3

Mutlak galib, sonsuz hikmet sahibi olan Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder.

İbn Abbâs dedi ki: Kendisine kitab verilmiş ne kadar peygamber varsa mutlaka ona; "Hâ, Mîm, Ayn, Sin, Kâf da vahyedilmiştir. Bundan dolayı yüce Allah:

"Allah sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder" diye buyurmuştur.

el-Mehdevî dedi ki: "Haberde nakledildiğine göre,

"Hâ, Mîm, Ayn, Sin, Kâf", Ben daha önce geçmiş olan peygamberlere vahyettim şeklindedir."

İbn Muhaysın, İbn Kesîr ve Mücahid:

"Vahyeder" âyetini meçhul bir fiil olarak: Vahyolunur" diye okumuşlardır. Bu okuyuş İbn Ömer'den de rivâyet edilmiştir. Bu durumda câr ve mecrûr ("sana..." âyeti) failin konumunda olacağından dolayı ref mahallinde olur. Bununla birlikte meçhul fiilin (nâib-i) failinin gizli olması da mümkündür. Yani, bu surenin muhtevası arasında yer aldığı Kur'ân-ı Kerîm sana vahyolunur. Bu durumda

"Allah" ismi de fiil takdiri ile merfu olur, takdiri de: " Onu Allah sana vahyediyor" şeklindedir. Nitekim İbn Amir ile Ebû Bekr yüce Allah'ın;

"Sabah akşam onu oralarda teşbih ederler. (Bunlar)... yiğitlerdir" (en-Nûr, 24/37) âyetini; "Sabah akşam oralarda ona teşbih edilir... yiğitlerdir." O'nu birtakım yiğitler teşbih eder demektir. Sîbeveyh de şu beyiti zikretmektedir:

"Yezid için ağlansın, düşmanlık sebebiyle zayıf düşmüş bir kimse,

Ve Eş'as için de, musibetlerin şaşkın gibi çöle saldığı kimseler (ağlasın)."

Şair burada önce "Yezid için ağlansın" dedikten sonra, onun için kimlerin ağlaması gerektiğini açıklamaktadır. Yani zaafa düşmüş ve helâk olacak kimse onun için ağlasın.

Bununla beraber (bu kıraate göre) bunun mubteda olması, haberin de hazfedilmiş olması da mümkündür. Sanki: "Allah onu vahyediyor" denilmiş gibidir. Yahut bir mübteda takdirine göre de olabilir; "Vahyeden Allah'tır" demek olur. Yahut kendisi mübteda olup, haberi de "mutlak galib, sonsuz hikmet sahibi(dir)" âyetidir.

Diğerleri ise "ha" harfi esreli olarak; "Sana vahyeder" şeklinde ve yüce Allah'ın ism-i fail olmak üzere ref ile okumuşlardır.

3 ﴿