14Biz, insana ana babasını tavsiye ettik. Annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlükle taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yılda olur. "Bana ve ana-babana şükret! Dönüş yalnız Bana'dır." dedik. Bu âyete dair açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız: 1- Bu Tavsiyelerde Bulunan Kimdir ve Ebeveyne İtaatin Sınırı: "Biz insana ana-babasını tavsiye ettik..." diye başlayan bu iki âyet-i kerîme, Lukman'ın vasiyetleri arasında dile getirilmiş (ama onun tarafından yapılmamış) buyrukları ihtiva etmektedir. Bunların Lukman'ın oğluna yaptığı vasiyetler olup yüce Allah'ın da ondan bize haber verdiği tavsiyelerden olduğu da söylenmiştir. Yani Lukman oğluna şöyle demişti: Sen Allah'a ortak koşma! Allah'a ortak koşmak hususunda da anne-babana dahi itaat etme! Çünkü şüphesiz Allah onlara Allah'a şirk ve masiyeti ihtiva etmeyen hususlarda itaat etmeyi tavsiye buyurmuştur. Bir diğer açıklamaya göre anlam şudur: Hani Lukman oğluna,., demişti de, Biz de Lukman'a vermiş olduğumuz hikmetler arasında şunları da söylemiştik: Biz, insana anne-babasını tavsiye ettik, Yani ona Allah'a şükret dediğimiz gibi yine ona: İnsana da... tavsiye ettik, demiştik, Bir diğer açıklama da şöyledir: Hani Lukman oğluna şirk koşma, demişti. Biz de insana anne-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik ve insanlara bunu emrettik. Lukman da bunu oğluna emretmiş idi. Bütün bu görüşleri el-Kuşeyrî zikretmektedir. Ancak sahih olan bu iki âyet-i Kerîmenin daha önce el-Ankebut Sûresi'nde (29/8-9 âyetlerin tefsirinde) geçtiği üzere; Sa'd b. Ebi Vakkas hakkında nazil olduklarıdır. Müfessirlerden bir topluluk da bu kanaattedir. Bu husustaki görüşlerin özeti şudur: Büyük bir günah işlemek hususunda da, farz-ı ayn olan bir emri terketmek hususunda da anne-babaya itaat sözkonusu değildir. Mubah olan hususlarda onlara itaat etmek gerekir. Terkedilecek itaatler hususunda, hükümlerinin mendub olmasının gözönünde bulundurulması güzeldir. Farz-ı kifaye olan cihad emri, iade etme imkanı bulunması şartıyla namazda annenin çağrısını kabul etme hususu bu kabildendir. Üstelik bu, mendub amellerin en güçlü olanlarındandır. Şu kadar var ki, böyle bir çağrıyı kabul etmek için onun telef olacağından korkulması gerekçe gösterilmiştir. Namazı kesmeyi mubah kılan diğer hususların da hükümleri mendubluktan daha güçlü olamaz. Ancak el-Hasen bu husustaki tafsilata muhalefet etmiş ve şöyle demiştir: Şayet anne, ona olan şefkati dolayısıyla yatsı namazında cemaate katılmasını engelleyecek olursa, ona itaat etmez. 2- Evladı Üzerindeki Hakları Bakımından Anne ile Baba Arasındaki Fark: Şanı yüce Allah, anneyi çocuğunu taşıması ve ona süt emzirmesi gibi mertebeleri dolayısıyla özellikle sözkonusu ettiğinden Ötürü, annenin üç mertebesi, babanın ise tek bir mertebesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendisine: Ben kime iyilik edeyim, diye soran kişiye önce: "Annene" diye cevap vermesi, tekrar: Sonra kime, diye sorunca, Peygamberin: "Annene" diye cevap vermesi, yine: Sonra kime diye sorunca, Peygamberin tekrar: "Annene" cevap vermesi üzerine, sonra kime diye sorunca, bu sefer: "Babana" demesi Taberâni, el-Evsat, IV, 37«. ve böylelikle bu âyet-i kerîmede görüldüğü gibi; babaya anne-babaya yapılacak iyilik toplamının dörtte birini tahsis etmesi de; bu anlamı ihtiva etmektedir. Bütün bunlara dair açıklamalar daha önceden el-İsra Sûresi'nde (17/23-24. âyetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır, "Annesi onu güçsüzlük üstüne güçsüzlükle taşımıştır." Yani her gün güçsüzlüğü daha bir artarak, annesi onu karnında taşımıştır. Bir diğer açıklamaya göre kadın esasen yaratılışı itibariyle zayıftır. Hamilelik onun zayıflığını daha da arttırmaktadır. Îsa es-Sakafî; "güçsüzlük üstüne güçsüzlükle" anlamındaki âyeti her İki "he" harfini de üstün olarak; diye okumuştur. Bu kıraat Ebû Amr'dan da rivâyet edilmiştir. Her ikisi de (yani bu kıraat ile "he" harflerinin sakin okunması kıraati) aynı anlamdadır. Ka'neb b. Um Sahib şöyle demiştir: "Şu kınayıcıları alıkoyan ve onları vazgeçiren olmaz mı? Çünkü bu kınayıcılar da yorgunluk, bitkinlik ve zayıflık vardır." Bu fiil; "Zayıfladı, güçsüzleşti, zayıflar, güçsüzleşir" şekillerinde kullanılır. (Bu son şekil, kullanım itibariyle) tıpkı: "Şişti, şişer" fiili gibidir. "Güçsüzlük" mastar (mef'ûl-i mutlak) olarak nasb ile gelmiştir. Bunu el-Kuşeyrî nakletmektedir. en-Nehhâs'ın görüşüne göre ise harf-i cerrin düşürülmesi suretiyle ikinci mef'ûl olmak üzere nasbedilmiştir. "Annesi zayıflık üstüne zayıflık ile taşımıştır" demektir. Cumhûr "Onun sütten kesilmesi" diye okumuştur. Ya'kub ise diye okumuştur. Her ikisi de iki ayrı söyleyiştir. Yani onun sütten kesilmesi ise iki yılın bitimindedir. Böylelikle onun son bulacağı vakit ifade edilmektedir. "Filan şeyden ayrıldı" demektir. Sütten kesilen deve yavrusuna "el-fasîl" denilmesi de buradan gelmektedir. 4- Süt Emzirme Süresi Olan İki Yılın Gözönünde Bulundurulacağı Yerler: İnsanlar süt emzirme süresinin iki yıl olduğu hususunun, çeşitli ahkam ve nafakalar bahsinde gözönünde bulundurulacağını icma ile kabul etmişlerdir. Süt emmenin (süt kardeşliği dolayısıyla) evliliği haram kılması hususuna gelince, bazıları eksiksiz ve fazlasız olarak sadece bir yıl diye sınırlandırmıştır. Bir başka kesim ise iki yıl ve -süt emmenin fasılasız olması halinde-bunların ardından gelen bir ay ya da buna benzer bir sürenin sözkonusu olacağını kabul etmiştir. Diğer bir kesim ise şöyle demektedir: Eğer küçük çocuk iki yıldan önce sütten kesilecek, süt emmeyi de terkedecek olursa, artık bundan sonra iki yıllık süre içerisinde süt emmesi dolayısıyla (evliliği) haram kılan süt akrabalığı sözkonusu olmaz. Buna dair yeterli açıklamalar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/233. âyet, 5- başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır. 5- Allah'a ve Anne-Babaya Şükretmek: Yüce Allah'ın: "Bana... şükret dedik", âyetinde yer alan; "Dedik" ez-Zeccâc'in görüşüne göre nasb mahallindedir ve anlam: Biz insana anne-babasını tavsiye ettik ve bana şükret, dedik şeklindedir. en-Nehhâs ise şöyle demektedir: Bundan daha da güzeli bu edatın tefsir edici (açıklayıcı) bir edat olmasıdır ve mananın: Biz ona bana ve anne-babana şükret dedik, şeklinde olmasıdır, Denildiğine göre; sen Allah'a îman nimeti dolayısıyla, anne-babaya da terbiye etmeleri nimeti dolayısıyla şükret, demektir. Süfyan b. Uyeyne dedi ki: Beş vakit namaz kılan bir kimse yüce Allah'a şükretmiş olur. Anne-babasına namazın sonlarında dua eden bir kimse de onlara da teşekkür etmiş olur. |
﴾ 14 ﴿