6Ve onları kendilerine tanıttığı cennete girdirecek. Yani onlar cennete girecekleri vakit, haydi kalacağınız konaklarınıza dağılırı, denilecek. Onların kalacakları konaklarını bilip tanımaları, cuma namazına katılanların evlerine döndükleri vakit, kendi evlerini bilip tanımalarından daha ileri derecede olacaktır. Bu anlamdaki açıklamayı Mücahid ve müfessirlerin çoğu yapmıştır. Buhârî’de bu görüşün doğruluğuna delil teşkil eden Ebû Said el-Hudrî'den gelen bir rivâyet yer almaktadır. O dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Mü’minler cehennem ateşinden kurtulacaklar ve cennet ile cehennem ateşi arasında bir köprü üzerinde alıkonulacaklar. Dünya hayatında iken kendi aralarındaki birtakım haksızlıkların (haksızlığa uğramış bulunan) birtakım kimselerin lehine kısas yapılır. Nihayet arındırılıp tertemiz edileceklerinde cennete girmelerine izin verilecektir. Muhammed'in nefsi elinde olana yemin ederim ki, onlardan herhangi bir kimsenin cennetteki konağına giden yolu bilmesi, sizden herhangi birinizin dünyadaki evine giden yolu bilip tanımasından daha ileri derecede olacaktır." Buhârî, V, 2394; Müsned, III, 13, 57, 63, 74. "Ve onları kendilerine tanıttığı cennete" âyetinin, herhangi bir istidlal olmaksızın, onu tanıyacak noktaya varıncaya kadar kendilerine açık seçik bildirdiği anlamına geldiği de söylenmiştir, el-Hasen dedi ki: Yüce Allah dünyada cenneti, niteliklerini onlara tanıtmış bulunmakladır. Onlar oraya girecekleri vakit bu nitelikleriyle cenneti tanıyacaklardır. Âyette hazfedilmiş ifadeler olduğu da söylenmiştir. Bu da şu demektir: Yüce Allah cennetin yollarını, meskenlerini ve onlara ait o cennetin evlerini tanıtmış bulunmaktadır. Buna göre muzaf hazfedilmiş olmaktadır. Bu tanıtmanın bir kılavuz aracılığıyla olacağı da söylenmiştir. Bu ise kulun amelini yazmakla görevli olan melektir. Bu melek kulun önünde yürüyecek, kul da arkasından konaklayacağı eve varıncaya kadar gidecektir. Melek ona cennette kendisi için verilmiş olan herşeyi tanıtmış olacaktır. Ancak Ebû Said el-Hudrî'nin rivâyet ettiği hadis, bu kanaati reddetmektedir. İbn Abbâs dedi ki: "Kendilerine tanıttığı" çeşitli zevk verici şeyler ile kendilerine hoş kıldığı... demektir. Buradaki "tanıtmak" anlamındaki fiil hoş koku demek olan; alınmıştır. "Tadı hoş kılınmış (güzel pişirilmiş) yemek" demektir. Araplar bir yemeği tuz ve çeşitli tohumlarfa (baharat ve benzerleri ile) tadının güzelleştirilmesini anlatmak üzere: derler. Şair de bir adama hitab edip onu överken şöyle demektedir: "Misk parçalarının kokusunu güzelleştirdiği (kadınların giydiği) yensiz bir elbise gibi, sen de hoş kokulusun." Bu tabirin, çokluğundan ötürü yemeğin üstüste yığılmasından geldiği de söylenmiştir. Mesela: " Üstüste ipekler" demektir. Bu da "at yelesi" demek olan "urfu'l-feras" gibi birbiri arkasında bulunan: (........)'den gelmektedir. "Kendilerine tanıttığı" âyetinin kendilerine cennetle mükâfat verilmesi gerekecek şekilde itaate muvaffak kıldığı anlamına geldiği de söylenmiştir. Bir başka açıklamaya göre o, semada bulunanlara cennete gireceklerin, cennetteki lütuf ve ikramlarını, değerlerini açığa çıkarmak maksadı ile cennet verileceğini bildirmiştir. Bir diğer açıklamaya göre de yüce Allah, itaat eden kullarına cennetin kendilerinin olacağını bildirmiştir, demektir. |
﴾ 6 ﴿