21

Görmez misin ki Allah gökten bir su indirip onu yeryüzünde kaynaklara yerleştirmekte, sonra onunla renkleri türlü türlü ekinler çıkarmakta, sonra o ekinler kurumaktadır. Sen de onu sararmış görürsün. Sonra onu ufalanmış çöplere döndürür. Muhakkak bunda özlü akıl sahipleri için bir ibret vardır.

"Görmez misin ki Allah gökten bir su indirip..." Yani O, yaratıkları tekrar diriltmek hususundaki sözünden mü’min ile kâfirleri birbirinden ayırdedeceğine dair vaadinden caymaz. O semadan su indirmeye kadir olduğu gibi, buna da kadirdir.

"Gökten" buluttan

"bir su" yağmur

"indirip onu yeryüzünde kaynaklara yerleştirmekte" yani yüce Allah bu suyu yeryüzüne sokup orada yerleştirmektedir. Nitekim bir başka yerde:

"O suyu yerde durdurduk" (el-Muminun, 23/18) diye buyurmaktadır.

" Kaynaklar"; 'in çoğuludur. "Yef'ul" veznindedir.

"Kaynadı, kaynar" şeklinde muzari fiilimin ikinci harfi ref, nasb ve kesreli gelir. en-Nehhâs dedi ki: İbn Keysan şairin:

"Oldukça sert ve hızlı giden dişi devenin, kulakları arkasındaki iki kemikten kaynar."

Mısraında bu fiilin aslında: " Kaynar" anlamında olduğu, fethayı işba' ile (toklukla) çıkartınca "elif haline gelmiştir. Mastarı: " Çıkmak, kaynamak" demektir. "Su gözesi, su pınarı, su kaynağı" demektir, çoğulu da: ...diye gelir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-İsra Sûresi'nde (17/90-93- âyetlerin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

"Sonra onunla" yani yerin kaynaklarından çıkan bu su ile

"renkleri türlü türlü ekinler çıkarmakta."

Burada:

"Ekin" cins isimdir. Yani çeşitli renkleri bulunan, çeşitli ekinler çıkarmaktadır. Kırmızı, sari, mavi, yeşil ve beyazımtrak.

en-Nehaî ve ed-Dahhak dedi ki: Yerde ne kadar su varsa hepsi semadan inmiştir. Su semadan kayaya iner, ondan sonra da pınarlara ve kaynaklara paylaştırılır.

"Sonra o ekinler kurumaktadır. Sen de onu" yeşilliğinden sonra

"sararmış görürsün." el-Müberred dedi ki: el-Esmaî dedi ki: Yerin bitirdiği bitki gidip geriye bir şey kalmayınca: denilir, "Bitki kurudu, gitti" tabiri de böyledir. (el-Müberred) dedi ki: el-Esmaî de, başkaları da böyle demiştir.

el-Cevherî ise dedi ki: "Bitki kurudu, kurumak" demektir. "Yerin bitkisi kurudu ya da sarardı" demektir. "Rüzgar bitkiyi kuruttu"; "Yerin bitkisinin kurumuş olduğunu gördük"; "Oldukça kızıp köpürdü" anlamındadır, "Kızgınlığı dindi, geçti" demektir.

"Sonra onu ufalanmış çöplere döndürür." Yani parça parça olmuş kırıntılara dönüştürür. Bu tabir: "Kurumaktan ötürü sopa ufalandi" ifadesinden gelmektedir. Yani bütün bunlara güç yetiren öldükten sonra insanları tekrar yaratmaya kadir olandır.

Şöyle de açıklanmıştır: Bu, yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'e ve yeryüzünde bulunanların kalblerine dair verdiği bir örnektir. Yani yüce Allah semadan bir Kur'ân-ı Kerîm indirdi ve onu mü’minlerin kalplerine girdirdi.

"Sonra onunla renkleri türlü türlü ekinler çıkarmakta" yani biri diğerinden üstün, farklı din ve inanç çıkarmaktadır. Mü’minin bununla îman ve yakîni artar. Kalbinde hastalık bulunanın ise ekinin kuruması gibi (inancı) kurur, gider.

Yüce Allah'ın dünyaya dair verdiği bir misal olduğu da söylenmiştir. Yani yeşil bitki değişip sarardığı gibi, dünya da önceleri göz alıcı iken sonradan değişikliğe uğramaktadır.

"Muhakkak bunda özlü akıl sahibleri için bir ibret vardır."

21 ﴿