6Allah'ın onlardan Rasûlüne verdiği fey'e gelince; sîz onun için ne at oynattınız, ne de deveye bindiniz. Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselere musallat eder. Allah herşeye gücü yetendir. "Allah'ın onlardan Rasûlüne verdiği fey'e gelince..." âyeti ile bundan sonra gelen âyetin sonundaki "çünkü Allah azâbı çok çetin olandır" diye biten bir sonraki âyete kadarki âyetlere dair açıklamalarımızı on başlık halinde sunacağız: 1- Nadiroğullarından Alınan Fey': "Allah'ın onlardan" Nadiroğullarının mallarından "verdiği" döndürdüğü "fey'e gelince siz onun için ne at oynattınız..." Hızlıca at koşturmadınız. Çünkü: "Hızlıca al koşturmak" demektir. Atın hızlıca koştuğunu anlatmak üzere: "At hızlıca koştu" denilir. Atı ben koşturdufn, harekete getirip yordum" demektir. Temim b. Mukbil'in şu beyitinde de bu anlamda kullanılmıştır: "Bazan yeni keskinleştirilip parlatılmış beyaz (kılıç)larla savunmaları gerekeni savunanlardır onlar, Develeri hızlıca koşturduklarında" "Develer" demektir. Bunun lekili (lâfzından olmayarak): 'dir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: Siz o malları ele geçirmek için uzunca bir yol kaletmediğiniz gibi, ne savaştınız, ne de zorlukla karşılaştınız. Çünkü orası Medine'den iki mil uzaklıktaydı. Bu açıklamayı el-Ferrâ' yapmıştır, Müslümanlar oraya yürüyerek gitmişler, ne bir ata, ne de bir deveye binmişlerdir. Yalnızca Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir deveye binmişti. Bir görüşe göre de hurma lifinden yuları olan bir eşşeğe binmişti. Orayı sulh yoluyla ele getirmiş ve Nadiroğullarını oradan sürerek mallarını almıştı. Müslümanlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan mallarını kendileri arasında paylaştırmasını isteyince "Allah'ın onlardan Rasûlüne verdiği fey'e gelince, siz onun için ne at oynattınız..." âyeti ile Nadiroğullarının mallarını Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a -onları dilediği gibi kullanmak üzere- özel olarak tahsis etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da bu malları muhacirler arasında paylaştı. el-Vakıdî dedi ki: Bunu Vehb de Mâlik'ten rivâyet etmiştir. Nadiroğulları mallarından, muhtaç olan üç kişi dışında ensardan kimseye bir şey vermedi. Bunlar Ebû Dücâne Sımak b. Haraşe, Sehl b. Huneyf ve el-Haris b. es-Simme'dır. Ensardan verdiği kişilerin Sehl ve Ebû Dücâne olmak üzere iki kişi oldukları da söylenmiştir. Sa'd b. Muâz'a, İbn Ebi'l-Hukayk'ın kılıcını verdiği söylenir. Bu kılıç ensar arasında ünlü bir kılıç idi. Nadiroğullarından Süfyan b. Umeyr ile Sa'd b. Vehb dışında kimse müslüman olmadı. Bunlar malları kendilerine bırakılmak üzere müslüman oldular ve her ikisi de kendi mallarına sahib oldular. Müslim'in Sahih'inde Ömer (radıyallahü anh)'dan şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Nadiroğullarının malları yüce Allah'ın Rasûlüne fey' olarak verdiği ve müslümanların ne at oynatıp ne de deveye bindiyi mallardandı. Bu mallar özel olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a aitti. O (bu mallardan) hanımlarının bir yıllık nafakasını harcardı. Arta kalanı ise savaşa elverişli binek ve silaha Allah yolunda bir hazırlık olmak üzere harcardı. Müslim, 111, 1376 Abbas (ta), Ömer (radıyallahü anh)'ya şöyle demişti: Benim ile şu yalancı, günahkâr, sözünde durmayan hain kişi -Ali (radıyallahü anh)'ı kastediyor- hakkında Allah'ın Rasûlüne fey' olarak verdiği Nadiroğulları mallarından olan fey' hakkında hüküm ver deyince, Ömer (radıyallahü anh) şöyle dedi. Sizler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın: "Bize mirasçı olunmaz. Bizim geriye bıraktığımız bir sadakadır." dediğini biliyor musunuz? Onlar: Evet deyince, Ömer (radıyallahü anh) şöyle dedi: Şüphesiz yüce Allah, Rasûlüne (salat ve selam ona) bir hususiyet vermiştir. Bu özelliği ondan başka hiçbir kimseye vermemiştir. O buyurdu ki: "Allah'ın, fethedilen ülkeler ahalisinden Rasülüne verdiği fey' Allah'a, Peygambere... verilir" -Ondan önceki âyeti okuyup okumadığını bilemiyorum- Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da Nadir oğulları mallarını aranızda paylaştırdı. Allah'a yemin ederim, o başkalarını size tercih etmediği gibi, sizi dışarda tutarak da onu yalnız başına almış değildir. Nihayet bu mal (bunun neticesinde) kalmadı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) o maldan bir yıllık harcamasını alır, sonra geri kalanı diğer malların harcandığı yerlere harcardı... diye hadisi uzun uzadıya nakleder. Bu hadisi de Müslim rivâyet etmiştir. Müslim, 111, 1378; Ebû Dâuüd, III, 139; Beyhakî, es-Sünenu't-Kübrû, VI. HJ Yine denildiğine göre Nadiroğulları yurtlarını ve mallarını terkedıp gidince, müsl uman lar ganimetler gibi bu mallardan pay almak istediler. Yüce Allah bunun bir fey' olduğunu açıkladı. Bununla birlikte kısmen birtakım çarpışmalar da olmuştu. Çünkü onlar birkaç gün muhasara altında tutulmuşlar, savaşmışlar ve kendileriyle savasılmıştı. Daha sonra sürgüne gönderilmek üzere barış yaptılar. Bununla birlikte kesin ve kat'î bir savaş olmamıştı. Ancak savaş başlar gibi olmuş ve muhasara olmuştu. Yüce Allah o malları özel olarak Rasülüne tahsis etti. Mücahid dedi ki: Yüce Allah, onlara Rasülüne yardım ettiğini, onlun da bineksiz ve gereçsiz olarak zafere eriştirmiş olduğunu bildirip hatırlattı. "Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselere" düşmanlarından dilediklerine "musallat eder." Bu âyette da o malların, ashabı bir tarafa, özel olarak Allah'ın Rasülüne has olduğu açıklanmaktadır. |
﴾ 6 ﴿