23Mü’minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir. "Mü’minlerden... yiğitler vardır" âyetinde "yiğitler" anlamındaki lâfzı mübtedâ olarak merfu gelmiştir. Nekrenin mübtedâ gelmesinin uygunluğu daha sonra gelen; "Sebat gösteren...ler"in sıfat konumunda oluşundan dolayıdır. "Onlardan kimisi adağını yerine getirdi" âyetindeki: "Kimisi" mübtedâ olarak ref konumundadır. "Kimisi de beklemektedir" anlamındaki âyette da böyledir. Haber ise mecrur olan lâfızlardır. "Adak ve ahid" demektir. Bu kökten olmak üzere; "Adadım, adarım" denilir. Şair de şöyle demektedir: "Kelb (kabilesi) insanlara karşı adakta bulunacak (veya söz verecek) olursa, Şerefli ve lütûfkâr (kimseler)in tacına onlar daha lâyıktır." Beyit Taberî'de nisbeten farklı bir şekilde olup Taberî'nin anlayışı ve yorumlayışına göre de, nisbeten farklı şekilde anlaşılmıştır. Bk. Taberî, XXI, 145 Bir başka şair şöyle demektedir: "Şeref üzerimize adağını yerine getirerek gelip bizi bulmuştur." Bir diğeri de şöyle demektedir: "Yerine getirilecek bir ahid (veya adak) mı? Yoksa sapıklık ve batıl mı?" Buhârî, Müslim ve Tirmizî'nin rivâyetlerine göre Enes şöyle demiştir: Amcam Enes b. en-Nadr -ki bana onun ismi verilmiştir- Bedir'e Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte katılmamıştı. Bu ona çok ağır gelmişti, bundan dolayı şöyle demişti: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ilk hazır bulunduğu gazada ben (nasıl oldu da) bulunamadım. Allah'a yemin ederim, eğer bundan sonra Allah, Resûlüllah ile birlikte bir Savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir. (Enes) dedi ki: Başka şey söylemekten de çekindi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte ertesi sene Uhud'da bulundu. Sa'd b. Malik ile karşılaştı. Ona: Ey Ebû Amr nereye? O da: Cennet kokusu ne hoş? Ben bunu Uhud taraflarından alıyorum, dedi ve öldürülünceye kadar çarpıştı. Vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. Halam en-Nadr kızı er-Rubayyi': Ben kardeşimi ancak parmak uçlarından tanıyabildim dedi. Ve bu(nun üzerine) "Mü’minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir" âyeti nazil oldu. Tirmizî'nin lâfzı ile hadis böyledir. Tirmizî dedi ki: Bu hasen, sahih bir hadistir. Buhârî, III, 1032, IV, 1487; Müslim, III, 1512; Tirmizî, V, 348; Müsned, III, 194, 253. Âişe (radıyallahü anha) da yüce Allah'ın: "Mü’minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır." âyeti hakkında şunları söylemiştir: Bunlardan biri de Talha b. Ubeydullah'tır. O Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile beraber eli isabet alıncaya kadar sebat gösterdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da: "Talha'nın cennete girmesi vacib oldu diye buyurdu." Tirmizî, V, 350, 644'de bu muhtevada Muaviye'den gelen bir rivâyet yer almaktadır. Tirmizî de, Talha'dan gelen rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabı bilgisiz bir bedeviye şöyle dediler: Sen ona: "Adağını yerine getiren"lere dair soru sor. Çünkü ona soru sormaya cesaret edemiyor, ona saygı gösteriyor, ondan çekmiyorlardı. Bedevi Arab ona sordu, o da kendisinden yüz çevirdi. Bir daha ona bu hususta soru sordu, yine ondan yüz çevirdi. Daha sonra üzerinde yeşil elbiseler bulunduğu halde mescidin kapısından göründü. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Adağını yerine getirenler" hakkında soru soran kimdi?" Bedevi Arap: Bendim, ey Allah'ın Rasûlü deyince, şöyle buyurdu: "İşte bu, verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren kimselerdendir." Tirmizî dedi ki: Bu hasen, garib bir hadistir. Biz bunu ancak Yûnus b. Bukeyr rivâyetiyle biliyoruz. " Tirmizî, V, 645. Beyhakî'nin naklettiğine göre Ebû Hüreyre şunu rivâyet etmektedir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud'dan döndüğünde Mus'ab b. Umeyr'in yolda öldürülmüş olduğunu gördü. Onun başı ucunda durdu ve ona dua etti, sonra da şu: "Mü’minler arasında Allah'a verdikleri sözde içtenlikle sebat gösteren nice yiğitler vardır..." âyetini sonuna kadar okudu. Daha sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Şehadet ederim ki, bunlar Allah nezdinde kıyâmet gününde şehidlerdir. Onların yanına gidiniz, onları ziyaret ediniz. Nefsim elinde olana yemin olsun ki, kıyâmet gününe kadar bir kimse onlara selam verecek olursa, mutlaka onun selamını alırlar." el-Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, III, 80, -Ömer (radıyallahü anh)'dan gelen bir rivâyet olarak -Mealde "adak" anlamı verilen ın "ölüm" anlamında olduğu da söylenmiştir. Allah'a verdiği söz üzere ölmüştür, demektir. Bu açıklamayı İbn Abbâs yapmıştır. "Zaman ve süre" anlamına da gelir. Mesela, bir kişi öldüğü takdirde: " Filan kişi zamanını doldurdu" denilir. Şair Zu'r-Rimme de şöyle demektedir: "Hevber atların karşılaştığı sırada ecelini doldurduktan sonra Hârislilerin kaçtıkları o akşamda..." Bu lâfız aynı anlamda ihtiyaç ve gayret anlamına da gelir. Mesela: "Benim onların yanında görülecek bir ihtiyacım yok" denir. Fakat âyet-i kerîmede kastedilen anlam bu değildir. Burada bu lâfızdan kasıt, ilkin belirttiğimiz gibi adaktır. Onlardan kimisi öldürülünceye kadar vermiş olduğu sözü, adağını yerine getirmek için bütün gayretini ortaya koymuştur. Hamza, Sa'd b. Muaz, Enes b. en-Nadr ve diğerleri gibi. Kimisi de şehid olmayı beklemektedir ve verdikleri sözlerini, adaklarını değiştirmemiştir. İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre o âyeti: "Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir, kimisi de değişiklik yapmıştır." diye okumuştur. Ebubekir el-Enbarî de şöyle demektedir: Bu rivâyet ilim ehlince merduttur, çünkü icmaa muhaliftir. Diğer taraftan bu ifadede mü’minler yerilmektedir ve yüce Allah'ın methettiği doğru sözlülük ve ahde bağlılıkla şereflendirdiği yiğitler yerilmektedir. Onlardan verdiği sözü değiştiren bir kimsenin varlığı bilinmediği gibi, o topluluk arasında sözünü değiştiren de yoktur. Allah hepsinden razı olsun. |
﴾ 23 ﴿