5O, herşeyi gökten yere tedbir eder. Sonra miktarı sîzin saymanıza göre bin yıl olan bir günde O'na yükselir. "O, herşeyi gökten yere tedbir eder" âyeti ile ilgili olarak İbn Abbâs şöyle demiştir: Yani kaza ve kaderi indirir. Vahyi Cebrâîl ile indirir diye de açıklanmıştır. Amr b. Murre'nin rivâyetine göre Abdurrahman b. Sâbât şöyle demiştir: Dünya işlerini dört kişi idare eder; Cibril, Mikâil, ölüm meleği ve İsrafil. Hepsine Allah'ın salat ve selamlan olsun. Cibril rüzgarlarla ve (Allah'ın) orduları ile görevlidir. Mikâil ise yağmur ve su ile görevlidir. Ölüm meleği ruhları almakla görevlidir. İsrafil ise bunlara emirleri indirir. Arş'ın işlerin tedbir yeri olduğu da söylenmiştir. Nitekim Arşın altındaki yerlerde tafsilâtın yeridir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sonra Arş üzerinde istiva etmiştir. Güneşe de, ay'a da emrine boyun eğdirmiştir, Herbiri belirli bir süreye kadar akıp gider. Her işi yerli yerince düzenler. Âyetleri uzun uzadıya açıklar." (er-Rad, 13/2) Sema vatın altındaki yerler ise tasrif (işlerin yerine getirilmesi)nin yeridir. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Yemin olsun ki Biz onu onların arasında öğüt alsınlar diye evirip çevirdik." (el-Furkan, 25/50) "Sonra... ona yükselir" âyeti ile ilgili olarak Yahya b. Sellâm söyle demektedir: Kastedilen kişi Cebrâîl'dir. O vahyi indirdikten sonra semaya çıkar. en-Nekkaş da şöyle demiştir: Kastedilen kişi işleri semadan yere doğru tedbir eden melektir. Bunların yeryüzünde bulunanlara dair haberler olduğu da söylenmiştir. Bu haberler onları taşıyan meleklerle birlikte O'na yükselirler. Bu açıklamayı da İbn Şecere yapmıştır. "Miktarı sizin saymanıza göre bin yıl olan bir günde" âyetine gelince, denildiğine göre "sonra... ona yükselir" yani bu emir ve tedbir dünyanın sona erişinden sonra ona; "miktarı sizin saymanıza göre bin yıl olan bir günde" yükselir ki, bu gün Kıyâmet günüdür. Az önce geçen bu görüşlere göre "yükselir" lâfzındaki zamir daha önce kendisinden sözedilmemiş olmakla birlikte melek hakkındadır. Çünkü manadan o zaten anlaşılmaktadır. Diğer taraftan yüce Allah'ın: "isteyen biri... istedi" diye başlayan sûrede yer alan: "melekler de, ruh da oraya miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselir" (el-Mearic, 70/4) âyetinde açıkça ondan sözedilmiş bulunmaktadır. "Ona" âyetindeki zamir, "sema "yi müzekker kabul edenlere göre göğe yahut meleğin döndüğü yere ya da yüce Allah'ın ism-i celâline aittir. Maksat, yüce Allah'ın onun için tesbit ettiği yerdir. Emirler yüce Allah'a döndüğü takdirde semaya dönmüş demektir. Yani Sidre-i Münteha'ya ulaşır. Çünkü yerden göğe yükselenler oraya kadar yükselir, yere indirilenler de oradan iner. Bu anlamdaki ifadeler Müslim'in Sahih'inde sabit olmuştur. Müslim, I, 157 "Miktarı" anlamındaki âyette yer alan zamir ise tedbire racidir. Yani: Bu tedbirin miktarı dünya yıllarından bin yıldır. Bu da şu demektir: Herbir işin bin yıllık işleri, tek bir günde hükme bağlanır. Sonra bunu meleklerine ulaştırır. Bu bin yıl geçti mi bin yıllık süre için bir daha hüküm verilir ve bu böylece ebediyyen devam eder. Bu açıklamayı da Mücahid yapmıştır. Buradaki zamirin, urûc'a (yükselişe) ait olduğu da söylenmiştir. Bir diğer görüşe göre anlam şöyledir: O dünya işlerini kıyâmetin kopacağı vakte kadar tedbir ve idare eder. Sonra bu emir ona yükselir ve süresi bin yıl olan bir günde onun hakkında hüküm verir. Bir diğer görüşe göre anlam şöyledir: O güneşin doğuşu, batışı, doğuş yerine tekrar geri dönüşü ile ilgili işleri, mesafe itirabiyle miktarı bin yıl olan bir günde idare eder. İbn Abbâs şöyle demiştir: Yani melekten başkası o mesafeyi katedecek olsa bin yıl yol alır. Çünkü iniş beşyüz, yükseliş beşyüz yıldır. Bu açıklama müfessirlerden bir topluluktan da rivâyet edilmiş olup, Taberînin tercih ettiği açıklama da budur ve bunu el-Mehdevî zikretmiştir. Birinci görüşün ifade etüği anlamın aynısıdır. Yani Cibril hızlı bir şekilde yol alışı dolayısıyla bin yıllık bir süreyi sizin bir gününüzde alır. Bunu da ez-Zemahşerî zikretmiştir. el-Maverdî'nin, İbn Abbâs ve ed-Dahhak'tan naklettiğine göre melek, bin yıllık bir süreye denk olan bir günde yükselir. Katade'den gelen rivâyete göre de melek miktarı bin yıl olan bir günde iner ve yükselir. Buna göre onun inişinin miktarı beşyüz, yükselişinin miktarı da beşyüz yıl olur. Katade ile es-Süddî'nin görüşüne göre bu böyledir. İbn Abbâs'ın ve ed-Dahhak'ın görüşüne göre ise iniş bin yıl, yükseliş de bin yıldır. "Sizin saymanıza göre" âyeti, sizin dünya günlerinden hesab edip saymanıza göre demektir. Bu gün ise dünya yıllarından bin yıl ile takdir edilen bir zaman süresinden ibarettir. Yoksa İki gece arası bir gündüzü de bulunan bir gün değildir. Çünkü Allah nezdinde böyle bir şey yoktur. Araplar kimi zaman ikindi vakti hakkında da "yevm (gün)" tabirini kullanırlar Şairin şu beyitinde olduğu gibi: "Birisi arkadaşlarla beraber kalman ve meclislerde bulunulan bir gün, Diğeri ise gün boyunca düşmanların üzerine yürüyüşten ibaret olan bir gün olmak üzere iki gün(den ibarettir, hayat):" Şair burada Özel iki günü kastetmiyor. O, zamanlarının iki kısma ayrıldığını anlatmak istemekte ve bunların herbir kısmından "gün" diye sözetmektedir. İbn Ebi Able "yükselir" anlamındaki fiili:"Yükselinilir" şeklinde meçhul kip olarak okumuştur. Ayrıca "sizin saymanıza" anlamındaki âyet da "ye" harfiyle; "Onların saymalarına göre" diye okunmuştur. Yüce Allah'ın "miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler" (el-Meâric, 70/4) âyeti ile bu âyet-i kerîmenin birlikte anlaşılması müşkil (içinden çıkılması zor) bir anlam İfade etmektedir. Abdullah b. Feyruz ed-Deylemî bu âyet-i kerîme ile yüce Allah'ın: "Miktarı ellibin yıl olan bir günde" âyeti hakkında sormuş, Abdullah b. Abbas ta şu cevabı vermiştir: Bu yüce Allah'ın "günler" diye adlandırdığı bir süredir, mahiyetinin ne olduğunu da bilmiyorum. Bundan dolayı hakkında bilmediğim bir şey söylemekten de hoşlanmıyorum. Daha sonra Said b. el-Müseyyeb'e de bu âyet hakkında soruldu, o da: Bilmiyorum diye cevap verdi. Ben ona İbn Abbâs'ın söylediğini bildirince, bu sefer İbnu'l-Müseyyeb soru sorana şöyle dedi: İşte İbn Abbâs bunun hakkında bir şey söylemekten çekindi. Halbuki o benden daha bilgilidir. Ancak daha sonra ilim adamları bu hususta konuşmuşlardır. "Seele sâilun" (el-Mearic) Sûresi'ndeki âyet, -bu âyetten farklı olarak- kıyâmet gününe işaret etmektedir. Yani yüce Allah bu günü kâfirler için öyle bir zorlaştırmış olacaktır ki; onlara elli bin yıl gibi gelecektir. İbn Abbâs'tan da bu görüş nakledilmiştir. Araplar hoşlanılmayan günleri uzun olmakla, sevinç günlerini de kısalıkla nitelendirirler. Şair şöyle demiştir: "Ve mızrak gölgesi gibi bir gün ki, kısalttı uzunluğunu, Bizim için tulumun kanı (şarap) ile udların çalınması." Bir diğer açıklamaya göre kıyâmet günü bünyesinde bir çok günler bulunan bir gündür. Bu günlerin kimisi bin yıl, kimisinin miktarı ellibin yıldır. Bir diğer açıklama da şöyledir: Kıyâmet vakitleri farklı farklıdır. Kâfirler bin yıl kadar uzun süren bir azâb türü ile azablandırılırlar. Sonra süresi ellibin yıl olan bir başka tür azaba geçirilirler. Bir başka açıklama da şöyledir: Kıyâmetin ellibin konumu vardır ve herbir konum bin yıldır. İşte "melekler süresi ellibin yıl olan bir günde ona yükselirler" (el-Meâric, 70/4) âyetinin anlamı budur ki, günden kasıt vakittir. Yani kıyâmet günündeki konumlardan bir konumun vakti, bu kadar en-Nehhâs dedi ki: Gün (yevm) sözlükte vakit anlamındadır. Buna göre: Melekler ve ruh ona miktarı bin yıl olan bir sürede yükselirler. Bir başka vakitte ise miktarı ellibin yıl olan bir sürede yükselirler. Vehb b. Münebbih'ten nakledildiğine göre o: "Miktarı ellibin yıl olan bir günde" âyeti hakkında şöyle demiştir: Yerin en aşağısı ile Arş arasındaki mesafe bu kadardır. es-Sa'lebî'nin, Mücahid, Katade ve ed-Dahhak'tan naklettiğine göre yüce Allah'ın: "Meleklerde, ruh da oraya miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselir" (el-Mearic, 70/4) âyetinde yerden, Cebrâîl'in bulunduğu Sidre-i Münteha'ya kadar olan mesafeyi kastetmiştir. Yani yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Cebrâîl ile onunla beraber aynı makamda bulunan diğer melekler dünya günlerinden ellibin yıllık bir sürelik bir mesafeyi bir günde alırlar. "Ona" âyetinden kasıt da, yüce Allah'ın kendisine yükselmelerini emretmiş olduğu mekândır. Bu da İbrahim (aleyhisselâm)'ın: "Ben Rabbime gidiciyim, pek yakında beni doğru yola iletecektir" (es-Saffat, 37/99) âyetine benzemektedir ki, o bununla Şam topraklarını kastetmiştir. Yine yüce Allah'ın "Kim Allah'a ve Rasûlüne hicret maksadıyla evinden çıkarsa..." (en-Nisa, 4/100) âyetinde kastedilen Medine'dir. Ebû Hüreyre dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Aziz ve celil olan Rabbimden melek bana bir risalet getirdi. Sonra bir ayağını kaldırıp semanın üzerine koydu, diğerini ise yere koydu ve bir daha da kaldırmadı." Taberâni, el-Evsat, V, 6; Abdullah b. Muhammed el-Asbahânî, el-Azame, II, 730; ed-Heysemî, el-Firdevs, I, 405 |
﴾ 5 ﴿