60

Eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine'de yalan haber yayanlar vazgeçmezlerse, yemin olsun sana onlarla çarpışmanı emrederiz. Sonra da onlar orada ancak az bir süre sana komşuluk ederler.

Bu âyete dair açıklamalarımızı beş başlık halinde sunacağız:

1- Medine'de Yalan Haber Yayan Münafıklar:

"Eğer münafıklar... vazgeçmezlerse" âyeti ile ilgili olarak tefsir âlimlerinin kanaatine göre bu üç vasıf aynı şey içindir. Nitekim Süfyan b. Said, Mansur'dan, o Ebû Rezin'den şöyle dediğini rivâyet etmektedir:

"Münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve Medine'de yalan haber yayanlar" aynı kimselerdir. Yani bunlar, bu üç vasfı kendilerinde toplamış kimselerdir. Dolayısıyla buradaki "vav", mukhame (fazladan) gelmiştir. Şairin şu beyitinde olduğu gibi:

"Ta'zim edilen efendi ve kahraman, cömertin oğlu,

Ve Savaş esnasında birliğin arslanı olan hükümdara..."

Şair burada muazzam, hem kahraman, hem cömert ve birliğin arslanı olan hükümdara... demek istemiştir ki, daha önceden de el-Bakara Sûresi'nde (2/49. âyet, 9- başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

Şöyle de denilmiştir: Bu münafıklar arasında kimileri yalan haber yayıyor, kimileri şüphe uyandırmak için kadınların arkasından gidiyor, kimileri de müslümanları şüpheye düşürüyorlardı.

İkrime ve Şehr b. Havşeb dedi ki:

"Kalplerinde hastalık bulunanlar"dan kasıt kalblerinde zina meyli bulunanlardır.

Tavus da şöyle demiştir: Âyet-i kerîme kadınların durumu hakkında inmiştir. Seleme b. Kuheyl dedi ki: Âyet-i kerîme hayasızca iş yapan kimseler hakkında inmiştir. Hepsinin açıklamalarının anlamı birbirine yakındır.

Yine denildiğine göre münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar, aynı kimselerdir. Onlardan iki ayrı lafızla sözedilmiştir. Buna delil de el-Bakara Sûresi'nin baş taraflarında (2/7. âyet ve devamında)'münafıklar hakkındaki âyet-i kerîmelerdir.

Medine'de yalan haber yayanlar, mü’minlere düşmanları hakkında hoşlarına gitmeyecek haberleri bildiren bir topluluk idi. Onlar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın askeri birlikleri Medine'nin dışına çıktıklarında öldürüldüler, yahut bozguna uğratıldılar, düşman üzerinize geliyor, gibi haberler yayıyorlardı. Bu açıklamayı Katade ve başkası yapmıştır.

Yine denildiğine göre; bu gibi kimseler: Suffe ashabı bekâr kimselerdir.

İşte kadınlara dil uzatanlar bunlardır, diyorlardı.

Bir başka açıklamaya göre bunlar, müslümanlar arasında bir topluluktu. Bu gibi kimseler fitneye olan düşkünlükleri sebebiyle yalan haberleri dillerine doluyorlardı. Nitekim İfk olayına katılanlar arasında müslüman kimseler de vardı. Ancak bunlar fitneye sevgileri dolayısı ile bu sözlere dalmışlardı.

İbn Abbâs dedi ki: İrcaf, fitne aramaya kalkışmaktır. Yine bu kelime yalan ve batıl şeyleri bu yolla başkalarının üzülmesi için yaymak demektir. Kalpleri harekete getirmek anlamına geldiği de söylenmiştir. Mesela (aynı kökten olmak üzere): "Yer sarsıldı, hareket etti" denilir. "Hareket eder" müzari fiili; da onun mastarıdır. Şiddetli derecede sarsılmak" anlamındadır. "Deniz" demektir, çalkantısı sebebiyle ona bu isim verilmiştir. Şair der ki:

"Her akşam et yedirenler,

Güneş denizde kayboluncaya kadar."

İrcâf, uydurma haberlerden birisi demektir, "Bir şeye daldılar" anlamındadır. Nitekim şair şöyle demiştir:

"Bizleri her ne kadar siz onu öldürdüğünüzden ötürü ayıplasanız dahi,

Ve İslâm hakkında haksızca hareket edenler ve kıskançlar söze dalıp ileri, geri konuşsalar bile..."

Bir başka şair de şöyle demektedir:

"Ey adiliğin oğlu! Uydurma haberlerle mi tehdid ediyorsun beni?

Ve sen adiliği ve zaafı uydurmalarda bulmak istiyorsun."

Yalan haber uydurmak (ircâf), haramdır. Çünkü bu yolla eziyet vermek sözkonusudur. Böylelikle âyet-i kerîme yalan haberlerle başkalarına eziyet etmenin haram olduğuna delil teşkil etmektedir.

2- Böyleleriyle Çarpışmanı Emrederiz:

"Yemin olsun sana onlarla çarpışmanı emrederiz." Yani seni onlara musallat kılar ve sen de onları öldürerek kökten imha edersin. İbn Abbâs dedi ki: Bunlar kadınlara eziyet etmekten vazgeçmediler, yüce Allah da peygamberini onlara musallat etti. Diğer taraftan yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Onlardan ölen hiçbir kimsenin namazını asla kılma, kabrinin başında da durma!" (et-Tevbe, 9/84) Ayrıca yüce Allah ona, onlara lanet etmesini emretmiştir. İşte onlara musallat kılınması budur.

Muhammed b. Yezid dedi ki: Yüce Allah bundan sonraki âyet-i kerîme ile onu, onlara musallat kılmıştır ki, bu âyetler de anlam itibariyle birbirine yakındırlar. Bu da yüce Allah'ın:

"Nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve alabildiğine öldürülürler" âyetidir. İşte bu âyette onların öldürülmeleri ve yakalanmaları emri de manen bulunmaktadır. Yani onlar münafıklıklarını ve asılsız haberleri yaymalarını sürdürecek olurlarsa, hükümleri budur. Hadîs-i şerîfte, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şöyle buyurduğu sabittir: "Beş canlı vardır ki, bunlar Harem bölgesi dışında da, Harem bölgesinde de öldürülürler... " Buhârî, II, 650, III, 1204; Müslim, II, 857; Tirmizî, III, 197; Nesâî, V, 208-211; İbn İbn Mâ, II, 1031; Muvatta’, I, 357; Müsned, VI, 33, 97, 122... İşte bunda da tıpkı âyet-i kerîmede olduğu gibi emir manası vardır.

en-Nehhâs dedi ki: Bu açıklama, bu âyet-i kerîme hakkında yapılmış açıklamaların en güzelidir.

Denildiğine göre onlar yalan haber yaymaktan vazgeçtiler. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz de onlara musallat kılınmadı.

"Yemin olsun sana... çarpışmanı emrederiz" âyetindeki "lâm", kasem "lâm"ıdır. Yemin de bu âyetin başına gelmiştir, (........):...se'nin başına gelen "lâm" ise, kasem "lâm"ına hazırlık (tevİie) içindir.

3- Yalan Haber Yaymanın Cezası:

"Sonra da onlar orada" yani Medine'de

"ancak az bir süre sana komşuluk ederler" âyetinde yer alan: "Ancak az bir süre" âyeti

"sana komşuluk ederler" lâfzındaki zamirden hal olmak üzere nasb konumundadır. Nitekim durum şanı yüce Allah'ın dediği gibi idi, zira bunlar oldukça az idiler. İşte bu el-Ferrâ'nın bu hususta verdiği iki cevaptan birisidir. Ona göre daha uygun olanı da budur, onlar ancak çok az oldukları halde sana komşuluk ederler, demektir.

Diğer cevaba gelince, anlamı ancak seninle az bir süre komşuluk ederler şeklindedir. Yani onlar seninle birlikte ancak kısa bir süre kalırlar. Medine'de helâk oluncaya kadar sana ancak çok kısa bir süre komşuluk edeceklerdir, demektir. Bu takdirde âyet ya bir mastarın sıfatı olur, yahut da hazfedilmiş bir zarfın sıfatı olur. Ayrıca bu bir kimse ile birlikte aynı şehirde yaşayan kimsenin o kimse ile komşu olacağına delil teşkil etmektedir. Buna dair açıklamalar daha önceden en-Nisâ Sûresi'nde (4/36. âyet, 4. başlık) geçmiş bulunmaktadır.

60 ﴿