10Şüphesiz kâfirlere şöyle seslenilir: "Allah'ın buğzu sizin kendinize olan buğzunuzdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz îmana çağırılıyordunuz da, küfürde direniyordunuz." "Şüphesiz kâfirlere şöyle seslenilir: Allah'ın buğzu sizin kendinize olan buğzunuzdan elbette daha büyüktür" âyeti ile ilgili olarak el-Ahfeş şöyle demektedir: " Buğz" lâfzındaki bu "lâm" ibtidâ (başlangıç) lamı olup, "seslenilir"den sonra gelmiştir. Çünkü bu: Onlara... denilir anlamındadır. Çünkü seslenmek (nida) da bir sözdür. Başkası da şöyle demiştir: Anlam şu şekildedir: Onlara denilecek ki: Dünyada iken size "Allah'ın buğzu îmana çağırılıp da küfürde direndiğinizden ötürü" kıyâmet gününde sizin birbirinize buğzunuzdan "daha büyüktür." Çünkü onlar kıyâmet gününde birbirlerine düşmanlık edeceklerdir. Biri diğerine buğzedecek, öfkeleneceklerdir. O vakit kulak verecekler, zilletle boyun eğecekler ve cehennemden çıkartılmayı isteyeceklerdir. el-Kelbî dedi ki: Cehennem ehlinden herbir kişi kendi nefsine: Ey nefs! Sana ne kadar çok buğzediyorum! diyecek. Melekler de onlara -onlar cehennem ateşinde oldukları halde- şöyle diyeceklerdir: Allah'ın siz dünyada iken size rasûller gönderip îman etmediğiniz için size olan buğzu, bugün sizin kendinize buğzetmenizden daha ileri derecededir. el-Hasen dedi ki: Kendilerine kitabları verilecek, işledikleri günahlarına bakacakları vakit kendi kendilerine buğzedecek, öfke duyacaklar. Bu sefer onlara "Allah"ın dünyada iken size "buğzu..." îmana çağırılıp da küfürde ditür." Bu anlamdaki açıklamayı Mücahid de yapmıştır. Katade de şöyle demiştir: Yani "îmana çağırılıp" da küfürde direndiğiniz zaman "Allah'ın" size "buğzu sizin" ateşi gözle gördüğünüz bu vakitteki "kendinize olan buğzunuzdan daha büyüktür." Şayet onların kendilerine buğzetmeleri nasıl uygun olabilir? diye sorulacak olursa, bu husus iki türlü açıklanabilir: 1- Onlar günahları sebebiyle kendi nefislerini buğzedilecek bir konuma getirdiler. 2- Onlar artık hevanın etkisinin üzerlerinden kalktığı bir duruma gelip masiyetlerde kendilerini bıraktıranın nefisleri olduğunu bilecekler ve nefislerine buğzedeceklerdir. Muhammed b. Ka'b el-Kurazî dedi ki: Cehennem ehli cehennemliklerden ümitlerini kesip de Malik onlara: -ileride geleceği üzere- kendilerine: "Sizler muhakkak böyle kalacaklarsınız" (ez-Zuhruf, 43/77) diye söyleyeceğinde, bu sefer birbirlerine şöyle diyeceklerdir: Ey adamlar, başınıza işte gördüğünüz şu azâb ve belalar gelmiş bulunuyor. Haydi sabredelim, belki itaat ehli Allah'a itaat üzere sabrettiklerinde sabrın faydasını gördükleri gibi biz de sabrın faydasını görebiliriz. Nihayet sabretmek üzere görüş-birliğine varacaklar ve sabredecekler. Sabırları uzunca sürüp gidecek. Sonra artık sabredemez olacaklar ve bu sefer: "Şimdi biz sızlansak da, sabretsek de bizim için birdir. Sığınacak hiçbir yer yoktur" (İbrahim, 24/21) diyeceklerdir. Bunun üzerine İblis şöyle diyecektir: "Doğrusu Allah'ın size verdiği söz gerçekti. Ben de size vaatte bulunmuştum ama size verdiğim sözde durmadım. Zaten benim sizin üzerinizde hiçbir nüfuzum da yoktu... Artık ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz." (İbrahim, 14/22) Yani benim size hiçbir faydam olmayacaktır... "Esasen ben daha önce beni (Allah'a) ortak tutmanızı da kesinlikle kabul etmemiştim." (İbrahim, 14/22) Onlar İblisin bu sözlerini işitecekleri vakit kendilerine buğzedecekler. (Muhammed b. Ka'b devamla) dedi ki: Onlara şöyle seslenilecek: "Allah'ın buğzu sizin kendinize olan buğzunuzdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz îmana çağırılıyordunuz da küfürde direniyordunuz... Artık çıkış için bir yol var mı?" Bu sefer onlara şöyle cevab verilecek: "Bunun sebebi şudur: Bir olarak Allah'a dua edildiği vakit inkâr ediyordunuz. Eğer O'na ortak koşulsa îman ederdiniz. İşte hüküm çok yüce ve büyük olan Allah'ındır." Bunu İbnu'l-Mübarek zikretmiştir. |
﴾ 10 ﴿