46

Ateştir o. Onlar sabah-akşam ona arzolunurlar. Kıyâmetin kopacağı günde: "Fir'avun hanedanını azâbın en şiddetlisine sokun" (denilecek).

Daha sonra bu azâbın mahiyetini açıklayarak dedi ki:

"Ateştir o, onlar sabah-akşam ona arzolunurlar" âyetindeki

"ateştir o" anlamındaki lâfzının okunuşu ile ilgili altı görüş vardır:

1- "Kötü" lâfzından bedel olarak merfû' okunması. (O kötü azâb, ateştir, demek olur.)

2- " O ateştir" anlamında da olabilir.

3- Mübteda olarak merfu' gelmiş olabilir.

4- el-Ferrâ'' dedi ki: "O ateş ki, ona arz olunurlar" anlamında merfu' olabilir.

Bunlar ref' ile okunuşuna dair dört açıklama şeklidir.

5- el-Ferrâ'' nasb ile okunmasını da câiz kabul etmektedir, çünkü ondan sonra "ona" ait bir zamir bulunmakta ve ondan önce de onunla ilişkili olan ifadeler yer almaktadır.

6- el-Ahfeş: "Azâb'dan bedel olarak esreli okunabileceğini de kabul etmiştir.

Cumhûrun kanaatine göre burada "sunulmak", Berzah'ta gerçekleşmektedir. Bazı ilim ehli de kabir azabının sabit oluşuna yüce Allah'ın:

"Ateştir o, onlar sabah-akşam ona arzolunurlar" âyetini delil göstermişler ve bunun dünya devam ettikçe süreceğini söylemişlerdir.

Mücahid, İkrime, Mukâtil ve Muhammed b. Ka'b da böyle demişlerdir. Hepsi de: Bu âyet-i kerîme dünyada kabir azabına delil teşkil etmektedir. Nitekim ahiret azâbı hakkında da daha sonradan:

"Kıyâmetin kopacağı günde: Fir'avun hanedanını azâbın en şiddetlisine sokun" diye buyurulduğunu görmekteyiz.

İbn Mes’ûd'dan rivâyet edilen hadiste belirtildiğine göre de Fir'avun hanedanı ile onlar gibi olan kâfirlerin ruhları sabah ve akşam cehennem ateşine arzolunur (cehennem onlara gösterilir) ve onlara: Bu sizin yurdunuzdur, denilir. Yine ondan gelen rivâyete göre onların ruhları siyah kuşların kursaklarındadır. Hergün sabah ve akşam olmak üzere iki defa cehenneme giderler, işte cehennemin onlara arzedilmesi bu demektir.

Şu'be, Ya'la b. Atâ'dan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ben Meymun b. Mehran'ı şöyle derken dinledim: Ebû Hüreyre sabah oldu mu yüksek sesle: Yüce Allah'a hamdolsun sabahı ettik. Fir'avun ailesi de cehenneme arzedildi, derdi. Akşam oldu mu da yine yüksek sesle: Akşamı ettik, Allah'a hamdolsun. Fir'avun hanedanı da cehennem ateşine arzolundu, derdi. Kim Ebû Hüreyre'nin bu sözünü işitiyorsa mutlaka cehennem ateşinden Allah'a sığınıyordu.

Sa'd b. Cüveyriye'nin hadisinde de Nafî'den, onun İbn Ömer'den rivâyetine göre İbn Ömer şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Kâfir öldü mü sabah ve akşam cehenneme arzedilir." Daha sonra yüce Allah'ın:

"Ateştir o, onlar sabah-akşam ona arzolunurlar" âyetini okudu. Mü’min de öldü mü ruhu sabah ve akşam cennete arzolunur."

Buhârî ve Müslim'in rivâyetine göre Ömer (radıyallahü anh) Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın şöyle buyurduğunu zikretmektedir: "Sizden herhangi bir kimse öldü mü sabah ve akşam ona kalacağı yer gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet ehlinden birisi olarak (ona yer gösterilir). Şayet cehennem ehlinden ise yine cehennem ehlinden birisi olarak (yeri gösterilir) ve: Yüce Allah'ın kıyâmet gününde buraya seni sokacağı vakte kadar senin (ebediyyen) kalacağın yer burasıdır, denilir." Buhârî, I, 464, III, 1184; Müslim, IV, 2199; Nesâî, IV, 106, 107; İbn Mace, II, 1427; Muvatta’, I, 239; Müsned, II, 16, 113, 123

el-Ferrâ'' dedi ki: Buradaki sabah ve akşam vakti dünyada bu kadarlık süreler kadardır. Mücahid'in görüşü de budur. O:

"Sabah akşam" yani dünya günlerinden (bu kadar sürelerle) demektir.

Hammâd b. Muhammed el-Fezarî dedi ki: Bir adam Evzaî'ye şöyle dedi: Biz kafileler halinde beyaz ve küçük birtakım kuşların denizden çıkıp batı tarafına doğru gittiklerini gördük. Bunların sayılarını Allah'tan başka kimse bilemez. Akşam oldu mu onlar gibi siyah kuşların döndüğünü görüyoruz. Şöyle dedi: O kuşların kursaklarında Fir'avun hanedanının ruhları vardır. Sabah ve akşam cehennem ateşine arzolunurlar. Sonra da geriye yuvalarına dönerler. Döndüklerinde de tüyleri yanmış ve kararmış oluyorlar. Geceleyin yine tüyleri beyaz olarak çıkar ve o siyah tüyleri döker. Sonra o kuşlar sabah olunca tekrar gider ve sabah-akşam ateşe arzolunurlar. Tekrar yine yuvalarına geri dönerler. İşte dünya kaldığı sürece bunlar böyle devam edip gideceklerdir. Kıyâmet günü olacağında da yüce Allah:

"Fir'avun hanedanını azâbın en şiddetlisine sokun" diye buyuracak ki, bu da el-Haviye(deki azâb)dır. (el-Evzaî devamla) dedi ki: Bize ulaştığına göre bunların sayısı ikimilyon altıyüzbin kişidir.

" Sabah" aslında mastar olup anlamı genişletilerek zarf olarak kullanılmıştır.

"Akşam" lâfzı da ona atfedilmiştir ve ifade burada tamam olmaktadır. Daha sonra da:

"Kıyâmetin kopacağı günde" âyeti ile okumaya başlanılır ve:

"Gün" lâfzı yüce Allah'ın:

"Sokun" anlamındaki âyet ile nasbedilerek okunur. Bununla birlikte bunun "arzolunurlar" âyeti ile nasbedilerek dünyada ateşe "arzolunurlar, kıyâmetin kopacağı günde de" anlamında olup, üzerinde vakıf yapılmaması da mümkündür.

Nafî, Medineliler, Hamza ve el-Kisaî

"Sokun" âyetini kat elidi fi ile ve "hı" harfi kesreli olarak:Soktu" fiilinden gelmiş bir fiil diye okumuşlardır. Ebû Ubeyd'in tercih ettiği görüş budur. Yani yüce Allah meleklere, onları ateşe sokmaları için emir verecektir. Bunun delili de yüce Allah'ın:

"Ateştir o... ona arzolunurlar" âyetidir. Diğerleri ise "elifi vasl ile "hı" harfini ötreli olarak: "Girin" şeklinde: "Girdi" fiilinden gelmiş diye okurlar. Yani onlara: ey "Fir'avun hanedanı, azâbın en şiddetlisine girin" denilecek. Ebû Hatim’în tercih ettiği de budur. Birinci kıraat ile ilgili olarak da şunları söylemektedir. Birinci kıraatteki: " Hanedanını" birinci mef'ûl; " En şiddetlisine" ise cer harfinin hazfi ile ikinci mef'ûldür. İkinci kıraatte ise muzafın nidası olduğundan dolayı mansuptur.

"Fir'avun hanedanı" onun din ve mezhebini kabul eden kimselerdir. Dini ve mezhebini "gidiş yolu'nu izleyen kimseler azâbın en şiddetlisinde olacaklarına göre; onun böyle olması öncelikle sözkonusudur.

İbn Mes’ûd, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan şunu rivâyet etmektedir: "Kul mü’min olarak dünyaya gelir, mü’min olarak yaşar, mü’min olarak ölür. Bunlardan birisi Zekeriya oğlu Yahya'dır. Mü’min olarak doğdu, mü’min olarak yaşadı, mü’min olarak öldü. Kimi kul da kâfir olarak doğar, kâfir olarak yaşar, kâfir olarak ölür. Fir'avun bunlardan birisidir. Kâfir olarak doğdu, kâfir olarak yaşadı, kâfir olarak öldü." Yakın lâfızlarla, aynı manada: Hakim. Müstedrek, IV, 5S1; Tirmizi IV, 483; Müsned, III, 19 Bunu en-Nehhâs zikretmiştir.

el-Ferrâ'' ise âyet-i kerimede bir takdim ve tehir olduğunu kabul etmektedir. Buna göre âyetin anlam sıralanışı şöyledir:

"Fir'avun hanedanını azâbın en şiddetlisine sokun";

"ateştir o, onlar sabah akşam ona arzolunurlar." O böylece ateşe arzedilmeyi ahirette kabul etmiş olmaktadır. Ancak bu daha önceden geçtiği üzere ifadelerin sıralanışına uygun olarak Cumhûrun benimsediği kanaatten farklı bir kanaattir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

46 ﴿