16Onlardan gelip seni dinleyenler de vardır. Yanından çıktıklarında kendilerine İlim verilmiş olanlara: "Az önce ne söyledi?" derler. İşte bunlar, Allah'ın, kalplerine mühür vurduğu ve hevalarına uyup gitmiş kimselerdir. "Onlardan gelip seni dinleyenler de vardır." Yani davarların yediği gibi yiyip faydalanan, kötü amelleri kendilerine süslü gösterilmiş bulunan bu kimseler arasından gelip seni dinleyenler de vardır; ki bunlar Abdullah Ubeyy b. Selul, Rifaa b. et-Tabut, Zeyd b. es-Salit, el-Haris b. Amr ve Malik b. Duhşum gibileridir. Bunlar cuma günü hutbede hazır bulunurlardı. Hutbede münafıklardan sözedildi mi peygamberden yüz çevirirler ve dışarı çıktılar mı onun hakkında soru sorarlardı. Bu açıklamayı el-Kelbî ve Mukâtil yapmıştır. Bir başka açıklamaya göre bunlar Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzurunda mü’minlerle birlikte bulunurlar, onun söylediklerini dinlerler, mü’min kimseler onun söylediklerini beller, kâfirler ise bellemezlerdi. "Yanından çıktıklarında" senin meclisinden ayrıldıklarında "kendilerine ilim verilmiş olanlara..." İkrime; bu Abdullah b. Abbas'tır diye açıklamıştır. İbn Abbâs da şöyle demiştir: Ben kendilerine soru sorulan kimselerden yani kendilerine ilim verilmiş kimselerden idim. Yine İbn Abbâs'tan gelen bir rivâyette; bununla Abdullah b. Mesud'un kastedildiğini söylemiştir. Aynı şekilde Abdullah b. Bureyde de bu Abdullah b. Mesud'dur, demiştir. el-Kasım b. Abdu'r-Rahmân, Ebû'd-Derda'dır, İbn Zeyd ise bunlar ashab-ı kiramdır, demişlerdir. "Az önce ne söyledi, derler." Bunu alay olsun diye söylüyorlardı. Yani ben onun ne söylediğine hiç önem vermiyorum. ile "içinde bulunulan vakte en yakın an" kastedilir. Bu da "bir şeye başladım" anlamında kullanılan gelmiştir. " Yeni bir iş" tabiri de buradan geldiği gibi, "Kimsenin otlanmadığı bir bahçe" tabiri de buradan gelmektedir. "Kendisinden hiçbir şey içilmemiş bir kase'ye de; denilir. Tıpkı hiç otlanılmamış bir bahçe gibi, henüz kendisinden içilmemiş olduğu anlatılmak istenmektedir. Şair de şöyle demiştir: "Komşularının sırları kendilerine haramdır. Komşuları da yemek kablarının kıyısından yer." Bir başka şair de şöyle demektedir: "Şüphesiz; ki sade pişen etlerle ekmekler, Güzel şarkıcı cariye ile içilmedik kaseler, Atlılara mızrak saplayanlaradır, atlar da kötü ve ağır yürürken." Şair İmruu’l-Kays da şöyle demektedir: "Beni ta başından ilkinde taşımaya koyuldu." "Herşeyin ilki ve başı" demektir. Katade bu münafıklar hakkında şunları söylemektedir: İnsanlar iki türlüdür. Birisi Allah'tan gelen buyrukları aklıyla kavrayıp duyduklarıyla faydalanan kişidir. Birisi ise aklıyla kavramadığı gibi, duyduklarıyla faydalanmayan kişidir. Şöyle denirdi: İnsanlar üç türlüdür: Birisi duyduklarıyla amel eden, birisi duyduklarını aklıyla kavrayan, birisi de duyduklarından gafil ve onları terkeden kimse. "İşte bunlar, Allah'ın kalplerine mühür vurduğu" böylelikle îman etmeyen "ve" küfürde "hevalarına uyup gitmiş kimselerdir." |
﴾ 16 ﴿