47

Mü’minlere de; muhakkak onlar için Allah'tan büyük bir lütuf ve ihsan olduğunu müjdele.

"Mü’minlere de... müjdele" âyetinde başta yer alan "vav" (mealde: "de") cümleyi cümleye atfetmektedir. Ancak anlam itibariyle bir öncekinden ayrıdır. Yüce Allah, mü’minlere kendileri için Allah'tan büyük bir lütuf ve ihsan olduğunu müjdelemesini emretmektedir. ez-Zeccâc'ın görüşüne göre ise, aydınlık saçan bir kandil sahibi olarak yahut da aydınlık saçan bir kandili okuyarak (mü’minlere müjdele) demek olur. O takdirde "ey pegyamber... seni gönderdik" âyetindeki "kef (seni anlamında)"e atfedilmiş olur.

İbn Atiyye dedi ki: Babam neşre hazırlayanlar "babam" demek olan ve "ebî" diye okunması gereken bu kelimeyi yanlışlıkla -hat benzerliği dolayısıyla- Ubeyy diye harekelemişlerdir. -Allah ondan razı olsun- bize dedi ki: Bu bana göre yüce Allah'ın Kitabı'nda en ümit verici âyetlerdendir. Çünkü yüce Allah peygamberine, mü’minlere, kendi nezdinde onlar için pek büyük bir lütuf ve ihsan olduğunu müjdelemesini emretmektedir. Bu pek büyük lütuf ve ihsanın ne olduğunu da:

"Îman edip salih amel işleyenlere gelince, onlar cennetlerin bahçelerindedir. Onlar için Rabbleri yanında istedikleri herşey vardır. İşte bu büyük lütuf ve ihsanın tâ kendisidir" (eş-Şûrâ, 42/22) âyetinde açıklamış bulunmaktadır. Buna göre bu sûrede yer alan bu âyet-i kerîme bir haberdir. Ha, mim, ayn, sin kaf (yani eş-Şûrâ) Sûresi'nde yer alan âyet-i kerîme ise, onu açıklamaktadır.

47 ﴿