18

Nihayet karıncalar vadisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin. Süleyman ve askerleri farkında olmadan, sizi çiğnemesin.

Bu âyete dair açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

1- Seslenen Karınca ve Bu Karıncanın Söyledikleri:

"Nihayet karıncalar vadisine geldiklerinde" âyeti hakkında Katide dedi ki: Bize nakledildiğine göre bu Şam topraklarında bir vadidir. Ka'b ise Taif dedir demiştir.

"Bir karınca dedi ki: Ey karıncalar" en-Nehaî dedi ki: Bu karıncanın iki kanadı vardı. Dolayısıyla bu da uçan kuşlardan sayılmıştır. Bundan dolayı Süleyman (aleyhisselâm) bu karıncanın dilini bilmişti. Durum böyle olmasaydı, onun dilini anlayamazdı. Buna dair açıklamalar az önce geçtiği gibi ileride de gelecektir.

Süleyman et-Teymî Mekke'de "karınca" anlamındaki kelimeyi; şeklinde; "Karıncalar" anlamındaki kelimeyi de şeklinde "nun" harfini üstün ve "mim" harfini de ötreli olarak okumuştur. Yine ondan hepsini ötreli olarak okuduğu da rivâyet edilmiştir.

Karıncaya "nemle" adının verilmesi, çokça hareket edip, az duraklamasından dolayıdır. Ka'b dedi ki: Süleyman (aleyhisselâm) Taif vadilerinden es-Sedîr vadisinden geçti ve bu arada yolu karıncalar vadisine uğradı. Bu arada kurt kadar büyük, topal bir karınca tek bir ayağı üzerinde yükselerek "ey karıncalar" diye (âyet-i kerimede belirtildiği şekilde) seslendi.

ez-Zemahşerî dedi ki: Süleyman bu karıncanın sözlerini üç millik mesafeden duydu. Bu karınca topal olduğu halde tek ayak üzerinde yürürdü. Denildiğine göre bu karıncanın ismi Tâhiye imiş.

es-Süheylî dedi ki: Süleyman (aleyhisselâm)'ın konuşmasını duyduğu karıncanın ismini zikretmişler ve Harmiyâ olduğunu söylemişlerdir. Karıncalar biribirlerine isim vermedikleri, insanların da karıncaları birbirlerinden ayırdedemediklerinden ötürü onlara özel isim vermeleri imkansız olduğundan, insanların da onlara isim vermeleri söz konusu değilken, bir karıncanın özel isminin olduğu nasıl düşünülebilir? Ayrıca karıncalar, atlar, köpekler ve benzeri hayvanlar gibi Âdemoğullarının mülkiyeti altında da değillerdir. Çünkü Özel isim bu şekildeki hayvanlar hakkında Araplar arasında görülen bir uygulama idi. Eğer özel isimler -sırtlan hakkında söz konusu olduğu gibi- Suâle, Üsâme, Caârî, Kasamı gibi cins isimler hakkında söz konusudur denilecek olursa, şunu belirtelim ki; karıncanın isminin olması bu kabilden değildir. Zira onun ismini verenler bu ismin diğer karıncalar arasından muayyen bir karıncanın özel ismi olduğunu iddia ederler. Suâle ve benzeri isimler ise cins arasından tek bir kimsenin özel ismi değildir. Aksine o cinsten gördüğümüz herbir tanesine Suâle denilebilir. Üsâme, İbn Âvi, İbn Us ve benzeri (hayvan isimleri) de bu kabildedir. Şayet dedikleri sahih ise bunu şöylece açıklamak mümkündür: Bu konuşan karınca Tevrat'ta, Zebur'da ya da bazı semavi sahifelerde yüce Allah tarafından bu isim ile adlandırılmış ve Süleyman'dan önce ya da peygamberlerden birisi bu karıncayı bu ismiyle tanımış, konuşması ve imanı dolayısı ile ona özel olarak isim vermiştir. Bu bir açıklamadır, bizim bu karıncanın îman ettiğini söylememizin anlamı ise onun sair karıncalara söylediği şu sözlerde ortaya çıkmaktadır:

"Süleyman ve askerleri farkında olmadan sizi çiğnemesin." Bu karıncanın

"farkında olmadan" şeklindeki ifadesi mü’mince kullanılmış incelikli bir ifadedir. Yani Süleyman'ın adaleti ve fazileti ayrıca askerlerinin de fazileti dolayısıyla onlar bir karıncayı olsun daha büyük olsun, ancak farketmeyecek olurlarsa çiğneyebilirler.

Şöyle de denilmiştir: Süleyman'ın tebessüm etmesi, karıncanın söylediği bu sözlere sevinmesinden dolayıdır, Bundan dolayı onun tebessümü "gülercesine" âyeti ile te'kid edilmiştir. Zira tebessüm gülmeksizin ve razı olunmaksızın da olabilir. Nitekim Arapların; O öfkeli birisi gibi tebessüm etti, yahut alay edenler gibi tebessüm etti, dedikleri bilinen bir husustur. Gülercesine tebessüm etmek ise ancak sevinçten ötürü olur. Hiçbir peygamber ise dünyevi bir iş dolayısıyla sevinmez. Onun sevinci ancak âhîret ve din bakımından meydana gelen iş dolayısıyla olmuştu.

Karıncanın:

"Onlar farkında olmadan" şeklindeki sözleri dindarlığa, adalete ve merhamete işarettir. Karıncanın, Süleyman (aleyhisselâm.)'ın askerleri hakkında: "Onlar farkında olmadan" şeklindeki sözlerinin bir benzeri de yüce Allah'ın Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem.v)in askerleri hakkındaki:

"...ve size onlardan dolayı bir keder ve üzüntü dokunmayacak olsaydı..." (el-Feth, 48/25) âyetidir. Bununla onların hiçbir mü’minin kanını boşuna akıtmak istemediklerine işaret etmektedir. Ancak Süleyman (aleyhisselâm.)'dan Övgü ile söz eden Allah'ın izni ile bir karıncadır. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)in askerlerinden sözeden ise bizzat yüce Allah'tır. Çünkü Muhammed (aleyhisselâm.) bütün peygamberlerden daha faziletli olduğu gibi, onun askerleri de onun dışındaki peygamberlerin askerlerinden daha faziletlidir.

Şehr b. Havşeb, "yuvalarınıza" âyetini tekil olarak; "Yuvanıza" diye okumuştur. Ubeyy'in mushafında: "Yuvalarınıza... sizi çiğnemesinler..." şeklindedir. Süleyman et-Teymi de; "...yuvalarınıza..." sizi çiğnemesinler.,." diye okumuştur. Ubeyy'in Mushafında kayıtlı olduğu bildirilen şekil ile Süleyman et-Teymi'nifi kıraati arasındaki fark; birincisinde dişi-çoğul-hitap zamiri "yuvalar" anlamındaki lâfza tir; ikincisinde ise aynı zamir, fiilin sonuna bitirmiştir

Âyet; onlar sizi fark etmeyerek sizi çiğneyip kırıp dökmesinler, anlamındadır.

el-Mehdevi dedi ki; Yüce Allah'ın bu hususu karıncanın kavramasını sağlaması, Süleyman (aleyhisselâm.)'a mucize olması içindir.

Vehb (b. Münebbih) dedi ki: Yüce Allah rüzgara, kim ne söylerse söylesin onu mutlaka Süleyman (aleyhisselâm)'a uluştarmasını ve duyurmasını söylmeşti. Çünkü şeytanlar ona kötülük yapmak istemişlerdi.

Şöyle de söylenmiştir: Bu olayın cereyan ettiği vadi, Yemen'de idi, Bu sözleri söyleyen karınca da alışılmış türden küçük bir karınca idi. Bu açıklama el-Kelbî'ye aittir.

Nevf eş-Şamî ile Şahik b. Seleme dedi ki: Bu vadideki karıncalar, kurt kadar büyüktüler. Bureyde el-Eslemi, koyun kadardılar, demiştir:

Muhammed b. Ali et-Tirmizî dedi ki: Eğer karınca bu kadar büyük idiyse, bunun sesi de vardı, demektir. Ancak karıncanın şasinin duyulmaması hacim itibariyle küçük olduğundandır. Çünk"ü kuşların ve diğer hayvanların seslerinin olduğu bir gerçektir. Onların konuşmaları da budur. Onlar bu konuşma kabiliyetleriyle teşbih eder ve diğer şeyleri söylerler. İşte yüce Allah'ın:

"O'nu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Fakat siz onların teşbihlerini anlamazsınız." (el-İsra, 17/74) âyeti bunu anlatmaktadır.

Derim ki: Yüce Allah'ın:

"...Sizi çiğnemesin..." âyeti, el-Kelbî'nin sözlerinin doğru olduğuna delildir. Çünkü bu karıncalar kurt veya koyun büyüklüğünde olsa idi, çiğnenerek ezilmeleri söz konusu olmazdı. Doğruyu en iyi bilen Allah'tır.

Yüce Allah'ın:

"Yuvalarınıza girin" âyetinde hitab insanlar için kullanılan zamirlerle olmuştur. Çünkü burada karınca insanlar gibi konuşunca, insanlar gibi değerlendirilmiştir. Ebû İshak es-Sa'lebî dedi ki: Ben Süleyman'a nisbet edilen kitaplardan birisinde şunu gördüm: O, bu karıncaya: Diğer karıncaları ne diye sakındırdın? Benim zulmedeceğimden mi korktun? Benim adaletli bir peygamber olduğumu bilmiyor muydun? Neden: "Süleyman ve askerleri... sizi çiğnemesin" dedin, diye sordu. Karınca şu cevabı verdi: Sen benim: "farketmeyip" dediğimi de duymadın mı? Hem ben onları bedenlerini çiğnemeyi kastetmedim. Ben bunun yerine kalplerinin çiğnenmesini kastetmiştim. Çünkü sana verilenlerin bir benzerini temenni edeceklerinden, yahut dünya fitnesine kapılarak senin mülküne bakıp seyrederken, teşbih ve zikirden uzak kalacaklarından korktum, Süleyman ona: Bana öğüt ver dedi. Karınca dedi ki: Babana niye Dâvûd adının verildiğini bilmiyor musun? Süleyman: Hayır deyince, karınca dedi ki: Çünkü o kalbinin yarasını tedavi etmişti. Sana niye Süleyman adının verildiğini biliyor musun? Süleyman: Hayır deyince, karınca dedi ki: Çünkü sen kalbinin temizliği dolayısıyla sana verilenlerden ötürü sair organlarınla da selamete eren bir kimsesin. Babana yetişmek de senin bir hakkındır. Daha sonra şöyle dedi: Allah'ın sana rüzgarı niye müsahhar kıldığını biliyor musun? Süleyman: Hayır deyince, karınca dedi ki: Böylelikle sana dünyanın tamamının bir rüzgar olduğunu haber vermiş oldu.

18 ﴿