15

Îman edip salih amel İşleyenler ise; onlar bir bahçede sevinirler.

"Kıyâmetin kopacağı güne" mü’minler, kâfirlerden

"o gün ayrılıp dağılırlar." Daha sonra yüce Allah, bunları nasıl birbirlerinden ayrılıp dağılacaklarını açıklamak üzere:

"Îman edip salîh amel işleyenler ise..." diye buyurmaktadır. en-Nehhâs dedi ki: Ben ez-Zeccâc'ı şöyle derken dinledim: "tabiri" 'daha önce söz konusu ettiğimiz hususu bırakalım da başka bir konuya geçelim" anlamındadır. Sîbeveyh de şöyle demektedir: Bu, biz her neyi konuşuyor idiysek, onu bırakalim, başka bir konuya geçelim, demektir.

"Onlar bir bahçede sevinirler" âyeti hakkında ed-Dahhak dedi ki: Cennet (bahçe)" demektir. Çoğulu olan; "Cennetler (bahçeler)" demektir. Ebû Ubeyde dedi ki: "Bahçe" alt taraflarda olan hakkında kullanılır. Eğer yüksekçe ve tümsekli gibiyse ona; denilir. Başkası ise şöyle demektedir; En güzel bahçe, yüksekçe bir yerde olandır. Nitekim el-A'şâ şöyle demektedir:

"(Daha güzeli) olamaz bahçeler arasında yüksekçe yerde otu bitmiş,

Yemyeşil ve yağmurun bol bol yağdığı,

İçinde apaydınlık (ışıkların) hep güneşe güldüğü,

Olgunlaşmış, yumuşacık bitkilerle donanmış,

Böyle bir bahçeden daha hoş kokulusu olamaz

Ve bundan güzeli de; güneş batımı yaklaştığında."

Şu kadar var ki; bahçede yeşermiş bitki olmadıkça ona; "Bahçe" denilmez. Şayet onda bitki bulunmayıp yüksekçe bir yerde bulunuyor ise ona denilir. Buna dair başka açıklamalar da yapılmıştır.

el-Kuşeyrî dedi ki; Araplara göre; "bahçe" suyun etrafında yeşeren sebzelere denilir ve Araplara göre de bundan daha güzeli olmaz.

el-Cevherî dedi ki: Bunun çoğulu; ile şeklinde gelir. Bu ikincisinde "ya" harfinin gelişi ondan önceki harfin esreli oluşundan dolayıdır. "Kırbanın yaklaşık yarısına kadar su ile dolması" anlamındadır. Şayet havuzdaki su alt taraflarını örtecek kadar ise; "Havuzda dibini örtecek kadar su vardır" denilir. Şair Ebû Amr da şöyle demiştir;

"Ve dibindeki sudan yolculuktan zayıf düşmüş bineğimi suladığım."

"Sevinirler" âyetini ed-Dahhak ve İbn Abbâs, onlara ikram olunur, diye açıklamışlardır. Nimetlere mazhar kılınırlar, diye de açıklanmıştır ki, bunu da Mücahid ve Katade yapmıştır. Sevinç içerisinde olacaklar diye de açıklanmıştır. es-Süddî, sevinirler, demiştir.

Araplara göre; "Neşe ve sevinç" anlamındadır. Bu açıklamayı el-Maverdî zikretmiştir. el-Cevherî dedi ki: Sevinç ve sürür" demek olan anlamındadır. Mesela; "Sevindi, sevinir" denilir. Yüce Allah'ın:

"Onlar bir bahçede sevinirler" âyeti da; nimetlere ve ikramlara mazhar olurlar ve sevinirler, demektir, "Çok sevinçli -adam" demek olup, burada "çok sevinçli" anlamındaki lâfız; "Sevinç" lâfzının "yeful" veznine nakledilmiş şekli ile kullanılmıştır.

en-Nehhâs dedi ki: el-Kisaî; tabirini: Ona ikram ettim, ona nimetler verdim, anlamında olduğunu nakletmiştir. Ali b. Süleyman'ı da şöyle derken dinledim: Bu ifade Arapların; "Onun dişleri üzerinde bir iz, eser vardır" tabirlerinden türetilmiştir. Buna göre; Sevinirler" ifadesi "üzerlerinde nimetlerin etkileri, izleri açıkça görülür" anlamındadır. İşte; da buradan türemiştir. Şair şöyle demektedir:

"Kovayı büsbütün, doldurma, ona az miktarda su al,

Sen onu sulayanın üzerindeki izi görmez misin?"

Bunun aslının "güzelleştirmek" anlamına gelen den geldiği de söylenmiştir. Buna göre; Sevinirler" güzelleştirilirler anlamına gelir. Mesela bir kimsenin görünüşü hoş ve güzel olduğu takdirde; "Filan kişinin görünüşü güzeldir" denilir.

Aynı şekilde "sin" harfi üstün olarak; da denilebilir. Buna göre; bu sanki bir şeyi güzelleştirmeyi ifade etmek için kullanılan; gelen bir mastar gibidir. Birincisi ise isimdir.

Güzelliği gitmiş bir adam, cehennemden çıkar İbn Kuteybe, Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis, s 5; Ebû Nuaym el-İsbahânî, Hilyetu'l-Evliya, II, 201; İhnul-Esir, en-Nikâye, II, 333. Receb el-Hanbdi, et-Tehvifu Mine'n-Nâr, s 156 hadisi de bu kabildendir.

Yahya b. Ebi Kesir dedi ki: "Onlar bir bahçede sevinirler" âyeti cennette şarkı dinlerler anlamındadır. el-Evzaî de böyle açıklamış ve şunları söylemiştir: Cennet ehli şarkıya başladılar mı, cennette söylenen sarkıktı) teşbih ve takdis ile karşılık vermeyecek hiçbir ağaç kalmaz. el-Evzaî dedi ki: Yüce Allah'ın yarattıkları arasında sesi İsrafil'den daha güzel hiçbir kimse yoktur. O semaa başladı mı yedi semavatta bulunanların hepsinin dualarını ve teşbihlerini kesmelerine sebep olur. el-Evzaî'den başkaları bunu da eklerler: Ve cennette karşılık vermeyecek hiçbir ağaç kalmaz, harekete gelmeyecek hiçbir perde, atılmayacak hiçbir kap: kalmaz, türlü türlü çıkaracağı sesleriyle ses vermeyecek hiçbir halka, altından meydana gelmiş ağaçlıklar arasında bulunan kamışlıklar arasından o sesin esintisinin geçip de bu kamışların türlü sesler ve çalgılar çalmadığı hiçbir yer, huru'l-îyn'in cariyelerinden şarkı söylemedik hiçbir huri, çeşitli nağmeler dile getirmedik hiçbir kuş kalmayacaktır. Şanı yüce Allah meleklere: Siz de onlara cevap veriniz ve dünyada iken kulaklarını şeytanların çalgılarından uzak tutanlara şarkılar dinletiniz, diye vahyeder. Bunun üzerine melekler de ruhani nağme ve seslerle cevap verirler. Bütün bu sesler birbirine karışır ve tek bir ahenk halinde ortaya çıkar. Daha sonra şanı yüce Allah şöyle buyurur: Ey Dâvûd! Arşımın bacağının yanı başında kalk ve benim şanımı yücelt! Bunun üzerine Dâvûd bütün sesleri bastıracak, onların üstüne çıkacak bir sesle Rabbinin şanını yüceltir ve böylece alınan zevk ve lezzet kat kat artar. İşte yüce Allah'ın:

"Onlar bir bahçede sevinirler" âyetinin anlamı budur. Bunu et-Tinnızî el-Hakim (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) zikretmektedir et-Tirmizî, el-Halîm'in Nevâdiru'l-Usûl'ünde teshit edemedik

es-Sa'lebî'nin Ebû'd-Derda'dan naklettiğine göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlara öğüt vermekte iken cenneti, oradaki zevceleri ve nimetleri söz konusu etmişti. Hazır bulunanların geri taraflarında bedevi bir Arap, ey Allah'ın Rasûlü cennette şarkı olacak mı? diye sordu, şöyle buyurdu: "Evet ey bedevi, cennette bir nehir vardır. Her iki kıyısında da ince belli, beyaz tenli, insanların asla benzerini işitmedikleri seslerle şarkı söyleyecek bakireler olacaktır. İşte bu, cennet nimetlerinin en üstünüdür." Bir adam Ebû'd-Derda'ya: Onlar şarkılarında hangi sözleri söyleyeceklerdir? diye sorunca, Ebû'd-Derda: Teşbih diye cevap vermiştir.

Derim ki: İşte bütün bunlar nimet, sevinç ve ikramın kapsamı içerisindedir. O halde bu sözler arasında herhangi bir çelişki yoktur. Bütün bu açıklamaların anlatabildikleri nerede; yüce Rabbimizin ileride gelecek olan;

"Onlara o işlediklerine mükâfat olmak üzere, gözleri aydınlatan ne nimetler gizlendiğini hiçbir kimse bilemez" (es-Secde, 32/17) âyetinde anlatılanlar nerede? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın da şu âyeti bu nimetleri dile getirmektedir: "Orada hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hatırından geçirmediği nimetler vardır. " Buhârî, III, 11H5,IV, 1794, VI, 2723; Müslim, IV, 2174, 2175; Tirmizî, V, 346, 400; Müsned, 11, 313, 369,407, 416 Rivâyete göre: "Cennette üzerinde gümüşten çıngıraklar bulunan ağaçlar vardır. Cennel ehli şarkı dinlemek isteyecek olurlarsa, yüce Allah Arşın allından bir rüzgar gönderir. Bu rüzgar bu ağaçların üzerinde eser. Bu çıngırakları eğer dünya ehli işitecek olurlarsa, sevinçlerinden ölmelerine sebep teşkil edecek sesler çıkartacak şekilde harekete getîrir."

15 ﴿