47

Dediler ki: "Sen ve sana uyanlar bize uğursuzluk getirdiniz." Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz Allah nezdindedir. Esasen siz denenen bir kavimsiniz."

"Dediler ki: Sen ve sana uyanlar bize uğursuzluk getirdiniz." Yani biz sizin uğursuzluk getirdiğinizi kabul ediyoruz. Uğursuzluk inancına sahip olmak kadar, insanın sağlam görüşüne zarar veren ve alması gereken tedbirleri bozan hiçbir şey yoktur. İneğin böğürmesi yahut karganın ötmesinin bir kazayı önleyeceğini yahutta takdir edilmiş bir şeyi defedeceğini zanneden bir kimse; elbetteki cahillik eder. Şair de şöyle demiştir:

"Zamanın uğursuzluğu hiçbir takdiri geri çevirmez,

O bakımdan sen zamanı mazur gör, sakın onu kınama.

Musibetler her gün inip dururken,

O günün mutlu gün olma özelliğini kazandıran nedir?

Mutluluğun ve bedbahtlığın olmadığı hiçbir gün yoktur.

Bunlar bir kavimden, bir kavime giderler."

Araplar insanlar arasında uğursuzluğa en düşkün kimselerdi. O bakımdan bir yolculuğa çıkmak istediklerinde bir kuşu ürkütürlerdi. Bu kuş sağa doğru uçarsa yollarına koyulur ve bunu uğur kabul ederlerdi, sola doğru uçarsa geri dönerler ve yolculuğa çıkmayı uğursuzluk kabul ederlerdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Siz kuşları yuvalarında bırakınız, oradan rahatsız etmeyiniz." el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, V, 106; "Taberi tarafından muhtelif senedlerle rivâyet edildiği,, bunlardan birisinin ravilerinin sika olduğu kaydıyla. Nitekim buna dair açıklamalar daha önce el-Mâide Sûresi'nde (5/3- âyet, 19. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

"Dedi ki: Sizin uğursuzluğunuz" yani başınıza gelen musibetleriniz

"Allah nezdindedir. Esasen siz denenen" sınanan

"bir kavimsiniz." Günahlarınız dolayısıyla azaplandırılan bir kavimsiniz, diye de açıklanmıştır.

47 ﴿