9

Tartıda haksızlık etmeyin, tartıyı adaletle dosdoğru yapın ve tartıyı eksik yapmayın" diye emretti.

"Tartıda haksızlık etmeyin... diye" âyetindeki:

"...meyin diye" lâfzında geçen;

"Diye" edatının i'rabtaki yerinin, harf-i cerrin hazfedildiği takdirine binâen nasb olması mümkündür. "Haksızlık etmeyesiniz diye, etmemeniz için" diye buyurmuş gibidir.

Yüce Allah'ın:

"Allah yanılmayasanız diye size açıklıyor." (en-Nisa, 4/176) âyetinde olduğu gibi. Diğer taraftan: (........) edatının i'rabta mahallinin olmaması da mümkündür. O takdirde âyet "haksızlık etmeyin" anlamında olup bu takdire göre; meczum olur. Yüce Allah'ın;

"Onların elebaşıları: Yürüyün,,, diyerek kalkıp gittiler." (Sâd, 38/6) âyetindeki; "Yürüyün diye..." lâfzının "Yürüyün" anlamında olmasına benzemektedir.

"Tuğyan" haddi aşmak demektir. Buna göre mîzan adalettir, diyenler mizanın tuğyanı (haksızlık etmesi) de zulümdür demişlerdir. Maksat kendisi ile tartılan terazi olduğunu söyleyenler mizanın tuğyanının eksik tartmak olduğunu söylemişlerdir.

İbn Abbâs dedi ki: Bir kimseye tartacak olursanız, hainlik etmeyiniz, demektir. Yine ondan rivâyete göre o şöyle demiştir: Ey mevali topluluğu! Sizler insanların kendileri sebebiyle helâk oldukları iki işin başına getirilmiş bulunuyorsunuz. Bunlar çile ile ölçmek ve terazi ile tartmaktır.

"Mizan"dan kasıt hükümdür diyenler de onun haksızlık yapması tahrif etmektir, derler. İfadede hazfedilmiş lâfızlar olduğu da söylenmiştir. Yani, O mizanı koydu ve sizlere mizanda haksızlık etmeyin, diye emretti.

"Tartıyı adaletle dosdoğru yapın." Yani onu adaletin gereği ne ise öylece kullanın.

Ebû'd-Derdâ (radıyallahü anh) dedi ki: Sizler terazinin işaretini tam bir adalet ile dosdoğru tutun. İbn Uyeyne şöyle demiştir: Terazinin dosdoğru tutulması el ile olur, adalet te kalp ile olur, Mücahid dedi ki: (Mealde "adalet" diye anlamı verilen) el-kıst: Rumcada adalet demektir. Bir görüşe göre de bu "bir kimse namazı İkame etti" demeye benzer. Bu da namazı vaktinde kıldı anlamındadır. İnsanlar pazarlarını ikame etti tabiri de vaktinde, zamanında oraya gittiler, anlamındadır.

Âyet, sizler birbirinizle tartılı ilişkilere girdiğiniz takdirde adaleti elden bırakmayınız, anlamındadır.

"Ve tartıyı eksik yapmayın." Terazide eksiklik olmasın, ölçü ve tartıyı eksik yapmayın. Bu da yüce Allah'ın:

"Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın." (Hûd, 11/84) âyetine benzemektedir.

Katade, bu âyet-i kerîme hakkında şunları demiştir: Ey Âdemoğlu, sana karşı adalet yapılmasını sevdiğin gibi, sen de adaletli ol. Sana karşı hakkının eksiksiz ve tam olarak verilmesini sevdiğin gibi, sen de öylece tam ve eksiksiz ver. Çünkü insanların ıslah olması adalete bağlıdır. Bir görüşe göre anlam şöyledir: Kıyâmet gününde hasenatınızın tartılacağı mîzânı eksiltmeyiniz. O vakit bu sizin aleyhinize hasret duyacağınız bir durum olur. "Mîfcân" lâfzının tekrarlanması âyet sonlarına gelmesinden ötürüdür.

Tekrarın, eksiksiz tartmak ve bu hususta adalete riayet etmeyi emretmek için olduğu da söylenmiştir.

"Eksik yapmayın" anlamındaki âyet genel olarak: şeklinde "te" harfi ötreli ve "sin" harfi de kesreli olarak okunmuştur. Ancak Bilal b. Ebi Burde ile Osman'dan Ebân "te" harfi ile "sin" harflerini üstün olarak)diye okumuşlardır. İki ayrı söyleyiştir. Meselâ; "Mizanı eksik yaptım (eksik tarttım)" denildiği gibi aynı anlamda: da denilir. Tıpkı "onu mecbur ettim" anlamında: denilebileceği gibi.

"Te" ve "sin" harflerini ötreli okuyuşun cer harfinin hazfi takdirine göre yorumlandığı da söylenmiştir. Anlamı da: "Tartıda haksızlık etmeyin" şeklindedir.

9 ﴿