7

Bilin ki; Allah'ın Rasûlü sizin aranızdadır. Eğer o işlerin çoğunda size itaat etse, elbette zorluğa düşersiniz. Fakat Allah size imanı sevdirdi, onu kalblerinizde süsledi ve küfrü, fıskı ve isyanı size çirkin gösterdi. İşte onlar doğru yolu bulanların ta kendileridir.

"Bilin ki Allah'ın Rasûlü sizin aranızdadır." O halde yalan söylemeyin. Çünkü Allah sizin durumunuzu ona bildirir ve o zaman rezil olursunuz,

"Eğer o işlerin çoğunda size itaat etse, elbette zorluğa düşersiniz."

Yani durum açığa çıkmadan önce sizin istediğiniz gibi çabucak hareket edecek olsa, siz zorlukla ve günahla karşı karşıya kalırdınız. Eğer el-Velid b. Ukbe'nin peygambere getirdiği habere göre peygamber o kavimle savaşmış olsaydı, bu bir yanlışlık olurdu. Kendisi ile onlar arasındaki bir düşmanlık sebebiyle o kavmi helâk etmeyi isteyen kişi de çok zor duruma düşerdi.

Allah Rasûlünün onlara itaat etmesi ise, insanlara dair ona ulaştırdıkları ve onlardan işittiği haberlere uygun olarak verdikleri emirleri ve ortaya attıkları görüşleri kabul etmesi demektir.

Âyetteki:

"Zorluk" günah demektir. " Adam günah işledi" demektir. Bu aynı zamanda fücur ve zina anlamına da gelir. en-Nisa suresinde; (4/25. âyet, 1. başlıkta) geçtiği gibi. Yine bu lâfız "zor bir işe düşmek" anlamına da gelir. et-Tevbe Sûresi'nin sonlarında:

"Sizin sıkıntıya uğramanız" (et-Tevbe, 9/128) âyetine dair açıklamalarda daha da geniş bilgiler verilmiştir.

"Fakat Allah size imanı sevdirdi." Bu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a yalan söylemeyen batıl herhangi bir haber vermeyen ihlâs sahibi mü’minlere bir hitabtır. Yani imanı size dinlerin en sevileni kıldı. Tevfik ve inayetiyle

"onu kalblerinizde süsledi." Size güzef gösterdi ki; nihayet siz de onu seçtiniz, tercih ettiniz.

Bu âyette Kaderiyye, İmâmiye ve diğerlerine -daha önceden bir kaç yerde de geçtiği gibi- bir red vardır. Çünkü bütün mahlukatı kişilikleriyle, fiilleriyle, nitelikleriyle dil ve renklerinin farklılığı ile tek başına ortaksız olarak yaratan Odur.

"Ve küfrü, fiskı ve isyanı sîze çirkin gösterdi" âyeti ile ilgili olarak İbn Abbâs dedi ki: Bununla özellikle yalanı kastetmektedir. İbn Zeyd de böyle demiştir. Şöyle de açıklanmıştır Kasıt itaatin dışında olan herbir şeydir.

"Fusuk: fasıklık"; " Taze hurma kabuğunun dışına çıktı" kökünden türemiştir, farenin deliğinden çıkması hakkında da bu fiil kullanılır. Buna dair yeterli açıklamalar daha önce el-Bakara suresinde (2/26. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "İsyan" ise "me'âsi: masiyetler"in çoğuludur.

Bundan sonra hitab kipinden haber kipine geçilerek:

"İşte onlar" yanı yüce Allah'ın kendilerine muvaffakiyet verip de imanı kendilerine sevdirip, küfürden tiksindirdiği yani kendilerine çirkin gösterdiği kimseler

"doğru yolu bulanların ta kendileridir." Bu âyet "hitabtan habere geçiş bakımından" yüce Allah'ın:

"Fakat Allah'ın rızasını arayarak verdiğiniz zekata gelince, işte onlar (mükâfatlarını) kat kat arttıranlardır" (er-Rum, 30/39) âyetine benzemektedir. en-Nabiğa'da (hitabtan sonra haber kipi ile) şöyle demektedir:

"Ey tümsekte ve karşımdaki yüksekçe tepede bulunan Meyye'nin evi (diyarı)

Üzerinden uzunca zamanlar geçtiği halde ıssızdır buraları."

“Doğru yol" hak üzere salabetle birlikte dosdoğru yürümek demektir. Bu kelime kaya parçası demek olan: gelmektedir.

Ebû Vazî': Her kaya parçasına: denilir, deyip şu beyiti zikretmektedir:

"İplerin bağlı bulunduğu çadır kazıkları ile renkleri değişmiş ocak taşlarından başka,

Ki o taşlar kaya parçalarının sağlamlığından dolayı ışık saçmışlardır."

7 ﴿