2

İnsanlar "Îman ettik" demeleri ile bırakılıverileceklerini ve imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?

"Elif. Lâm. Mîm. İnsanlar 'îman ettik' demeleri ile bırakılıverileceklerini ve imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar?" Sûrelerin başlangıçları ile ilgili açıklamalar daha önceden geçmiş bulunmaktadır. İbn Abbâs dedi ki: (Elif. Lâm. Mim); ben Allah'ım bilirim demektir. Bunun sûrenin ismi olduğu söylendiği gibi, Kur'ân'ın ismi olduğu da söylenmiştir.

"...mi sandılar" rakrir ve azarlamak maksİsmi ile sorulmuş bir sorudur. Zannetmek demektir.

"Bırakılıverileceklerini" anlamındaki âyet

"sandılar" ile nasb mahallindedir. Sîbeveyh'in görüşüne göre aynı zamanda iki mef'ûlün yerini tutan sılasıdır da.

"Demeleri" âyetinin başında yer alan ikinci; "me" edatı da bu husustaki iki görüşten birisine göre nasb mahallindedir ve; "Dedikleri için" yahut; "Demeleri sebebiyle" ya da; "Demeleri üzerine..." anlamında olur. Diğer izaha göre ise bu bir tekrarlama ciheti ile nasb mahallindedir. İfade de: "Elif. Lâm. Mîm. İnsanlar bırakılıverileceklerini mi sandılar?" Sandılar mı ki "îman ettik demekle (bırakılacaklarını) ve imtihan edilmeyeceklerini" takdirindedir.

İbn Abbâs ve başkaları şöyle demişlerdir: Burada "insanlar" ile Mekke'de bulunan mü’minlerden bir topluluğu kastetmektedir. Kureyş'in kâfirleri bunlara müslüman oldukları için eziyet ediyor, onlara işkence yapıyorlardı. Seleme b. Hişam, Ayyaş b. Ebi Rabia, el-Velid b. el-Velid, Ammar b. Yasir, babası Yasir, annesi Sümeyye, Mahzumoğullarından birkaç kişi ve başkaları gibi. Bundan dolayı oldukça sıkılıyorlar, hatta yüce Allah'ın kâfirlere mü’minlerin aleyhine böyle bir güç ve imkân vermesine tepki bile gösteriyorlardı.

Mücahid ve başkaları derler ki: Âyet-i kerîme yüce Allah'ın mü’minleri sınamak, onları denemek maksİsmi ile kulları hakkında uygulayageldiği sünnetinin bu olduğunu öğretmek ve onları teselli etmek üzere nazil olmuştur.

İbn Atiyye dedi ki: Bu âyet-i kerîme her ne kadar bu sebeb yahutta bu anlamda belirtilen görüşler sebebiyle nazil olmuş ise de, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ümmeti arasında bakidir. Zaman durdukça hükmü de bu ümmet arasında kalmaya devam edecektir. Çünkü müslüman serhadlerde, müslümanların esir alınmak, düşmanlardan zarar görmek ve bunun dışında herhangi bir takım zorluklarla başbaşa kalmak suretiyle Allah tarafından fitne (sınama)'ye maruz kalmaları kalıcı bir husustur. Aynı şekilde herbir yer ibretle tetkik edilecek olursa, hastalıklarla ve türlü mihnetlerle de bunun gerçekleşmekte olduğunu görebiliriz-. Şu kadar var ki, müslümanların serhadlerde düşmanlardan gördükleri zararları, çektikleri sıkıntıları Kureyşlilerle karşı karşıya kaldıkları musibet ve zorlukları andıran bir durumdur.

Derim ki: Onun bu söyledikleri ne kadar güzeldir! Gerçekten de söyledikleri doğrudur. Allah ondan razı olsun.

Mukâtil dedi ki; Bu âyet-i kerîme Ömer b. el-Hattâb'ın azadlısı Mihca' hakkında nazil olmuştur. O Bedir günü müslümanlar arasından öldürülen ilk kişidir. Âmir b. el-Hadramî'nin ona attığı bir okla şehid olmuştur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da o gün şöyle buyurmuştur: "Şehidlerin efendisi Mihca'dır. O cennetin kapısına bu ümmet arasından çağırılacak ilk kişidir." Mâverdi, en-Nüket; IV, 275.

Annesi, babası ve hanımı onun acısına dayanamadılar. Bunun üzerine: "Elif. Lâm. Mim. İnsanlar yalnızca Îman ettik demeleri ile bırakılıverileceklerini... mi sandılar?" âyeti nâzil oldu. Onlara hakkınızda bir âyet-i kerîme indi diye yazdılar. Bu sefer şu karan verdiler: Biz (Mekke'den) çıkıp gideceğiz, arkamızdan gelen olursa da onunla çarpışırız. Müşrikler arkalarından geldiler, onlarla çarpıştılar. Kimileri öldürüldü, kimileri de kurtuldu. Bunların hakkında da yüce Allah'ın:

"Ayrıca Rabbin işkencelere uğratıldıktan sonra hicret edenlere... Ğafûr'dur, Rahîm'dir." (en-Nahl, 16/110) âyeti nazil oldu.

"Ve imtihan, edilmeyeceklerini" ... yani şu müşriklerin eziyetlerinden dolayı çokça sızlanan kimseler,

"biz îman ettik" diyerek îmanları dolayısıyla canlarında, mallarında, imanlarının hakikatlerini açıkça ortaya koyacak şekilde sınanmadan sadece "biz mü’miniz" demekle bırakılıverileceklerini ve bu kadarıyla yetinileceğini mi zannettiler?

2 ﴿