Şuarâ, 26/166) âyeti gereğince ve daha önce el-A'râf Sûresi'nde (7/80. âyetin tefsirinde) geçtiği üzere bu durumdadır. O bakımdan bunlara haddin uygulanması gerekmektedir. Bu da apaçık bir hükümdür ve bunun anlaşılmayacak hiçbir tarafı yoktur.

Derim ki: Ancak burada düşünülmesi gereken bir nokta vardır. O da bu işi yapan kimsenin, cahil ya da te'vilde bulunan bir kimse olmadığı sürece böyle olduğudur. Her ne kadar yüce Allah'ın:

"Onlar ırzlarını korurlar, eşlerine yahut sağ elleriyle sahip olduklarına karşı müstesna. Çünkü onlar bundan dolayı kınanmazlar" âyetinde kadınlar dışarda tutularak, özellikle erkeklerin söz konusu edildiği üzerinde icmâ' yapılmış ise de Ma'mer'in rivâyetine göre Katade şöyle demiştir: Bir kadın erkek kölesi ile birlikte evlilik hayatı yaşadı. Bu husus Ömer (radıyallahü anh)a aktarıldı, kadına: Seni bu şekilde davranmaya iten nedir? diye sordu, kadın: Benim görüşüme göre nasıl ki kadın, erkeğe malik olması sebebiyle helâl ise ben de onun bana, ona malik olduğum İçin helâl olacağı kanaatine sahip oldum. Ömer (radıyallahü anh) bu kadını recmetmek hususunda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)ın ashabıyla danıştı. Onlar: Bu kadın yanlış bir şekilde yüce Allah'ın kitabını te'vil etmiştir. O bakımdan ona recm cezası uygulanmaz. Bu sefer Ömer (radıyallahü anh): Şüphesiz bu böyledir, dedi. (Kadına da:)

Allah'a yemin olsun bundan sonra ebediyyen senin hür bir kimse ile evlenmene müsaade etmeyeceğim. Böylelikle Ömer o kadını cezalandırdı ve ona had de uygulamadı. Köleye de o kadına yaklaşmamasını emretti.

Ebubekr b. Abdullah'tan rivâyete göre o babasını şöyle derken dinlemiş: Ömer b. Abdu'l-Aziz'in huzurunda idim. Bir kadın yanında kendisine ait parlak bir köle ile gelip, dedi ki: Ben bu kölem ile evlilik hayatı yaşadım. Amcamın çocukları bana bunu engellediler. Halbuki ben cariyesi bulunup da onunla birlikte olan bir erkek konumundayim. Amcamın çocuklarına söyle de beni engellemekten vazgeçsinler. Ömer dedi ki; Sen bundan önce hiç evlendin mi? Kadın; Evet deyince, şöyle dedi: Allah'a yemin ederim, eğer bu kadar cahil birisi olmasaydın, seni taşlarla recmederdim. Ancak siz bu köleyi alınız ve onu kadının bulunduğu şehirden bir başkasına götürecek birisine satınız.

(.........) kelimesi (aslında arkasında, ötesinde demek olmakla birlikte burada) dışında, başkası anlamındadır. Bu kelime "isterse" anlamındaki kelimenin mef ütüdür. Kim zevcelerinden ve malik olduğu cariyelerinden başkasını arayacak olursa,.. anlamındadır.

ez-Zeccâc der ki; Kim bundan sonra başkalarını isterse demektir. Buna göre; istemenin mef'ûlü mahzuftur. "Başkasını" anlamındaki kelime de zarftır. "Bu" ile ister müennes, ister müzekker olsun daha önce anılmış herbir şeye İşaret olunur.

"İşte onlar sınırı aşan kimseler olurlar." Yani bunlar haddi aşan kimselerdir.

"Haddi aştı, haddi çiğneyip geçti" anlamındadır.

7 ﴿