7Mûsa'nın anasına: "Onu emzir, onun adına bir tehlikeden korkarsan onu hemen denize bırak. Korkma ve üzülme! Şüphesiz Biz onu sana döndürecek ve onu peygamberlerden kılacağız" diye vahyettik. "Mûsa'nın anasına: 'Onu emzir...' diye vahyettik" âyetinde geçen vahyin anlamına ve ne şekilde yorumlanacağına dair açıklamalar daha önceden (mesela Al-i İmrân, 3/44. îvetin, Meryem, 19/11. âyetin, Tâ-Hâ, 20/38. âyetin tefsirlerinde) geçmiş bulunmaktadır. Mûsa'nın annesine yapılan bu vahyin mahiyeti hakkında görüş ayrılıkları vardır. Bir kesim bu rüyada ona söylenmiş bir sözdür derken, Katade bu bir İlham idi demiştir. Bir başka kesim: Bu kendisine görünen bir melek vasıtasıyla olmuştur demiştir. Mukâtil dedi ki: Cebrâîl bu hususu ona bildirmişti. Buna göre bu ilham değil, bildirmek suretinde bir vahiydir. Bununla birlikte herkes Mûsa'nın annesinin peygamber olmadığını icma ile kabul etmiştir. Ona meleğin gönderilmesi ise meleğin Buhârî ve Müslim tarafından rivâyet edilen meşhur hadiste kel, abraş ve kör ile konuşması kabilindendir. Biz bu hadisi daha önceden et-Tevbe Sûresi'nde (9/60. âyetin tefsirinde, 24. başliğın sonlarında) zikretmiş bulunuyoruz. Bunun dışında ayrıca peygamberlik söz konusu olmaksızın, meleklerin İnsanlarla konuştuklarına dair gelen başka rivâyetler de bu kabildendir. Melekler İmrân b. Husayn'a selam vermişlerdir. Fakat o bununla peygamber olmamıştı. Mûsa'nın annesinin ismi Ayariha idi. es-Süheylî'nin naklettiğine göre Eyarihat de denilmiştir. es-Sa'lebî dedi ki: Mûsa'nın annesinin ismi Luha'dır, babasından itibaren de Haned b. Lavî b. Ya'kub'dur. "Onu emzir" âyetini Ömer b. Abdu'l-Aziz "nûn" harfini esreli ve elifi de vasıl elifi kabul ederek; diye okumuştur. "Onu emzir" fiilinin başındaki hemzenin hazfedilmesi tahfif iledir, daha sonra iki sakinin arka arkaya gelmesi dolasıyla "nûn"u esre ile harekelemiştir. Mücahid dedi ki: Onu emzirmek ile ilgili vahiy doğumundan önce idi. Başkası ise sonra olmuştur demektedir. es-Süddî de dedi ki: Mûsa'nın annesi Mûsa'yı doğurunca doğumun akabinde ona süt vermesi emri verildi ve âyet-i kerimede belirtilen hususları yapması söylendi. Çünkü korkuya kapılması doğumunun akabinde olmuştu. İbn Cüreyc dedi ki: Ona bir bahçede dört ay süreyle süt emzirmesi emredildi. Şayet sütü ona yeterli gelmeyeceğinden dolayı ağlayıp sesini yükseltmesinden korkarsa bu sefer belirtilen hususları yapması emredilmişti. Ancak birinci görüş daha kuvvetlidir. Şu kadar var ki sonuncu görüşü de yüce Allah'ın: "Onun adına bir tehlikeden korkarsan" âyeti desteklemektedir. Çünkü; şart edatı gelecek zaman için kullanılır. Rivâyet olunduğuna göre; o, hasır otundan bir sanduka yaptı ve onu içinden ziftledi. Mûsa'yı içine bıraktıktan sonra da bu sandukayı Mısır'daki Nil nehrine bıraktı. Buna dair haberler daha önceden Tâ-Hâ Sûresi'nde (20/36. âyet ve devamının tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. İbn Abbâs dedi ki: İsrailoğulları Mısır'da çoğalınca insanlara haksızlık etmeye ve masiyetler işlemeye koyuldular. Allah da Kıptî'leri onlara musallat etti, onları en kötü şekilde azaba uğrattılar ve bu, yüce Allah onları Mûsa (aleyhisselâm) vasıtası ile kurtarıncaya kadar devam etti. Vehb dedi ki: Bana ulaştığına göre Fir'avun, Mûsa sebebiyle yetmişbin çocuk kesti. Doksanbin çocuk kestiği de söylenmektedir. Rivâyet olunduğuna göre, annesinin doğumu yaklaşıp doğım sancıları başlayınca İsrailoğullarından doğum yapacak hamilelerle görevli ebelerden birisinin, annesine karşı samimi bir sevgisi vardı. Bu ebeye: Haydi senin bana duyduğun sevginin bugün bana faydası olsun dedi. Ona doğumu yaptırdı. Mûsa dünyaya gelince, güzünün önündeki "nûr" kadını dehşete düşürdü, iliklerine kadar titredi. Ona duyduğu sevgi kalbine işleyiverdi ve sonra şunları söyledi: Ben aslında senin yanına çocuğunu öldürmek ve durumu Fir'avun'a haber vermek için gelmiştim. Fakat senin oğluna karşı duyduğum sevginin benzerini asla kimseye karşı duymuş değilim, sen onu iyi koru. Ebe kadının yanından çıkıp, gidince Fir'avun'un casusları geldi. Onu bir beze sarıp, ateş yanmakta olan bir tandıra bıraktı. Aklı başından gittiği için ne yaptığını bilemiyordu. Etrafı araştıran casuslar bir şey bulamayınca çıkıp gittiler. Annesi onu nereye bıraktığını dahi bilmiyordu. Tandırdan bir ağlama sesi duydu, yüce Allah ateşi onun için serin ve selametli kılmıştı. "Korkma" âyeti iki türlü açıklanmıştır: İbn Zeyd'in açıklamasına göre suda boğulacağından yana onun için korkma, Yahya b. Sellam'ın açıklamasına göre de onun zayi olacağından yana korkma, demektir. "Ve üzülme." Bunda da iki türlü açıklama söz konusudur: Ondan ayrılacağın için üzülme, bu açıklamayı İbn Zeyd yapmıştır. Öldürüleceğinden yana üzülme diye de açıklanmıştır. Bu açıklama da Yahya b. Sellâm'a aittir. Denildiğine göre annesi onu dört ay süreyle emzirdikten sonra eni beş karış, boyu beş karış olan bir sandukaya koydu, anahtarı da sandukaya yerleştirdikten sonra suya bıraktı. el-Kelbî'nin naklettiğine göre başkaları üç ay, daha başkaları da sekiz ay emzirmiştir, demiştir. Yine nakledildiğine göre marangoz bu sandukayı yapıp bitirdikten sonra durumu gidip Fir'avun'a ulaştırdı. Onunla birlikte Mûsa'yı alıp getirecek kimseler gönderdi. Yüce Allah marangozun gözlerini ve kalbini mühürledi, yolu bir türlü bulamadı. Bu sefer Fir'avun'un kendisinden korktuğu küçük çocuğun bu olduğuna inandı ve o andan itibaren îmana geldi. İşte Fir'avun hanedanından îman eden şahıs budur. Bunu da el-Maverdî zikretmiştir. İbn Abbâs dedi ki: Mûsa (aleyhisselâm), sandukası içinde annesinin gözünden kaybolduktan sonra, şeytan ona pişmanlık duygulan verdi ve kendi kendisine şöyle dedi: Benim yanımda kesilseydi de onu kefenleseydîm ve gömseydim. Bu benim onu denize bırakmamdan daha iyiydi. Bunun üzerine yüce Allah: "Şüphesiz Biz, onu sana döndürecek ve onu" Mısır halkına "peygamber kılacağız" diye buyurdu. el-Esmaî dedi ki: Ben bedevi Arap bir kadını şu beyitleri okurken dinledim: "Mağfiret dilerim bütün günahlarım için Allah'tan, Bana helal olmayan bir insanı öptüm ben. Ceylan gibi yumuşak bir tavrı vardı onun, Gece yarı oldu ve ben daha namazımı kılmadım." -Allah kahretsin seni ne kadar da fasihsin! dedim, o şöyle dedi: Yüce Allah: "Mûsa'nın anasına... onu emzir... diye vahyettik." âyetinde tek bir âyette iki emir, iki yasak, İki haber ve iki müjdeyi bir arada zikretmişken benim, bu söylediklerim fasih mi sayılır? dedi. |
﴾ 7 ﴿