21

"Ben onu elbette ya şiddetli bir azâb ile azaplandırırım veya muhakkak onu kestiririm ya da bana apaçık bir delil getirir."

4- Verilecek Cezaların Takdirinde Ölçü:

Yüce Allah’ın:

"Ben onu elbette ya şiddetli bir azap ile azaplandırırım veya muhakkak onu kestiririm..." âyeti uygulanacak olan cezanın bedene göre değil de, işlenen suça göre olacağına delil teşkil etmektedir. Bununla birlikte cezalandırılacak olan şahsa zaman ve niteliği itibariyle yumuşaklık gösterilebilir.

İbn Abbâs, Mücahid ve İbn Cüreyc'den rivâyete göre onun kuşu azaplandırması tüyünü yolması suretinde idi İbn Cüreyc de tüyünün tamamen yolunması diye söylemiştir. Yezid b. Ruman da kanatlarının yolunması diye açıklamıştır.

Süleyman (aleyhisselâm)'ın bu uygulaması ile isyankarlara karşı sert bir tavır takınmak, görevini ve konumunu ihlal eden tulumu dolayısıyla Hüdhüdü cezalandırmak istemişti. Yüce Allah hayvanları, kuşları yemek ve başka bir takım menfaatler maksadıyla boğazlamayı mubah kıldığı gibi ona da bunu mubah kılmış olabilirdi. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

Nevâdiru'l-Usul'de (et-Tirmizî el-Hakim) şöyle demektedir: Bize Süleyman b. Humeyd Ebû'r-Rabi' el-İyadî anlattı, dedi ki: Bize Avn b. Umare, el-Huseyn el-Cuhfî'den anlattı, el-Huseyn, ez-Zübeyr b. el-Hırrîd'den, o İkrime'den naklen dedi ki: Yüce Allah'ın, Süleyman'ın hüdhüde vermek istediği cezayı alıkoyması, onun anne ve babasına karşı itaatkâr olmasından dolayı idi. İleride de gelecektir.

Yine denildiğine göre, hüdhüdü azaplandırmak, onu kendisine uymayan zıt tabiatlı hayvanlarla birlike bulundurmaktır. Kimilerinden nakledildiğine göre en dar hapis zıt tabiatlı kimselerle birlikte bulunmaktır.

Bir diğer açıklamaya göre, ben onu kendisine denk kimselere hizmet etmek zorunda bırakacağım anlamındadır. Bir diğer görüşe göre onu kafese koyacağım, bir başka açıklama: Tüyünü yolduktan sonra onu güneşte bırakacaktım. Onu hizmetinden uzaklaştırmak suretiyle cezalandıracağım, diye de açıklanmıştır. Çünkü hükümdarlar bedenin birlikte olmaya alıştığı kimseleri ayırmakla, uzaklaştırmakla te'dib ederler.

"Ben onu ya şiddetli bir azâb ile azablandırırım veya muhakkak onu kestiririm..." âyetinde fiiller şeddeli "nun" ile te'kid edilmiştir. Böyle bir "nun" ya şeddeli veya seddesiz olarak (te'kid maksadıyla) getirilir. Ebû Halim dedi ki: Eğer; "Ben onu elbette ya şiddetli bir azâb ile azaplandırırım veya muhakkak onu kestiririm" şeklinde (tek mim ile) okunsa bu da caizdir.

"Ya da bana apaçık bir delil getirir" âyetindeki

"Bana... getirir" lâfzındaki lâm, lâm-ı kasem değildir. Çünkü Süleyman hüdhüdün yapacağı bir iş için kasem etmez. Ancak bu âyet "Onu elbette... azaplandırırım'ın akabinde geldiğinden dolayı -ki bu da kasemin câiz olduğu hususlardandır- sonraki bu fiili de aynı şekilde kullanmıştır. Sadece İbn Kesîr "bana... getirir" anlamındaki fiili, iki "nûn" ile; diye okumuştur.

21 ﴿