13

O halde; Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

"O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?" âyetinde hitab insanlara ve cinleredir. Çünkü "enam: Oranın yaratıklan" her ikisini de kapsamaktadır. Cumhûrun kabul ettiği görüş de budur. Buna sûrenin baş taraflarında kaydettiğimiz Câbir yoluyla gelen hadis delâlet etmektedir. Bu hadisi Tirmizî rivâyet etmiş olup, orada: "Şüphesiz cinlerin verdiği karşılık sizden daha güzeldi" diye buyurulmuştur, Sûrenin girişinde zikredilen bu hadisin kaynakları için oraya bakınız.

Bir diğer açıklama da şu şekildedir: Yüce Allah'ın:

"İnsanı... yarattı" ile "cinni de... yarattı" diye buyurmuş olması, (bu şekilde tekrarlanıp) daha önce geçen âyetlerin da, sonradan gelecek olan âyetlerin da her ikisi hakkında olduğunun delilidir. Aynı şekilde yüce Allah:

"Ey ağır yükler altında bulunan iki fırka, yakında sizin hesabınıza bakacağız." (er-Rahmân, 55/31) diye buyurmaktadır. Bu da hem insanlara, hem de cinlere yönelik bir hitaptır. Ayrıca bu sûrede:

"Ey cin ve insan toplulukları!" (er-Rahmân, 55/33) diye buyurmaktadır. Daha önce cinlerden sözedilmemiş olsa dahi, yüce Allah insanlarla birlikte cinlere de hitab etmektedir. -Bu yönüyle- yüce Allah'ın:

"Nihayet o perdenin arkasına girince..." (Sâd, 38/32) âyetine benzemektedir. Burada daha önce güneşten sozedilmemiş olmakla birlikte güneşten söî edilmesi açısından, cinlerin de sözkonusu edilmemekle birlikte bu âyette sftzkonusu edilmesine benzediğine işaret ediyor. Bununla birlikte bundan önce Kur'ân-ı Kerîm’in inmiş olan bölümlerinde cinler sözkonusu edilmişti. Kur'ân-ı Kerîm’in tümü de bir tek sûre gibidir. Onların da insanlar gibi mükellef oldukları sabit olduğuna göre; bu âyetlerle her iki cinse de hitab edilmiş olmaktadır.

Burada hitabın -daha önce yüce Allah'ın: "(Her ikiniz) atın cehenneme oldukça inatçı her kâfiri" (Kaf, 50/24) âyeti açıklanırken geçtiği üzere- Arapların bazan tek bir kimseye tesniye lâfzı ile hitab etmek şeklindeki adetlerine göre insanlara yönelik olduğu da söylenmiştir. Şairin şu sözleri de bu kabildendir:

"(İkiniz) durun ağlayalım..."

"Ey iki dosttun, bana uğrayın..."

Bundan sonra gelen "insanı... yarattı" ile "cinnide... yarattı" buyruklarına gelince, bu da insanlara ve cinlere yönelik bir hitaptır. Ancak sahih olan Cumhûrun görüşüdür. Çünkü yüce Allah:

"Yere gelince, onu da oranın yaratıkları için alçalttı." (er-Rahmân, 55/10) diye buyurmaktadır.

" Nimetler" demektir. Bütün müfessirlerrin görüşü budur. Tekili: ...diye gelir, "Bağırsak ve asa" lâfızları gibi. şekilleri de kullanılır. Bu dört söyleyişi en-Nehhâs nakletmiş ve şöyle demiştir: Yüce Allah'ın:

"Gecenin saatlerinde" âyetinde geçen "ânâ': saatler" lâfzının tekilinde üç söyleyiş vardır. Bunlar arasında "elifi üstün, "lam" harfi sakin olardan yoktur. Buna dair açıklamalar daha önceden el-A'raf: (7/69. âyetin tefsirinde) ile en-Necm Sûresi'nde (53/55. âyetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.

İbn Zeyd dedi ki: Bu kudret demektir. İfade de: O halde Rabbinizin kudretinden hangisini yalanlarsınız takdirindedir. el-Kelbî de böyle demiş olup, et-Tirmizi Muhammed b. Ali de bunu tercih etmiş ve şöyle demiştir: Bu sûre diğerleri arasında Kur'ân'ın alemidir. Alem ise ordunun önderidir, diğer askerler onun arkasından gider. Bu sûrenin alem oluş sebebi ise, ilâhî mülk ve kudretin niteliklerini anlatmasından dolayıdır. Yüce Allah:

"Rahmân, Kur'ân'ı öğretti" diye buyurmaktadır. Sûrenin diğer isimler arasından "er-Rahmân" ismi ile başlaması, bununla kullara artık bundan sonra kendisini vasfedeceği bütün fiilleri, mülkü ve kudreti ile ilgili açıklamalarıyla bunların, rahmâniyetinin tecellisi olan büyük rahmetinden çıkıp geldiğini bildirmek içindir. Bundan dolayı "Rahmân, Kur'ân'ı öğretti" diye buyurduktan sonra insanı sözkonusu ederek: "İnsanı yarattı" diye buyurmuş, sonra da ona neler yaptığını, neler lütfettiğini zikretmiş, daha sonra güneşin, ayın bir hesab ile olduğunu sözkonusu edip eşyanın bitkisiyle, ağacıyla secde halinde olduğunu hatırlatmış, semayı yükseltmekten, teraziyi -ki o da adalettir koymaktan, yeryüzünü orada yaşayanlar için alçalttığından sözetmektedir. Böylece ilâhî kudret, mülk ve kendisine gelecek herhangi bir menfaat sözkonusu olmaksızın, buna da muhtaç olmadığı halde, rahmâniyeti ile onlara merhamet edip kudret ve mülkünden kendilerine verilen bunca hususları müşahede eden cinlere ve insanlara hitab etmektedir. Fakat onlar putları onun dışında mabud edindikleri herbir varlığı ona ortak koştular, bunca şeylerin kendilerine çıkarılmasına sebep olan O'nun rahmetini inkâr ettiler. O da kendilerine sorarak;

"O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?" diye hitab etmektedir. Yani siz Rabbinizin hangi kudretini yalanlarsınız? Onların yalanlamaları ise, mülk ve kudretinin tecellisi olarak kendilerine verilen bunca eşyayı, kendisi ile birlikte malik ve kendisi ile birlikte kudret sahibi olarak ortaklar koşmaları olmuştur. Daha sonra yüce Allah insanı

"testi gibi ses veren çamur" (radıyallahü anhhmân, 55/14) dan yarattığını, cinleri de

"dumansız ateşten" (radıyallahü anhhmân, 55/15) yarattığını sözkonusu etmekte, arkasından yine onlara: "O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?" diye sormaktadır. Rabbinizin hangi kudretini yalanlamaktasınız, demektir. Çünkü O'nun yaratıştan sonraki herbir yaratışta, kudretten sonra bir kudreti vardır. Bu âyetlerdeki tekrarlamalar -o halde- tekid için ve bu nimetleri itiraf ettirmekte mübalağa içindir. Ayrıca tek tek mahlukattan onları haberdar etmek sureliyle de onlara karşı delillerini ortaya koymaktadır,

el-Kutebî dedi ki: Şüphesiz ki yüce Allah bu sûrede nimetlerini saymakta, yarattığı varlıklara nimetlerini hatırlatmakta, sonra da sözünü ettiği herbir haslet ve herbir nimetin peşinden bu soruyu sormaktadır. Bu soru böylece her iki nimet arasında yer almaktadır. Bununla bu nimetlere onların dikkatlerini çekmek ve bu nimetin O'nun tarafından kendilerine ihsan edilmiş olduğunu İtiraf ettirmektir. Nitekim bir kimse birisine ardı arkasına iyiliklerde bulunduğu halde o kimse nankörlük ediyor ve bunları görmezlikten geliyor ise ona: Sen önceleri fakirken benim seni ihtiyaçtan kurtarıp zengin kıldığımı nasıl inkâr edebilirsin? Sen önceleri güçsüz ve zayıfken, benim seni güçlü ve aziz kıldığımı nasıl inkâr edebilirsin? Sen önceleri hiç hacca gitmemişken, seni hacca götürdüğümü nasıl inkâr edersin? Sen önceleri bineksiz iken sana binek sağladığımı nasıl inkâr edersin? demeye benzer. Bu gibi yerlerde tekrar güzeldir. Nitekim şair şöyle demiştir:

"Sizin (üzerimde) nice nice, daha nice ve daha da nice nimetiniz; vardır."

Bir başka şair de şöyle demiştir:

"Şayet sen bir müslümansan müslüman birisini öldürme sakın ,

Onun kanına girmekten sakın, çekin onun kanına girmekten, çekin,"

Bir başkası da şöyle demektedir:

"Kırpabildikçe gözlerini arkadaşınla asla kesme ilişkilerini,

Düşman ve haddi aşmış birisinin sözü dolayısıyla o arkadaşını

ziyaretten usanma, ziyaret et onu ziyaret et

ve yine ziyaret et ve yine ziyaret et ve yine ziyaret et."

el-Huseyn b. el-Fadl dedi ki: Tekrarlamak gafleti önleyip uzaklaştırmak ve ortaya konulan delili pekiştirmek içindir.

13 ﴿