2Aranızdan hanımlarına zihar yapanların zevceleri onların anaları değildir. Onların anaları ancak onları doğuranlardır. Şüphe yok ki bunlar, elbette çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Muhakkak ki Allah pek çok affedendir, bağışlayandır. Bu âyete dair açıklamalarımızı yirmiüç başlık halinde sunacağız; "Zihar yapanlar" anlamındaki âyeti İbn Âmir, Hamza, el-Kisâî ve Halef "ye" harfi üstün ve şeddeli "zı" harfinden sonra "elif" ile: diye okumuşlardır. Nâfi', İbn Kesîr, Ebû Amr ve Yakub ise elifsiz "zı" ve "he" harfleri şeddeli, "ye'i harfi fethalı olarak dîye okumuşlardır. Ebû'l-Âl-iye, Âsım ve Zirr b. Hubeyş de "ye" harfi ötreli, "zı" harfi şeddesiz, "elif" ve "he" harfi kesreli olarak: diye okumuşlardır. Bu husus daha önceden el-Ahzâb Sûresi'nde (33/4. âyet, 4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Ancak merhum müfessirimiz orada bu kabilden herhangi bir husus söz konusu etmeyip buraya gönderine yapmıştır. Ubey'in kıraatinde ise: (........) şeklinde olup İbn Amir ve Hamza'nın kıraatinin manası ile aynıdır. Ziharda "zahr: sırt" lâfzının sözkonusu edilmesi, binmek anlamından kinayedir. Âdemoğullarının kadınlarının ise sırtına değil, karnına çıkılır, Ancak burada kinaye yoluyla karnı yerine sırtı sözkonusu edilmiştir. Çünkü Âdemoğullarından olmayan varlıkların sırtına binilir. Bundan dolayı sırt binmekten kinayedir, Mesela: "Hanımından indi" ifadesi, onu boşadı anlamında olup, sırtına binilen bir şeyin üzerinden inmişcesine bu ifade kullanılır. "Sen benim İçin annemin sırtı gibisin" ifadesinin anlamına gelince, sen bana haramsın, sana binmek benim için helâl değildir, demek olur. Ziharın gerçek anlamı, bir sırtın diğer bir sırta benzetilmesidir. Bunun hüküm gerektiren türü ise helâl olan bir sırtı, haram olan bir sırta benzetmektir. Bundan dolayı fukahâ fcmatfe şunu kabul etmişlerdir. Bir kimse hanımına: Sen benim için annemin sırtı gibisin diyecek olursa, zihar yapmış olur. Onların çoğunluğunun kanaatine göre de; eğer hanımına: Sen benim için kızımın, kızkardeşimin sırtı gibisin, diyecek yahut bunların dışında mahrem kadınlardan birisinin ismini söyleyecek olursa zihar yapmış olur. Malik, Ebû Hanife ve başkalarının da görüşü budur. Bu hususla Şâfiî -Allah ondan razı olsun- den farklı rivâyet gelmiştir, Ondan İmâm Mâlik'in görüşüne yakın bir rivâyet gelmiştir. Çünkü o hanımını -anne gibi- kendisine ebediyyen haram kılınmış birisinin sırtına benzetmiştir, Ebû Sevr'in ondan rivâyetine göre ise zihar ancak anne zikredilerek yapılır. Bu Katade ve en-Nehaî'nin de görüşüdür, birincisi ise el-Hasen, en-Nehaî, ez-Zührî, el-Evzaî ve es-Sevri'nin görüşüdür. 3- Zihar Lâfzının Açıkça ve Kinaye Olarak Zikredilmesi: Ziharın asıl mahiyeti erkeğin hanımına: Sen benim için annemin sırtı gibisin, demesidir. Yüce Allah'ın sırtı sözkonusu etmesi karından kinaye ve setr içindir. Bir kimse: Sen benim için annem gibisin deyip, sırtı sözkonusu etmezse yahutta; sen benim için annem neyse osun deyip de bununla zihar yapmayı nîyet etmiş ise, niyetine göre hüküm verilir. Şayet bununla boşamayı kastetmiş ise bu Malik'e göre bain bir talâk olur. Talâk niyeti de, zihar niyeti de yoksa bu sözleriyle zihar yapmış kabul edilir. Ziharm sarih olarak kullanılması halinde niyet gözönünde bulundurularak talâk diye kabul edilmez. Tıpkı sarih olarak kullanılan talâk ve bilinen kinaye lâfızlarının kullanslması halinde zihara yorumlanmayacağı gibi. Özel olarak ziharın kinayesi niyet ile birlikte olursa, bâin talâk diye kabul edilir. 4- Zihar Lâfızlarının Çeşitleri: Zihar lâfızları iki çeşittir: Sarih ve kinaye. Sarih lâfzı: Sen benim için annemin sırtı gibisin, sen bana göre, sen benim yanımda, sen benimle birlikte annemin sırtı gibisin ifadeleridir. Aynı şekilde sen bana karşı annemin sırtı gibisin yahut başı, yahut ferci veya buna benzer bir ifade kullanması aynı şekilde senin fercin, başın, sırtın, karnın yahut ayağın benim için annemin sırtı gibidir, diyecek olursa, zihar yapmış olur. Tıpkı, elin, ayağın, başın yahut fercin boş olsun, derken hanımının boş olacağı gibi. Şâfiî iki görüşünden birisinde; bu zihar olmaz demiştir. Ancak ondan bu şekilde gelen rivâyet zayıftır, çünkü o talakın hakikat manasıyla özellikle ona (ferce) izafe edilmesinin sahih olacağı hususunda bize uygun kanaat belirtmiş bulunmaktadır. Ebû Hanife'den gelen rivâyet ise buna muhaliftir. Ondan ziharın ona (ferce) izafe edileceği sahih olarak rivâyet edilmiştir. Erkek hanımını ne zaman annesine yahut baba ya da anne tarafından ninelerinden herhangi birisine benzetecek olursa, bu -herhangi bir görüş ayrılığı sözkonusu olmaksızın- bir zihardır. Şayet kendisine hiçbir şekilde helal olmayan -kız, kızkardeş, hala ve teyze gibi- bunların dışındaki mahremlerden herhangi birisine benzetecek olursa, yine fukahânın çoğunluğuna göre zihar yapmış olur. İmâm Şâfiî -Allah ondan razı olsun- den gelen mezhebin sahih görüşü zikrettiğimiz gibidir. Kinaye lâfızlar ise bir kimsenin; Sen bana karşı annem gibisin, annem konumundasın, demesidir. Bu gibi ifadelerde niyete itibar edilir. Şayet zihar yapmayı kastetmiş ise bu zihar olur, zihan kastetmemiş ise Şâfiî ve Ebû Hanife'ye göre zihar yapmamış olur. Bu hususta Malik'in görüşü az önce geçmiş bulunmaktadır. Buna delil şudur; O annesine mutlak bir benzetme ifadesini kullanmıştır. Bundan dolayı bu bir zihar olur. Bunun asıl dayanağı sırtı zikretmiş olması halinde, hükmün böyle olacağıdır, bu da güçlü bir delildir. Çünkü bu hususta lafzî mana vardır -ve lâfız bu manadadır- Ayrıca sırtın hükmü lafızdan ayrılmaz bir şey olmayıp, onun manasına bağlıdır, bu da haram kılmaktır. Bu açıklamayı İbnu'l-Arabî yapmıştır, 5- Hanımının Bedeninin Tamamını Annesinin Uzuvlarından Birisine Benzetirse: Hanımının bedeninin tümünü annesinin uzuvlarından birisine benzetecek olursa -Ebû Hanife'nin kanaatinin aksine- zihâr yapmış olur. Çünkü Ebû Hanife şöyle demektedir: Eğer erkek hanımını, annesinin kendisi için bakılması helâl olan bir organına benzetecek olursa, zihâr yapmış olmaz. Ancak bu sahih değildir. Çünkü faydalanmak maksadıyla öyle bir azaya bakmak ona helâl olamaz. Zaten benzetme bu maksatladır ve zihâr yapan da bu maksadı gözeterek benzetine yapar. Bir görüşe göre İmâm Şâfiî de şöyle demiştir: Ancak sırtı zikretmesi halinde zihar yapmış olur. Bu da tutarsızdır. Çünkü annenin bütün organları haramdır. Dolayısıyla bu organlardan birisine yapılan benzetme tıpkı sırta yapıl,afl-bçnzetme gibi bir zihar olur. Ayrıca zihar yapan bir kimsenin maksadı helal olanın, haram olana benzetilmesidir. Dolayısıyla bu hüküm, manaya bağlı olarak kabul edilmiştir. 6- Hanımını Yabancı Bir Kadına Benzetecek Olursa; Hanımını yabancı bir kadına benzetecek olup da sırtı sözkonusu ederse, birincisine bakarak zihâr olur. Eğer sırtı sözkonusu etmezse, bu hususta ilim adamlarımızın farklı görüşleri vardır. Kimisi bu bir zihar olur derken, kimisi bu talâk olur demiştir. Ebû Hanife ve Şâfiî hiçbir şey değildir, demişlerdir. İbnu'l-Arabî dedi ki: Bu tutarsızdır. Çünkü o hanımının helâl olan bir tarafını kendisi için haram olan birisine benzetmiştir. Dolayısıyla tıpkı sırlı zikretmiş gibi, onun hükmüyle mukayyed olur. İsimler bize göre manaları ile ele alınır. Onlara göre lâfızları ile ele alınır. Bu da onların kabul ettikleri asıl ilke ile çelişmektedir. Derim ki: Yabancı bir kadını zikrederek zihar yapmaktaki görüş ayrılıkları Malik nezdinde güçlüdür. Onun mezhebine mensub kimi İlim adamı, ziharın ancak özellikle mahrem kadınlar zikredilerek yapılacağı ve bunların dışındaki kadınlar zikredilerek ziharın yapılmayacağı görüşündedir. Kimileri bunu hiçbir şey kabul ederken, kimileri yabancı bir kadın zikredilerek yapılırsa bunu talâk olarak kabul etmiştir. Bu hususta Malik'in görüşü de şudur: Eğer oğlumun yahut kölemin sırtı gibi ya da Zeyd'in sırtı gibi yahut yabancı bir kadını zikrederek onun sırtı gibi diyecek olursa, bu onun için bir zihar olur ve yemini esnasında hanımı ile ilişki kurması helâl olmaz. Yine ondan gelen rivâyete göre mahrem olmayanların ismi zikredilerek yapılan zihar hiçbir şeydir. Tıpkı el-Kûfî ve Şâfiî'nin dediği gibi. el-Evzaî de şöyle demiştir: Şayet hanımına: Sen benim için filan adamın sırtı gibisin, diyecek olursa, bu keffâretini yerine getirmesi gereken bir yemin olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır, 7- "Sen Bana Annemin Sırtı Gibi Haramsın" Derse: Koca hanımına: Sen bana annemin sırtı gibi haramsın diyecek olursa, bu bir zihar olur, talâk olmaz. Çünkü: Sen bana haramsın demesi hem talâk yolu ile haram kılma ihtimaline gelir, o vakit bu boşanmış bir kadın olur. Hem de zihar yolu ile haram kılma anlamına gelme ihtimali vardır. O zinan alıkça ifade ettiğine göre, bu iki ihtimalden birisini açıklamış olur ve bu hususta ona göre hüküm verilir. 8- Zihâr Bütün Hanımlar Hakkında Hüküm İfade Eder: Zihâr ister kendisiyle gerdeğe girilmiş olsun, ister kendisiyle gerdeğe girilmemiş olsun talâk yapması câiz olan bir koca tarafından yapılmışsa, hangi durumda olursa olsun, bağlayıcı hüküm ifade eder. Aynı şekilde Malik'e göre cariyelerinden kendisiyle ilişki kurması câiz olanlar hakkında da hüküm böyledir. Bunlardan herhangi birisi ile zihar yapacak olursa, zihar yaptığı cariye hakkında zihar hükmü onun için bağlayıcılık ifade eder. Ebû Hanife ve Şâfiî ise hüküm ifade etmez, demişlerdir. Kadı Ebû Bekr İbnu'l-Arabî dedi ki: Bu bize göre gerçekten zor bir meseledir. Çünkü Malik şöyle der; Cariyesine; sen benim için haramsın diyecek olursa, bu bağlayıcı bir hüküm ifade etmez. Peki sarih olan haram kılma lâfzını cariye hakkında geçersiz kabul ederken, kinaye lâfzı nasıl sahih olabilir? Ancak cariye yüce Allah'ın: "Hanımlarına" lâfzının genel çerçevesi içerisine girmektedir. Çünkü bu âyetle yüce Allah onlara helâl kılınmış olan kadınları kastetmiştir. Ziharın manası ise, mevcut akdi kaldırmak sözkonusu olmaksızın, ilişki kurmakla alâkalı bir lafızdır. Bundan dolayı cariye hakkında da sahihtir. Bunun asıl dayanağı, yüce Allah adına yemin etmektir. 9- Nikâhtan Önce Yapılan Zihar: Malik'e göre nikâhtan sonra yapılan zihâr, eğer zihâr yaptığı kadını nikâhlayacak olursa, bağlayıcı hüküm ifade eder. Şâfiî ve Ebû Hanife'ye göre ise bağlayıcı hüküm ifade elmez. Çünkü yüce Allah "hanımlarına" demiştir. Nikâhı akma almadığı kadın ise "hanımlarından değildir. et-Tevbe suresinde yüce Allah'ın: "İçlerinden kimi de Allah'a şöyle söz vermişti..." (et-Tevbe, 9/75) âyeti açıklanırken, (et-Tevbe, 75-78. âyetler, 2. başlık ve devamında) bu meselenin asıl dayanağı geçmiş bulunmaktadır, Zımmînin zihârı bağlayıcı değildir, Ebû Hanife de böyle demiştir. Şâfiî dedi ki: Zımmînin zihân sahihtir. Bizim delilimiz yüce Allah'ın: "Aranızdan" âyetidir. Bu da müslümanlardan demektir. Bu ifade de zımminin hitabın dışına çıkmasını gerektirmektedir. Eğer: Bu hicab delili ile bir istidlaldir denilecek olursa, şöyle cevab veririz: Bu iştikak ile ve mana ile bir istidlaldir. Çünkü kâfirlerin nikâhlarıfasiddirve feshedilmeye lâyıktır. Dolayısıyla bu nikâhlara talâkve zihâr hükümleri taalluk etmez. Bu da yüce Allah'ın: "Aranızdan adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun." (et-Talâk, 65/2) âyetine benzemektedir. Nikâhlar sıhhat şartlarından uzak oldukları takdirde fasiddir. Fasid nikâhta ise zihar hiçbir durumda sözkonusu olmaz. Yüce Allah'ın: "Aranızdan" âyeti bunu kabul etmeyenlere hilâfen, kölenin zihafının sahih olmasını gerektirmektedir. Bu görüşü es-Sa'lebî, Malikten nakletmiştir. Çünkü köle de müslümanlardan sayılır ve nikâhın hükümleri onun hakkında da sabittir. Kölenin başka bir köleyi azad etmesi ve yemek yedirmesi imkansız olsa bile, oruç tutabilir. 12- Kadınların Zihâr Yapmaları Sözkonusu Değildir: Malik -Allah ondan razı olsun- şöyle demektedir: Kadınların zihâr yapmaları sözkonusu değildir. Çünkü yüce Allah: "Aranızdan hanımlarına zihâr yapanlar" diye buyurmakla, "siz kadınlar arasından kocalarına zihâr yapan hanımlar" diye buyurmamaktadır. Zihâr sadece erkekler tarafından yapılabilir. Îb'nu'l-Arabî dedi ki: İbnu’l-Kasım, Salim, Yahya b. Said, Rabia ve Ebû'z-Zinâd'dan böylece rivâyet edilmiştir, mana itibariyle de sahihtir! Çünkü nikâh hususunda helâl kılmak, akit, helâllik ve haramlık erkeklerin elinde olup kadınların elinde bunlardan herhangi bir şey bulunmamaktadır ve bu, bir icmadır. Ebû Ömer (b. Abdi’l-Berr) dedi ki: İlim adamlarının çoğunluğunun kanaatine göre kadınların zihâr yapmaları sözkonusu değildir. el-Hasen b. Zıyad dedi ki: Kadın zihâr yapabilir. es-Sevrî, Ebû Hanife ve Muhammed şöyle demişlerdir: Nikâhtan önce veya sonra olsun kadının erkekten zihâr yapmasının hiçbir kıymeti yoktur. Şâfiî de şöyle demiştir: Kadının erkeğe zihâr yapması diye bir şey yoktur. el-Evzai dedi ki: Kadın kocasına: Sen benim için annen filanın sırtı gibisin, diyecek olursa, bu kendisi sebebiyle keffârette bulunması gereken bir yemin olur. İshak da böyle demiştir: Hiçbir kadın erkeğe zihâr yapamaz, fakat bu tür ifade onun için keffâretinî ödemesi gereken bir yemindir. ez-Zührî de şöyle demiştir: Zihâr keffaretinde bulunması gerektiği görüşündeyim. Ancak onun bu ifadeyi kullanması kocasının kendisine yaklaşmasına engel teşkil etmez. Bu görüşünü ondan Ma'mer rivâyet etmiştir. İbn Cüreyc de Atâ'dan şöyle dediğini nakletmektedir: O Allah'ın helâl kıldığı bir şeyi haram kılmış olur. Bundan dolayı onun bir yemin keffaretinde bulunması gerekir. Bu Ebû Yûsuf’un da görüşüdür. Muhammed b. el-Hasen de: Ona hiçbir şey gerekmez, demiştir. 13- Deli Bir Kimsenin Düzgün İfadelerle Zihâr Yapmasının Hükmü: Bir kimsede delilik olur da bazan muntazam ifadeler kullanması halinde zihâr yapacak olursa, onun bu zihârı bağlayıcı hüküm ifade eder. Çünkü hadiste şöyle rivâyet edilmiştir: Sa'lebe kızı Havle'nin, deliliği bulunan kocası Evs b. es-Sâmit, aklının başından gittiği bir sırada, hanımına zihâr yaptı.., 14- Kızgınlık Halinde Zihâr Yapmanın ve Boşamanın Hükmü: Kızıp hanımına zihâr yapan yahutta talâk veren bir kimsenin kızgınlığı söylediğinin hükmünü kaldırmaz. Bu hadisin bazı rivâyet yollarında Yusuf b. Abdillah b. Selam şöyle demektedir: Bana Evs b. es-Sâmit'in hanımı Havle anlattı, dedilci: Benimle onun arasında bir tartışma olmuştu. O da; Sen benim için annemin sırtı gibisin dedi, sonra da kavminin mecfisine çıkıp gitti. Hanımının: Benimle onun arasında bir tartışma çıktı, ifadesi onu kızdıran bir tartışmanın olduğuna ve bunun sonucunda zihâr yaptığına delil teşkil etmektedir. Kızgınlık ise herhangi bir hükmü kaldırmayan, şer'î bir hükmü değiştirmeyen boş bir iştir. Sarhoşun durumu da böyledir. Bu da bir sonraki başlığın konusudur. 15- Sarhoşluk Halinde Zihâr ve Talâkın Hükmü; Sarhoşluk halinde zihâr yapan ve boşayan bir kimsenin bu tasarrufu eğer söylediğini akledip kavrıyor ve ifadesi düzgün ise; o kimse için bağlayıcı hüküm ifade eder. Çünkü daha önce en-Nisâ Sûresi'nde (4/43- âyet, 7. başlıkta) yer alan "sarhoşken ne söylediğinizi bilinceye kadar..." (en-Nisâ, 4/43) âyetinde açıklandığı üzere bu böyledir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 16- Zihâr Yapan Keffârette Bulunmadan Hanımına Yaklaşamaz: Zihâr yapan bir kimse -iki görüşünden birisinde belirtildiği üzere Şâfiî'nin aksine- keffârette bulunmadığı sürece hanımı ile temas kuramaz ve hiçbir şekilde ondan zevk alacak bir davranışta bulunamaz. Çünkü zihâr yapanın: Sen benim için annemin sırtı gibisin, demesi lâfız ve manası ile her türlü faydalanmayı haram kılmayı gerektirmektedir. Şayet keffârette bulunmadan önce hanımı ile ilişki kuracak olursa, bu da bir sonraki başlığın konusunu teşkil etmektedir. 17- Zihâr Yapan. Keffârette Bulunmadan Önce Hanımına Yaklaşırsa: Bu durumda kişi, Allah'tan mağfiret diler ve bir keffârette bulununcaya kadar ondan uzak durur. Mücahid ve başkası dedi ki; İki keffârette bulunur. Sat d, Kala de den, Mutarrif, Recâ b. Hayve'den o Kabîsa b. Züeyb'den, o Amr b. el-Âs'dan zihâr yapan hakkında şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Keffârette bulunmadan önce ilişkide bulunacak olursa iki keffârette bulunur. Ma'ıner, Katade'den rivâyetle dedi ki: Kabîsa b. Züeyd dedi ki: İki keffârette bulunması gerekir. Aralarında İbn Mâpe-ve Nesâî'nin de bulunduğu hadis İmâmlarından bir grup da İbn Abbâs'fân şu rivâyeti kaydetmektedir: Bir adam hanımına zihâr yaptı, keffârette bulunmadan önce ona yaklaştı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek ona bu durumu sözkonusu etti. Peygamber: "Seni bu şekilde davranmaya iten ne oldu?" diye sordu. Adam Ey Allah'ın Rasûlü dedi. Ayın ışığında onun ayak bileğinin beyazlığını gördüm. Ona yaklaşmaktan kendimi alıkoyamadım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü ve ona keffârette bulunmadan önce yaklaşmamasını emretti Tırmizi, III, 503; Nesâî, VI, 167; İbn Mâce, I, 666; Hâkim, Müstedrek, II, 222 İbn Mâce ve Dârakutnî, Süleyman b. Yesar'dan, o Seleme b. Sahr'dan rivâyet ettiğine göre Seleme, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın döneminde zihâr yaptı. Sonra da keffârette bulunmadan önce hanımına yaklaştı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek bu durumu ona anlattı. Peygamber ona sadece bir keffârette bulunmasını emretti. Dârakutnî, 111; İbn Mâce,\, 166 18- Tek Bir Sözle Dört Hanıma Zihâr Yapmak: Tek bir söz ile dört hanıma zihâr yapacak olursa, mesela: Sizler benim için annemin sırtı gibisiniz, derse hepsinden zihâr yapmış olur. Bu durumda hiçbirisiyle ilişki kurması câiz olmaz, fakat ona tek bir keffaret yeterli olur. Şâfiî: Dört keffârette bulunması gerekir, der. Ancak âyet-i kerimede buna dair hiçbir delil yoktur. Çünkü çoğul lâfzı bütün mü’minler hakkında kullanılmış bulunmakladır ve esas olan manadır. Darakutnî de İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh) şöyle derdi: Bir kimsenin nikâhı altında dört tane hanım bulunupta o da bunlara zihâr yapacak olursa, tek bir keffârette bulunması onun için yeterlidir. Eğer arka arkaya herbirisinden ayrı ayrı zihâr yapacak olursa, o zaman onların herbirisi için bir keffâretle bulunması gerekir. Dârakutnî, 111,319. Bu hususta icmâ’ vardır. 19- Bir Kimse Dört Kadına: Sizinle Evlenirsem Benim İçin Annemin Sırtı Gibi Olasınız, Derse: Bir kişi dört hanıma: Ben sizinle evlenecek olursam, siz benim için annemin sırtı gibi olasınız, deyip de onlardan birisiyle evlenecek olursa, keffârette bulunmadan ona yaklaşamaz. Bundan sonra da diğerleri hakkındaki yemini kalkmış olur. Keffarette bulunmadıkça diğerlerine de yaklaşamaz da denilmiştir. Ancak mezhebin kabul edilen görüşü birincisidir. 20- Zihârla Birlikte Bain Talâk Verirse: Koca hanımına: Sen benim için annemin sırtı gibisin ve sen benden "elbette talâkı (üç talâkla) bâin ile boşsun diyecek olursa, onun için hem talâk, hem de zihâr hükmü birlikte bağlayıcı hüküm ifade eder. Bir başka koca tarafından nikâhlanmadıkça ve kendisi de ondan sonra onu bir daha nikâhlamadıkça keffârette bulunmaz. Onu nikâhladığı takdirde de keffârette bulunmadan onunla ilişki kurmaz. Şayet hanımına: Sen benden "elbette talâkı" ile boşsun ve sen benim için annemin sırtı gibisin diyecek olursa, talâk gerçekleşir, fakat zihâr hükmü bağlayıcı olmaz. Çünkü elbette (bain talâk) ile boşanmış olan bir kadının, bir daha boşanması sözkonusu değildir. 21- Kendisi İle Gerdeğe Girilmemiş Olan Kadına Zihâr Yapmak: Kimi ilim adamı şöyle demiştir: Kendisi ile gerdeğe girilmemiş olan kadına zihâr yapmak sahih değildir. el-Müzenî şöyle demiştir: Ric'î talâk ile boşanmış olan kadınla zihâr yapmak da sahih değildir, ancak bu görüşün bir kıymeti yoktur. Çünkü her iki halde de evlilik hükümleri sabittir. Bu durumda onun talâkı sözkonusu olduğu gibi, kıyas gereği ve aklen ziharın hükmü de onun hakkında sözkonusu olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. 22- Hanımlarınız, Anneleriniz Olamaz: "Zevceleri onların anaları değildir." Yani onların hanımları anneleri olamaz. "Onların anaları" âyeti genel olarak Hicazlıların şivesine uygun olarak te harfi esreli: diye okunmuştur. Yüce Allah'ın: "Bu bir beşer değildir." (Yusuf, 12/13) âyetinde olduğu gibi. Ebû Ma'mer, es-Sülemî ve başkaları ise Temimlilerin şivesine uygun olarak ref' ile: diye okumuşlardır. el-Ferrâ' dedi ki; Necidliler ile Temimoğulları: "Bu bir beşer değildir" ve: "O kadınlar onların anaları değildir" âyetinde ref ile söylerler. "Onların anaları ancak onları doğuranlardır." Yani onları doğuran anneleri dışında kimse onların anaları olamaz. Nitekim Mesel'de: "Senin oğlun topuklarını kanatandır" denilmiştir. "O kadınlar ki" anlamındaki ism-i mevsule dair açıklamalar daha önce el-Ahzâb Sûresi'nde geçmiş bulunmaktadır. Merhum müfessirimiz bu ism-i mevsûlden söz etmiş olsaydı el-Ahzâb, 33/4. ayette söz etmesi gerekirdi. Ancak orada huna dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır 23- Şeriatın Onaylamadığı Çirkin Sözler: "Şüphe yok ki bunlar elbette çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar." Ağır ve şeriatin benimsemediği bir söz söylüyorlar. (Âyet-i kerimedeki): ez-Zûr: Yalan demektir. "Muhakkak ki Allah pek çok affedendir, bağışlayandır." Çünkü onları yerine getirmekle yükümlü tuttuğu keffaret bu çirkin ve yalan sözün vebalinden kurtarıcıdır. |
﴾ 2 ﴿