13Hani Lukman oğluna öğüt verirken şöyle demişti: "Oğulcuğum! Allah'a şirk koşma. Muhakkak şirk büyük bir zulümdür." "Hani Lukman oğluna öğüt verirken şöyle demişti" âyeti ile ilgili olarak es-Süheylî şöyle demiştir: et-Taberî ve el-Kutebî'nin söylediklerine göre oğlunun ismi Saran idi. el-Kelbî de Mişkem olduğunu söylemiştir. en-Nekkaş'ın naklettiğine göre En'um olduğu da söylenmiştir. el-Kuşeyrî'nin naklettiğine göre ise Lukman'ın oğlu da, hanımı da kâfir idiler. Müslüman oluncaya kadar onlara öğüt verip durdu. Derim ki: Bu görüşe; "Allah'a şirk koşma! Muhakkak şirk büyük bir zulümdür" âyeti delil teşkil etmektedir. Müslim'in, Sahih'inde ve başka yerlerde Abdullah (b. Mes'ûd)'ın şöyle dediği kaydedilmektedir; "Îman edenler ve imanlarına da zulüm karıştırmayanlara gelince.,," (el-En'âm, 6/82) âyeti nazil olunca bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabına çok ağır geldi ve: Aramızda nefsine zulmetmeyen kim vardır ki? dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "O (durum) sizin anladığınız gibi değildir. O Lukman'ın oğluna: "Oğulcuğum! Allah'a şirk koşma! Muhakkak şirk büyük bir zulümdür" dediği gibidir. " Buhârî, VI, 2542; Müslim, I, 114; Müsned, I, 444. Yüce Allah'ın: "Muhakkak şirk büyük bir zulümdür" sözlerinin kime ait olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Bunun Lukman'ın sözlerinden olduğu söylendiği gibi Lukman'ın sözü ile mana itibariyle alakası bulunmayan, fakat onun sözlerinin anlamını te'kid etmek maksadıyla Lukman'ın sözü ile bitişik olarak gelmiş, yüce Allah'ın vermiş olduğu bir haber olduğu da söylenmiştir. Bunu da bu husustan rivâyet edilen (yukarıdaki) hadis desteklemektedir. Yüce Allah'ın: "îman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlara gelince" (el-En'âm, 6/82) âyeti nazil olunca, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ın ashabı bu işten korktular ve: Kendi nefsine kim zulmetmez ki? dediler. Bunun üzerine yüce Allah da; "Muhakkak şirk, büyük bir zulümdür" âyetini indirdi. Bunun üzerine de onların bu korkuları son buldu. Hiç şüphesiz onların bu korkularının son bulması, ancak bunun yüce Allah tarafından verilmiş bir haber olması halinde sözkonusudur. Bununla birlikte yüce Allah'ın hikmetli ve doğru olmak ile nitelendirmiş olduğu bir kulundan böyle bir sözü nakletmiş olmakla korkunun sona ermiş olma ihtimali de vardır, Âyet-i kerîmede geçen: "Hani" lâfzı "hatırla" anlamında nasb mahallindedir. ez-Zeccâc Kur'ân'a dair kitabında (Meani'l-Kur'ân lîk. en-Nehhâs, l'râbu'l-Kur'ân, II, 602 adlı eserinde) şöyle demektedir: "Hani" âyeti "verdik" fiili dolayısıyla nasb mahallindedir. Yani: Yemin olsun Biz, Lukman'a... dediği zaman da hikmeti vermiştik, demektir. en-Nehhâs ise şöyle demektedir: Bunun bir yanlışlık olduğunu zannediyorum. Çünkü ifadeler arasında böyle olmasını engelleyen "vav" bulunmaktadır. "Oğulcuğum" anlamındaki; seklinde "ya" harfini esreli olarak okuyanların bu okuyuşu hazfedilmiş "ya'ya delâlet etmesi dolayısıyladır. Bunu üstün okuyanların okuyuşu ise üstünü hafif kabul ettiklerinden ötürüdür. Bundan önce Hud Sûresi'nde (11/42. âyetin tefsirinde) buna dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Lukman'ın söylediği nakledilen "oğulcuğum" ifadesi, her ne kadar küçültme şeklinde ise, hakiki olarak küçültmek manasına değildir. O bu hususta rikkati, İnceliği ifade etmek için kullanılmıştır. Bir adama: Kardeşcağızım, küçük çocuğa da: Güzelceğiz... demeye benzer. |
﴾ 13 ﴿