12

O günde mü’min erkeklerle mü’min kadınları nurları önlerinde ve sağlarında koşar görürsün. "Bugün sizin müjdeniz -içlerinde ebedi kalıcılar olmak üzere- altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. İşte bu, büyük kurtuluşun ta kendisidir."

"O günde mü’min erkeklerle mü’min kadınları" âyetinde yer alan

"o günde" lâfzında amil

"ayrıca o kimse için pek bol ve şerefli bir mükâfat da vardır" anlamındaki âyettir. İfadede hazfedilmiş lâfızlar vardır. Yani senin kendisinde

"mü’min erkeklerle, mü’min kadınları nurları önlerinde ve sağlarında koşar göreceğin o günde":

"o kimse için pek bol ve şerefli bir mükâfat da vardır" demektir.

"Nurları önlerinde ve sağlarında koşar görürsün." el-Hasen'in görüşüne göre sıratın üzerinde yürüdüğünü görürsün demektir. Bu da aydınlığında yürüyecekleri ışıklarıdır.

el-Ferrâ'' dedi ki:

"Sağlarında" âyetindeki "be" harfi: ",,,deT da" anlamındadır ki, bu da sağ taraflarında demek olur. Yahutta: anlamındadır ki; sağ taraflarından, demek olur.

ed-Dahhak dedi ki:

"Nurları" hidayetleri demektir.

"Sağlarında" âyeti ile kastedilen onların kitapları (amel defterleri)dir. Bu açıklamayı et-Taberî de tercih etmiştir. Yani amel defterleri sağlarında olduğu halde, îmanları ve salih amelleri önlerinden koşacaktır. Buna göre burada "be" edatı anlamındadır. Bu açıklamaya göre:

"Önlerinde" lâfzı üzerinde vakıf yapılabilir, fakat anlamında olursa vakıf yapılmaz.

Sehl b. Sa'd es-Sâidî ile Ebû Hayve, elifi kesreli olarak: diye okumuşlardır. Bu okuyuşa göre "îmanları" ile kastedilen, küfrün zıttı olan imandır. Bu durumda zarf olmayan bir lâfzın zarfa arfodilmesine sebeb ise, zarfın hal anlamında olup hazfedilmiş bir lâfza taalluk etmesinden dolayıdır. Anlam da "Nurları önlerinde" olduğu halde ve "îmanları ile" birlikte olarak "koşar" demek olur. Bu durumda yüce Allah'ın "önlerinde" lâfzı bizatihi "koşar" anlamındaki fiile taalluk etmez.

"Nûr" ile Kur'ân'ı kastettiği söylenmiştir. İbn Abbâs'tan rivâyete göre: Nurları amellerine göre onlara verilecektir. Kimisine nuru hurma ağacı büyüklüğünde verilecek, kimisine nuru ayakla duran bir adam gibi verilecektir. Aralarında nurları en az olan kişi, nuru ayağının baş parmağı üzerinde olacak olan kimsedir. Kimi zaman, sönecek, kimi zaman yanacaktır.

Katade dedi ki: Bize nakledildiğine göre Allah'ın Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü’minlerden kimisinin nuru Medine ile Aden ya da Medine ile San'a arasındaki bir bölge gibi bir yeri aydınlatacaktır. Kimisi daha aşağı bir bglgeyi aydınlatacak; ta ki aralarında nuru ancak ayaklarını bastığı yeri aydınlatacak olan kimseler de olacaktır." İbn Kesîr, Tkfsir, IT 56, ve IV, 309da Katâde'den mürsel bir rivâyet olarak zikretmektedir

el-Hasen dedi ki: -Önceden de geçtiği üzere- Sırat üzerinde onunla aydınlansınlar diye (onlara bu nûr verilecektir). Mukâtil dedi ki: Bu nûr kendilerine cennete bir kılavuz olsun diye verilecektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

"Bugün sizin müjdeniz altlarından ırmaklar akan cennetlerdir." İfadenin takdiri şöyledir: Onlara:

"Bugün sizin müjdeniz"... cennetlere girmektir, denilecektir. Muzafın hazfedildiğini takdir etmek kaçınılmazdır, çünkü müjde bir olaydır. Cennet ise muayyen bir varlıktır. Dolayısıyla müjdenin kendisi cennet olamaz. (Bundan dolayı müjdeniz cennete giriştir, şeklinde muzaf takdir edilmiştir.)

"Altlarından ırmaklar akan" yani süt, su, şarap ve bal ırmakları o cennetin meskenlerinin altından akar.

"İçlerinde ebedi kalıcılar olmak üzere" âyeti da hazfedilmiş bulunan "giriş"den haldir. İfadenin takdiri de şöyledir: "Bugün sizin müjdeniz altlarından ırmaklar akan cennetler'e giriştir. Sizin orada ebedi kalışınız takdir edilmiştir. Hal "sizin müjdeniz" lâfzından değildir, çünkü burada sıla ile mevsul arasında fasıl sözkonusudur. Bununla birlikte müjdenin delâlet ettiği şeyden hal olması mümkündür. Ebedi kalıcılar olarak size müjde verilmektedir, denilmiş gibidir, "Bugün" anlamındaki zarfın "sizin müjdeniz" den haber olması ve "cennetlerdir" âyetinin -önceden geçtiği üzere- muzafın hazfedilmiş olduğu takdirine binaen "müjde"den bedel olması da mümkündür. "Ebedi kalıcılar" lâfzı da önceden geçtiği üzere hal olur.

el-Ferrâ'', "cennetler" anlamındaki lâfzın hal olarak nasbedilebileceğini kabul etmiştir. Şu kadar var ki "bugün" anlamındaki lâfız "sizin müjdeniz"den haber olur, ancak bu uzak bir ihtimaldir. Zira "cennetlerdir" lâfzında fiil manası yoktur. Ayrıca o "sizin müjdeniz" anlamındaki lâfzın: "Onlara ... diye müjde verirler" anlamında nasb olabileceğini kabul etmiş ve bu durumda "cennetler" anlamındaki lâfız "müjde" ile nasbedilmiş olur. Böyle bir açıklamaya göre ise sıla ile mevsul birbirinden ayrılmış olur.

12 ﴿