9Allah O'dur ki rüzgarları gönderip bulutları kaldırır. Sonra onu ölmüş bir beldeye süreriz. O su ile o yeri ölümünden sonra canlandırırız. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir. "Allah O'dur ki rüzgarları gönderip bulutları kaldırır. Sonra onu ölmüş bir beldeye süreriz" âyetinde geçen " Ölmüş" şekli ile şekli aynıdır. İle da böyledir. İleri gelen nahivcilerin görüşü budur. Muhammed b. Yezid de: Bu Basralıların görüşüdür deyip kimseyi istisna etmemekte ve buna dair kati birtakım deliller getirerek, şu beyitleri de zikretmektedir: "Ölüp de rahat eden ölü değildir Asıl ölü, yaşayan ölüdür. Ölü, ancak kederli yaşayan kimsedir, Gönlü kırık, umudu az olandır." (Sonra Muhammed b. Yezid): Burada ikisi arasında herhangi bir fark görebiliyor musun? diye sormakta ve şu beyiti de zikretmektedir: "Yumuşak mı yumuşaktırlar, onlar kolaylık gösterirler, kolaylık gösterenin oğludurlar, Onlar şerefli siyasetçi (idareci)lerdir. Onlar varlıklı kimselerin oğullarıdır." (Muhamme İbn Zeyd devamla) dedi ki: Dilciler: ile 'in aynı anlamda (yumuşak demek) olduğunu, aynı şekilde: ile aynı anlamda (ölü); ile in de aynı (efendi demek) olduğunu ittifakla kabul etmişlerdir. Yüce Allah'ın: "Allah O'dur ki rüzgarları gönderip bulutları kaldırır" diye buyurduktan sonra "onu... süreriz" diye buyurması telvinu'l-hitab (veya iltifat) sanatı Daha önce birkaç defa geçtiği gibi, iltifat veya telvinu'l-hitab, anlatımda kullanılan hitapta hazırdan gaibe, mütekilleme... geçiş yaparak, anlatıma canlılık kanzandırmaktadır. türündendir. Ebû Ubeyde dedi ki: (Buradaki "onu... süreriz" anlamındaki âyetin aynı kip kullanılması halinde) alacağı şekil: "Onu sürer" şeklindedir. Çünkü daha önceden: "Bulutları kaldırır" diye buyurmuştur. ez-Zemahşerî de şöyle demektedir: Şayet sen öncesi ile sonrası gelen fiillerden farklı olarak "kaldırır" fiilinin niçin müzari geldiğini soracak olursan, sana şöyle cevab veririz: Bu rüzgarların bulutları kaldırma halini anlatması ve bu Rabbani kudrete delalet eden harikulade tablonun canlandırılması içindir. İşte edebiyat ustaları bir çeşit ayrıcalıklı ve kendine has özellikleri bulunan bir hale yahut muhatabı ilgilendiren bir hale veya başka bir hususa dikkat çekmek istedikleri vakit böyle yaparlar. Nitekim Teebbata Şerran adlı şair şöyle demiştir: "Ben tıpkı kitab sahifesi gibi dümdüz uçsuz bucaksız yerlerde, Gulyabanileri hızlıca giderken gördüğüm için, Dehşete kapılmadan vururum onların ellerine ve boğazlarına, Onlar da yere yıkılıverdiler." Çünkü herbir dehşetli hale karşı cesareti ve her zorluğa karşı sebatı dolayısıyla hayret edilecek haline kavmini muttali kılmak ve âdeta gözleriyle görüyormuşlar gibi gulyabanileri vururken göstermiş olduğunu iddia ettiği kahramanlık halini kavmine canlandırmak istemiştir. Aynı şekilde bulutların ölmüş bir beldeye sürülmesi de böyledir. Çünkü bunlar yüce Allah'ın göz kamaştırıcı kudretinin delilleri olduklarından dolayı "süreriz" ile "canlandırırız" diye buyurulmuş ve bu fiillerde gaib lâfzı değil de özelliği daha açık ifade eden ve ona daha açık delalet eden bir kip kullanılmıştır. "Rüzgarları" âyeti genel olarak: diye okunmuştur. Ancak İbn Muhaysın, İbn Kesîr, el-A'meş, Yahya, Hamza ve el-Kisaî tekil olarak: "Rüzgarı" diye okumuşlardır. Bu âyet-i kerîmeye ait yeterli açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 164. âyet, 10 başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır. "İşte ölümden sonra diriliş de böyledir." Yani ölümünüzden sonra böyle diriltileceksiniz. Burada "en-nuşur" âyeti: "İnsan diriltildi, diriltilmek" şeklinden gelmektedir. "işte böyle" lâfzındaki "kef" harfi ref' mahallindedir. Yani ölülerin diriltilmesinin misali ölülerin ölümden sonra diriltilmeleridir. Ebû Rezin el-Ukaylî'den şöyle dediği nakledilmiştir: Ey Allah'ın Rasûlü, dedim, Allah ölüleri nasıl diriltir? Yarattıkları arasında bunun delili nedir? Şöyle buyurdu: "Sen kendi yakınlarının vadisinden önce kupkuru iken geçip sonra da oranın yeşilliklerle sarsıldığını hiç görmedin mi?" Ben: Gördüm ey Allah'ın Rasûlü, deyince, şöyle buyurdu: "İşte Allah ölüleri böylece diriltir ve işte bu, O'nun yarattıklarındaki belgesidir." Hakim, Müstedrek, IV, 605; Müsned, IV , 11. Biz bu rivâyeti daha önceden el-A'raf Sûresi'nde (7/57. âyetin tefsirinde) ve başka yerlerde zikretmiş bulunuyoruz. |
﴾ 9 ﴿