16Yemin olsun ki insanı Biz yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Zaten Biz ona şah damarından daha yakınız. "Yemin olsun Biz insanı" bütün insanları -Âdem (aleyhisselâm)'ı diye de açıklanmıştır- "Biz yarattık. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. " İçinde, kalbinde, zihninde neler geçtiğini biliriz. Bu âyetle gizlice işlenen ma si yerlerden vazgeçilmesi gerektiği belirtilmektedir. Âyetteki "insan"dan kasıt, Âdem'dir diyen kimselerin görüşüne göre onun nefsine gelen vesvesenin ağaçtan yemek olduğunu kabul ederler. Ondan sonra da bu onun soyundan gelen çocukları hakkında umumi bir vasıf olur. "Vesvese" gizli konuşma ve söz söyleme seviyesinde nefsin içinden geçirdiği şeyler demektir. el-A'şâ şöyle demiştir; "O çekip gittiğinde zilletlerinin işitirsin sesini, (Ses çıkartan) işrık ağacının esen. rüzgarla ses çıkartması gibi." İlk misradaki "ses" karşılığında kullanılan kelime, 'vesvese" ile aynı köktendir. Buna dair açıklamalar daha önceden el-Araf Sûresi'nde (7/20. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır. "Zaten Biz, ona şah damarından daha yakınız" âyetinde ki "şah damarı" omuzdaki damardır. Bu damar kişinin boğazı tarafından omuzuna doğru uzanır. Biri sağda, biri solda olmak üzere iki tanedirler. Bu anlamdaki açıklama İbn Abbâs ve başkalarından rivâyet edilmiştir. Dilde bilinen anlamı da budur. "Habl (lâfız anlamı itibariyle halat)" ile "el-verid" aynı şeylerdir. Burada lâfızların farklılığı dolayısıyla kendi kendisine izafe edilmesi sözkonusudur. el-Hasen dedi ki: Verid (şah damarı) vetin diye bilinen damarın kendisidir. Bu da kalbe bağlı bir damardır. Bu âyet, yüce Allah'ın yakınlığının temsili bir ifadesidir. Yani Biz, insana kendisinden bir parça olan onun şah damarından daha yakınız, yoksa buradaki yakınlık mesafe yakınlığını anlatmak için zikredilmemiştir. Bir açıklama da şöyledir: Biz insana şah damarından daha yakınız, üstelik her yönüyle de onun hakimleriyiz. Bir diğer açıklamaya göre; Biz onun nefsinin vesveselerini, nefsinin kendisinden olan şah damarından daha çok biliriz. Çünkü şah damarı kalb ile içice bir damardır. Yüce Allah'ın bilgisi o kimseye kalbin bilgisinden daha da yakındır. Bu anlamdaki açıklama Mukâtil 'den rivâyet edilmiştir. O şöyle der: Şah daman kalbe karışan, ulaşan bir damardır. Buradaki yakınlık, ilim ve kudret yakınlığıdır. İnsanın vücudunun bölümlerinin kimisi diğerinin önünde perde teşkil eder, fakat hiçbir şey Allah'ın bilgisine perde olmaz. |
﴾ 16 ﴿