9Allah'a ve Rasûlüne îman edesiniz, ona yardım edesiniz. Onu büyük taniyasınız, sabah akşam O'nu teşbih edesiniz diye. "Allah'a ve Rasûlüne îman edesiniz" âyetindeki "îman edesiniz" anlamındaki lâfzı İbn Kesîr, İbn Muhaysın ve Ebû Amr "ye" ile: "Îman edeler" diye okumuştur. Bundan sonra gelen "Ona yardım edesiniz, O'nu büyük taniyasınız... O'nu teşbih edesiniz diye" anlamındaki âyetlerin tümünü de haber kipi olmak üzere hep "ye" ile (ona yardım edeler, onu büyük tanıyalar, sabah akşam Onu teşbih edeler anlamında) okumuştur. Ebû Ubeyd öncesinde de, sonrasında da mü’minler sözkonusu edildiğinden dolayı bu okuyuşu tercih etmiştir. Çünkü bundan önce: "Soksun... diye" (el-Feth, 48/5) âyeti yer almakta; bundan sonra ise yüce Allah'ın: " Muhakkak ki sana bey'at edenler" (Fetih, 48/10) âyeti gelmektedir. Bu âyetteki bu lâfızları diğer kıraat âlimleri ise hitab ile (te harfi ile edesiniz... diye) şeklinde okumuşlardır. Ebû Hatim de bu okuyuşu tercih etmiştir. "Ona yardım edesiniz." O'nu tazim edesiniz, Onu büyüklük ifadeleriyle çağıranınız demektir. Bu açıklamayı el-Hasen ve el-Kelbî yapmıştır. "Tazim ve büyüklük ifadeleri ile birlikte saygı göstermek" demektir. Katade, ona yardım edesiniz ve onu başkalarına karşı koruyasınız diye açıklamıştır. Hadlerde tazir de buradan gelmektedir. Çünkü o engelleyici ve koruyucudur. el-Katamî şöyle demektedir: "Meyy aşırı gitmeksizin günün ilk saatlerinde niye siteme kalkışmadı? Zaten sevilen kimseye azar (tazir ile aynı kökten olan el-azr) fayda sağlar." İbn Abbâs ve İkrime şöyle demişlerdir; Onunla birlikte kılıçlarla savaşırsınız, demektir. Bazı dilbilginleri de, ona itaat edersiniz, diye açıklamışlardır. "Onu büyük tanıyasınız." es-Süddî'nin açıklamasına göre onu efendi ve baş bilesiniz. Onu tazim edesiniz, diye de açıklanmıştır. "Tevkir" tazim ve aynı şekilde ağırlığını bilerek kabullenmek demektir. Her ikisindeki "he" zamiri (ona ve onu) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a aittir. Burada vakıf tamdır. Sonra da; "...O'nu" Allah'ı "sabah akşam teşbih edesiniz diye" âyeti ile okumaya yeniden başlanılır. Bütün zamirlerin Allah'a ait olduğu da söylenmiştir. Buna göre yüce Allah'ın: "Ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyasınız" âyetlerinin tevili şöyle olur; Gerçek anlamıyla rububiyeti yalnız O'na ait kabul edesiniz, O'nun çocuğunun yahut ortağının olmasını reddedesiniz demek olur. Bu görüşü el-Kuşeyrî tercih etmiştir. Birincisi ise ed-Dahhak'ın görüşü olup buna göre âyetin bir bölümü şanı yüce Allah'a ait olur, O'na ait olan bölüm ise, görüş ayrılığı sozkonusu olmaksızın; "Sabah akşam O'nu teşbih edesiniz" bölümüdür. Bir bölümü de Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a raci olur, o da; "Ona yardım edesiniz, onu büyük tanıyasınız" buyrukları olup, onu -isim ve künyesiyle değil- Allah'ın Rasûlü ve Allah'ın peygamberi diye çağırırsınız, demek olur. "O'nu teşbih edesiniz" âyeti iki türlü açıklanmıştır. Birincisine göre O'nu tesbih etmek şanı yüce Allah'ı hertürlü çirkin vasıftan tenzih etmekle olur. İkincisi, bu teşbihi de ihtiva eden namazı kılmaktır. "Sabah akşam" âyeti ile ilgili açıklamalar daha önceden (el-Ahzab, 33/42. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. Şair de şöyle demiştir: "Ömrüm hakkı için sen halkına ikramda bulunduğum evsin, Ve akşam (öğleden sonra) vakitlerinde gölgelerinde oturduğum." |
﴾ 9 ﴿