8Sonra Fir'avun hanedanı onu aldılar. Çünkü sonunda onlara bir düşman, bir tasa olacaktı. Muhakkak Fir'avun, Haman ve orduları suçlu kimselerdi. "Sonra Fir'avun hanedanı onu aldılar, çünkü sonunda onlara bir düşman, bir tasa olacaktı." Çünkü onların onu alışları, sonuç itibariyle onlara düşman ve bir tasa sebebi olmasına kadar götürecekti. Buna göre buradaki: "(........) Olacaktı" lâfzındaki lâm, lâm-ı akıbet ve lâm-ı sayruret diye bilinir. Çünkü onlar Mûsa (aleyhisselâm)'ı kendileri için bir göz aydınlığı olsun diye aldılar, fakat sonunda onlara düşman ve tasa sebebi oldu. Böylelikle yüce Allah, burada hali, akıbetin durumu ile zikretmektedir. Nitekim şair şöyle demektedir: "(Sonunda) ölüm için büyütmektedir herbir süt emziren, Evlerimizi de zaman onları yıksın diye bina ediyoruz." Bir başka şair de şöyle demektedir: "Anneler oğlaklarını (yavrularını) ölüm için beslemektedir, Tıpkı meskenlerin zamanla sonunda yıkılması için bina edilmesi gibi." Yani binanın akıbeti yıkımdır, Hal-i hazırda bina yapılıyor diye sevinilse dahi. İltikat: Almak, bir şeyi aramaksızın, istemeksizin bulmak demektir. Araplar aramaksızın ve istemeksizin buldukları bir şey hakkında; Onu buldu, bulmak"; "Filan kişiyi aramaksızın buldum" derler. Recez vezninde de şair şöyle demiştir: "Ve bir bu kaynağı ki, onu aramadan buldum." Lukata (buluntu) da buradan gelmektedir. Buna dair hükümler yeteri kadarı ile daha önceden Yusuf Sûresi'nde (12/10. âyet, 5. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır. el-A'meş, Yahya, el-Mufaddal, Hamza, el-Kisaî ve Halef "bir tasa" anlamındaki âyeti şeklinde "ha" ötrelî ve "ze" sakin olarak okumuştur. Diğerleri ise her iki harfi de üstün olarak okumuşlardır. Ebû Ubeyd de bu okuyuşu tercih etmiştir. Ebû Hatim de üstün okuyuşu benimsemiştir. Bunların ikisi de, iki ayrı söyleyiştir. Tıpkı; "Yokluk, hastalık, doğruluk" kelimelerinin iki türlü söylenişi gibi. "Muhakkak Fir'avun, Haman" onun Kıptîlerden veziridir "ve orduları suçlu" isyankâr, müşrik ve günahkâr "kimselerdi." |
﴾ 8 ﴿