19Allah'a ve peygamberlerine îman edenler işte onlar Rabblerinin nezdinde dosdoğru olanlar ve şehitlerdir. Onlara ecirleri ve nurları verilecektir. Kâfir olup âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; İşte onlar cehennemlik olanlardır. "Allah'a ve peygamberlerine Îman edenler, işte onlar Rabblerinin nezdinde dosdoğru olanlar ve şehitlerdir. Onlara ecirleri ve nurları verilecektir" âyetinde geçen: "şehitler" lâfzının kendisinden önceki âyetlerden ayrı (maktu) yeni bir cümle mi olduğu, yoksa onlarla muttasıl mı olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Mücahid ve Zeyd b. Eslem şöyle demişlerdir: Şehidler ve dosdoğru olanlar (es-sıddîkûn) mü’minlerin kendileridir ve bu âyet önceki âyetlerle ilişkilidir. Bu anlamdaki bir açıklama Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet edilmiş bulunmaktadır. Bu açıklamaya göre yüce Allah'ın: "Dosdoğru olanlar" anlamındaki: âyeti üzerinde vakıf yapılmaz. Âyetin tevili ile ilgili İbn Mes’ûd'un görüşü de budur. el-Kuşeyrî dedi ki: Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İşte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, stddîklar (dosdoğru olanlar), şehidler ve sâlihlerle birliktedirler." (en-Nisa, 4/69) O halde sıddîklar peygamberlerden sonra gelenler, şehidler de sıddîklardan sonra gelenlerdir. Salihler ise şehidlerden sonra gelirler. Buna göre bu âyet-i kerimenin rasûlleri tasdik edenlerin tamamı hakkında olması mümkündür. Kastettiğim bu âyet ise: "Allah'a ve peygamberlerine îman edenler, işte onlar Rabblerinin nezdinde dosdoğru olanlar ve şehidlerdir" âyetidir. Buna göre "şehidler"in anlamı Allah'ın vahdaniyetine şahitlik edenler olur. Böylece derece itibariyle kimi sıddîk (dosdoğru olan, tasdik eden) kiminden daha yüksekte olur. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem.v) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz yüksek cennetlerde bulunan kimseleri onlardan daha aşağı derecelerde bulunanlar, sizden herhangi birinizin semanın ufkundaki bir yıldızı gördüğü gibi görür ve elbetteki Ebû Bekir ve Ömer onlardandır. Onlar çok büyük nimetlere ulaşmış olacaklardır. " Müsned, III, 26, 50, 61, 72; Heysemî, Mecmâ', IX, 54: Taberânî, Evsat, III 370, VII 225. İbn Abbâs ve Mesrûk'tan gelen rivâyete göre "şehidler" sıddîklardan farklıdır. Bu açıklamaya göre âyetteki "şehitler" anlamındaki lâfız, kendisinden önceki âyetlerden ayrıdır. Yüce Allah'ın: "Dosdoğru olanlar" âyeti üzerinde vakıf da güzel olur. Yani: "Şehidlere gelince, onlar da Rabblerinin nezdindedirler. Onlara ecirleri ve nurları verilecektir." Yani kendi ecirleri ve kendi nurları onlarındır. Bunların kim oldukları hususunda da iki görüş vardır, Birincisine göre bunlar ümmetleri hakkında tasdik ve yalanlamaya dair şahitlik edecek olan rasûllerdir. Bu açıklama el-Kelbî'ye aittir. Buna delil de yüce Allah'ın: "Bunlara karşı da seni şahit getireceğimiz zaman." (en-Nısa, 4/41) âyetidir. İkinci görüşe göre bunlar, rasûllerin, Kıyâmet gününde şahidlik edecek olan ümmetleridir. Neye dair şahitlik edecekleri hususunda da iki görüş vardır. Birinci görüşe göre onlar kendileri hakkında işlemiş oldukları itaat ve masiyetlere dair şahitlik edeceklerdir. Mücahid'in açıklamasının anlamı budur. İkinci görüşe göre ise bunlar peygamberlerinin lehine, risaleti ümmetlerine tebliğ ettiklerine dair şahitlik edeceklerdir. Bu açıklamayı da el-Kelbî yapmıştır. Mukâtil üçüncü bir görüş olarak şöyle demektedir: Bunlar Allah yolunda öldürülenlerdir. Yine buna benzer bir açıklama İbn Abbâs'tan gelmiştir: Yüce Allah, bununla mü’minler arasından şehid düşenleri kastetmiştir. Buna göre başındaki "vav" harfi, ibtidâ (başlangıç) "vav'ıdır. Bu görüşe göre ise "sıddıklar (dosdoğru olanlar)" daha sonra gelen "şehidler" ile alakalı değildir (maktudur). Muayyen olarak bunların kimlikleri hususunda da farklı görüşler vardır. ed-Dahhak: Bunlar sekiz kişidir demiştir: Ebû Bekir, Ali, Zeyd, Osman, Talha, ez-Zübeyr, Sad ve Hamza'dır. Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) da onların arkasından gitmiştir. Yüce Allah Peygamberini tasdik edince, onu da onlara katmıştır. Mukâtil b. Hayyân da şöyle demiştir: Sıddîklar (dosdoğru olanlar) peygamberlere îman edip bir göz açıp kırpacak bir süre dahi onları yalanlamayanlardır. Fir'avun hanedanından îman eden şahıs, Âl-i Yasin'den olan şahıs (Habibu'n-Neccâr diye anılan mü’min şahıs) Ebû Bekir es-Sıddîk ve Uhdud ashabıdırlar. "Kâfir olup âyetlerimizi" rasûlleri ve mucizeleri "yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennemlik olanlardır." Onların ecirleri de yoktur, nurları da yoktur. |
﴾ 19 ﴿