18Onlar sözü işitip en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve işte bunlar özlü akıl sahibi olanların ta kendileridir. "Tağuta ibadet etmekten sakınıp..." âyetindeki "tağut" ile ilgili olarak el-Ahfeş şöyle demektedir: Bu kelime çoğuldur, tekil ve müennes olması da mümkündür. Buna dair açıklamalar daha önceden (el-Bakara, 2/256. âyet, 2. başlıkta, 4/50-53- âyet, 3- başlıkta...) geçmiş bulunmaktadır. Siz tağuttan uzak durunuz, demektir. Esasen onlar tağuttan uzak duruyorlar ve ona ibadet etmiyorlardı. Mücahid ve İbn Zeyd dedi ki: Tağut şeytan demektir. ed-Dahhak ve es-Süddî ise tağuttan kasıt putlardır demişlerdir. Tağutun kahin olduğu da söylenmiştir. Tağutun, Talut, Calut, Harut ve Marut gibi Arapça olmayan bir isim olduğu da söylenmiştir. Arapça bir isim olup "tuğyan"dan türemiş olduğu da söylenmiştir. "...mek..." Tağuttan bedel olarak nasb mahallindedir. İfade: Tağuta ibadet etmekten sakınan kimseler... takdirindedir. "Allah'a dönenlere" O'na ibadet ve itaate dönenlere "işte onlara müjde vardır." Dünya hayatında, âhirette cennete girecekleri müjdesi vardır. Rivâyete göre bu âyet-i kerîme Osman, Abdurrahman b. Avf, Sa'd, Said, Talha ve ez-Zübeyir (Allah hepsinden razı olsun) hakkında inmiştir. Bunlar Ebû Bekir (radıyallahü anh)'a sordular, o da onlara îman ettiğini haber verince, kendileri de îman ettiler. Bu âyet-i kerimenin Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ebû Zerr ve onların dışında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın peygamber olarak gönderilişinden önce Allah'ı tevhid eden kimseler hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. "O halde sen de müjde ver; o kullarıma ki; onlar sözü işitip en güzeline uyarlar" âyeti hakkında İbn Abbâs şöyle demiştir: Bu güzeli de, kötüyü de işitip güzel olanı söyleyen, buna karşılık çirkin sözden yüz çevirip onu başkasına anlatmayan kimsedir. Bir başka açıklamaya göre maksat Kur'ân-ı Kerîm'i de, başka sözleri de dinleyip Kur'ân-ı Kerîm'e tabi olan kimselerdir. Bir diğer açıklamaya göre Kur'ân-ı Kerîm'i ve Allah Rasûlünün sözlerini işitip onun en güzel olanına yani muhkemine tabi olarak gereğince amel eden kimselerdir. Bir başka açıklama da şöyledir: Bunlar hem azimet, hem de ruhsat ihtiva eden buyrukları işitirler de ruhsatları değil de azimeti alır ve onu uygularlar. Bir başka açıklama da şöyledir: Bunlar başkalarını cezalandırmak hakkına sahip olduklarını ve af da edebileceklerini işitmekle birlikte, affetmek yolunu seçen kimselerdir. Bir diğer açıklamaya göre; bu âyet-i kerimenin İslâm'dan önce Allah'ı tevhid eden kimseler hakkında olduğunu kabul edenlere göre, en güzel söz la ilahe illallah'tır. Abdu'r-Rahmân b. Zeyd dedi ki: Bu âyet-i kerîme Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ebû Zerr el-Ğıfarî ve Selman el-Farisî hakkında inmiştir. Bunlar cahiliye dönemlerinde de tağuta ibadet etmekten uzak kalmışlar ve kendilerine ulaşan sözün en güzeline tabi olmuşlardır. "İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola" razı olduğu şeye "ilettiği kimselerdir ve işte bunlar" akıllarından istifade eden, akıllarının faydasını gören "özlü akıl sahibi olanların ta kendileridir." |
﴾ 18 ﴿