12

Ey Peygamber! Mü’min kadınlar: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri" üzere sana bey'at etmeye geldikleri vakit, beyatlerini kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile! Şüphesiz ki Allah çok mağfiret edendir, çok mehamet edendir.

Bu âyete dair açıklamalarımızı sekiz başlık halinde sunacağız:

1- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Kadınlarla Bey'atleşme Şekli;

Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi fethettikten sonra Mekkeli kadınlar gelip, ona bey'at ettiler.

"Ey Peygamber! Mü’min kadınlar... üzere sana bey'at etmeye geldikleri vakit..." âyeti ile onlardan, ortak koşmamak üzere... bey'at alması emrolundu.

Müslim'in Sahihinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımı Âişe (radıyallahü anha)'dan söyle dediği rivâyet edilmektedir: Mü’min hanımlar Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın yanına hicret ederek geldiklerinde yüce Allah'ın:

"Ey Peygamber! Mü’min kadınlar:

"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri... üzere sana bey'at etmeye geldikleri vakit..." âyeti gereği imtihan olunurlardı. Âişe dedi ki: Mü’min hanımlardan kim bu şartlan kabul ediyorsa o imtihan edilmeyi de ikrar ve kabul etmiş oluyordu. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da hanımlar bunu sözleriyle ikrar edip kabul etti mi onlara; "Haydi gidin, ben sizinle bey'atleştim" diyordu. Allah'a yemin olsun ki Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın eli hiçbir kadının eline değmedi. Onlarla sadece söz ile bey'atleşti. Âişe dedi ki: Allah'a yemin ederim ki, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlardan ancak yüce Allah'ın kendisine emrettiği şartlarla bey'atleşti. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın eli hiçbir kadının eline değmedi. O, onlardan söz aldı mı sözlü olarak: "Ben sizinle bey'atleştim" derdi Bahârl, V, 2025; Müslim, 1489; İbn Mâce, II, 959.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet olunduğuna göre o kadınlar ile kendisinin eli ile kadınların eli arasında bir elbise parçası bulunduğu halde -onlara bey'at şartlarını koşuyor ve- onlarla bey'atleşiyordu.

Denildiğine göre Rasûlullah erkekler bey'atini bitirdikten sonra, Safa tepesi üzerine Ömer (radıyallahü anh) onunla birlikte ve ondan biraz daha aşağı bir yerde oturdu. Hanımlara bey'at şartlarını koşuyor, Ömer de kadınlarla musafahalaşıyordu. Yine rivâyet edildiğine göre o bir hanımı Safa üzerinde durmakla görevlendirdi ve bu kadın onlarla bey'atleşti.

İbnu’l-Arabî dedi ki: Bu zayıftır. Asıl Sahih'de bulunan rivâyete bakmak ve ona itibar etmek gerekir.

Um Atiyye dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye geldiğinde ensar hanımlarını bir evde topladı. Sonra bize Ömer b. el-Hattâb'ı gönderdi. Kapıda durup selam verdi, biz de selamını aldık. Ömer dedi ki: Ben Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın size gönderdiği elçisiyim. Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayınız, Kadınlar: Evet deyince, evin dışından elini uzattı, biz de evin içinden ellerimizi uzattık sonra da: Şahid ol Allah'ım dedi.

Amr b. Şuayb'ın babasından, onun dedesinden rivâyetine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımlarla beyatleşecek olursa içinde su bulunan bir kab getirilmesini emreder, elini o kaba daldırır, sonra da hanımlara emir vererek onlar da ellerini o kaba daldırırlardı.

2- Ebû Süfyan'ın Hanımı Hind'in Bey'ati ve Bey'atte Şart Koşulan Âyetin Mahiyeti:

Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları" deyince Uhud günü Hamza'ya yaptıklarından çekindiğinden ötürü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendisini tanıması korkusu ile yüzünü örtmüş alarak gelen Utbe kızı Hind: Allah'a yemin ederim ki, sen bizden erkeklerden aldığını görmediğimiz bir şartı istiyorsun, demişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da o gün erkeklerle sadece müslüman olmak ve cihad etmek şartı ile bey'atleşmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hırsızlık yapmamaları" diye buyuranca Hind: Ebû Süfyan cimri bir adamdır. Ben onun malından (ondan habersiz) ihtiyacımız için gerekeni alıyorum, dedi. Bunun üzerine Ebû Süfyan; O sana helal olsun deyince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü onu tanıyarak: "Sen Hind misin?" dedi. Hind: Allah geçmişi affetti, dedi. Daha sonra Peygamber: "Zina etmemeleri" diye buyurunca Hind: Hür bir kadın hiç zina eder mi? dedi. Sonra: "Çocuklarını öldürmemeleri" yani kız çocukları diri diri gömmeyip ceninlerini düşürmemeleri... deyince Hind: Biz küçükken onları besleyip büyüttük, sense Bedir günü onları öldürdün. Sen de, onlar da işi daha iyi bilirsiniz. Mukâtil 'in rivâyetine göre de şöyle demiştir: Biz küçükken onları besleyip, büyüttük, siz de büyüdükten sonra onları öldürdünüz. Sizler ve onlar durumu daha iyi bilirsiniz. Bunun üzerine Ömer b. el-Hattâb sırt üstü yatıncaya kadar güldü. Onun ilk çocuğu Hanzala b. Ebi Süfyan da Bedir günü öldürülmüş idi. Peygamber daha sonra: "Elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp götürmemeleri ve hiçbir marufta sana İsyan etmemeleri..." diye buyurdu.

Denildiğine göre

"elleri" yani laf taşıyıp götürmek suretiyle dilleri

"ve ayakları arasında" âyeti ise, fercleri demektir.

Bir diğer açıklamaya göre "elleri arasında" lâfzı öpmek ve el ile yoklamak "ayakları arasında" da cima demektir. Başkalarından olma çocukları kocalarının çocuklarıdır, diye iddia etmemeleri demek olduğu da söylenmiştir. Çoğunluğun (Cumhûrun) görüşü budur. Herhangi bir kadın başkasının çocuğunu bulup alır, onu kocasındanmış gibi gösterir ve: Bu benim senden çocuğumdur, dermiş. İşte bu da yalan ve iftira kabilindendir.

Bir diğer açıklamaya göre;

"elleri ve ayakları arasında" ifadesi çocuktan kinayedir. Çünkü çocuğu taşıdığı karnı önünde, çocuğun doğduğu yer olan ferci ayakları arasındadır. Her ne kadar bundan önce zina yasaklanmış kse de başka birisinden olma çocuğu kadının kendi kocasının çocuğu gibi göstermesi hususunda genel bir ifadedir.

Rivâyet olunduğuna göre Hind bunları duyunca şöyle demiş: Allah'a yemin olsun ki, elbette ki uydurulan bir iftira çok çirkin bir iştir. Sen ancak en doğru ve güzel olanın ve üstün ahlâkî hasletlerin yerine getirilmesini emrediyorsun.

Daha sonra yüce Allah:

"Ve hiçbir marufta sana İsyan etmemeleri" diye buyurmaktadır. Katade ağıt yakmamaları ve onlardan hiçbir kadın yanında mahremi bulunmadıkça başbaşa bir erkekle kalmamaları... diye açıklamıştır. Said b. el-Müseyyeb, Muhammed b. es-Saib ve Zeyd b. Eslem de şöyle demişlerdir: Bu yüzlerini tırmalayarak yırtmamaları, yakalarını yırtmamaları, vay başıma gelenler! diye feryat ve figan etmeyip saçlarını (ağıt dolayısıyla) çözmemeleri, mahrem bir kimse olması müstesna erkekler ile (gizlice) konuşmamaları demektir. Um Atiyye'nin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet ettiğine göre bu âyet, ağıt yakmak hakkındadır. İbn Abbâs'ın görüşü de budur.

Şehr b. Havşeb, Ummu Seleme'den onun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet ettiğine göre:

"Ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri" âyetini "feryad ve figan ederek ağıt yakmaktır" diye açıklamıştır. Bu yolla Peygamber Efendimiz'e merfu' bir hadis olarak teşbit edemedik

-Mus'ab b. Nûh dedi ki: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bey'at eden hanımlardan oldukça yaşlı bir hanıma yetiştim, Bana yüce Allah'ın:

"Ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri" âyeti hakkında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan: "Ağıt yakmaktır" diye buyurduğunu rivâyet etti. Müsned, IV, 55

Müslim'in Sahih'inde Um Atiyye'den gelen rivâyete göre şu:

"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları... ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri üzere..." âyeti nâziî olunca, Peygamber: "Ağıt yakmak da bunun bir bölümüdür" diye buyurdu. Um Atiyye dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü dedim, filan oğulları bundan müstesna olsun, çünkü onlar cahiliye döneminde iken benimle birlikte ağıt yakmışlardı. Benim de onlarla birlikte ağıt yakmam mutlaka gerekir. Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Filan oğulları müstesna olsun" diye buyurdu. Müslim. II, 646; Buhârî, VI, 2637; Tirmizî, V, 411; Müsned, VI, 407, 40H

Yine Um Atiyye'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) beyat ile birlikte bizden ağıt yakmamamıza dair söz aldı. Beş hanım müstesna bizden hiçbir hanım o sözüne bağlı kalmadı. Bunlar Um Süleym, Um el-Alâ ve Muaz'ın hanımı Ebû Sebre'nin kızı ya da Ebû Sebre'nin kızı ve Muaz'ın hanımıdırlar Buhârî, I, 440, VI, 2637; Müslim, I, 645, 646; Müsned, V, 84, VI, 408

Yine denildiğine göre buradaki

"ma'ruf" Allah'a ve Rasûlüne itaat etmektir. Bu Meymûn b. Mihrân'ın görüşüdür.

Bekr b. Abdullah el-Müzenî de şöyle demiştir: Kendilerinin hayrına ve iyiliğine olan hiçbir hususta sana isyan etmemeleri demektir,

el-Kelbî dedi ki: Bu âyet, Allah'ın ve Rasûlünün emretmiş olduğu bütün maruflar (iyi hususlar) hakkında geneldir.

Rivâyet edildiğine göre bu âyet okunurken Hind de söyle demiştir: Bizler herhangi bir hususta sana İsyan etmek niyetini taşıdığımız halde buraya gelip oturmadık.

3- Bu Âyette Bazı Yasakların Özellikle Zikredilmesinin Sebebi:

Yüce Allah ve Rasûlü bey'atin muhtevasında birtakım hususları zikretmektedir. Bu sözler arasında dindeki temel yasaklar açıkça zikredildiği halde, emir türünden olan temel hususlar sözkonusu edilmemiştir. Bunlar da aynı şekilde altı tanedir: (Kelime-i) Şehadet, namaz, zekat, oruç, hac ve cünubluktan gusletmek.

Bunun böyle zikredilmesinin sebebi ise, nehyin bütün zaman ve haller hakkında daimi ve sürekli oluşudur. O bakımdan daimi ve sürekli olan şarta dikkat çekmek daha önceliklidir.

Bir diğer açıklamaya göre yasaklanan bu hususları işleyen birçok kadın vardı. Şerefli bir nesebe sahib olmaları bu işleri işlemelerine engel teşkil etmiyordu. İşte bundan dolayı bu yasaklar özellikle zikredilmiştir. -Bu yönüyle- bunun bir benzeri de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Abdü'l-Kayslıların heyetine söylediği: "Ve ben sizlere kurutulmuş kabak kaplarını, testileri, oyulmuş hurma kütüklerini ve ziftlenmiş kapları (kullanmanızı) yasaklıyorum. " Buhârî, II, 506, III, 1292; Müslim, I, 46, III, 157H Bu âyet ile diğer günahlar bir tarafa, şarap içmek masiyetini terketmeleri noktasında dikkatlerini çekmiş bulunmaktadır. Çünkü onlar içki içmeyi çokça arzu ediyorlar ve bunu adet edinmişlerdi. Kişi çokça arzu ettiği bir günahı terkedecek olursa, arzulamadığı diğer günahları terketmesi daha bir kolay olur.

4- Kadının Kocasının Malından Alacağı Miktarın Sınırı;

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bey'at şartları arasında:

"Hırsızlık yapmamaları" diye buyurunca Hind: Ey Allah'ın Rasûlü, dedi. Şüphesiz ki Ebû Süfyan eli sıkı bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek kadarını almamda benim için bir vebal olur mu? Peygamber: "Maruf sınırları dışında olmadıkça hayır" diye buyurdu. Buhârî, V, 2052, 2054; Müslim, III, 1339; Dârimî, II, 211; Dârakutnî, IV, 2Ü, Ebû Dâvûd, IIE, 289; Nesâi, VIII, 246; İbn Mâce, II, 769; Müsned, VI, 39, 50, 206

Bu sözleriyle Hind sadece Ebû Süfyan'ın kendisine verdikleri ile kalıp ihtiyaçlarını göremeyeceğinden yahutta bundan fazlasını alarak sözü geçen bey'ati bozup hırsızlık yapmış olmaktan korktuğunu ifade etmiş oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da ona "hayır" yani maruf Ölçüleri içerisinde aldıkların için senin hakkında vebal yoktur, dîye buyurdu. Bundan maksat ihtiyaçtan daha fazlasına el uzatmamaktır.

İbnu'l-Arabî dedi ki: Bu ancak örtüler arasında ondan saklamadığı yahut üzerine kilit vurmadığı mallar hakkındadır. Bu durumda kadın eğer bu örtüyü kaldırıp ondan herhangi bir şey alacak olursa emre karşı geldiği bir hırsızlık yapmış olur ve bundan dolayı da eli kesilir.

5- Bey'atte Kadınlara Koşulan Şartlar Erkeklere de Koşulmuştur:

Übâde b. es-Sâmit dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlara şart koştuğu gibi bize de şart koşmuştur:

"Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın, hırsızlık yapmayın, zina etmeyin, çocuklarınızı öldürmeyin, biriniz diğerine büyü yapmasın, size vermiş olduğum maruf herhangi bir hususta bana isyan etmeyin."

Bundan dolayı İbn Bahr ve başkaları yüce Allah'ın:

"Bir iftira düzüp getirmemeleri" âyetinden kasıt büyüdür, demiştir,

ed-Dahhak dedi ki: Bu, iftirayı yasaklayan bir âyettir yani herhangi bir erkek ya da bir kadına büyü yapmasınlar, demektir. Buna göre;

"bir iftira düzüp getirmemeleri" bir büyü yapmamaları demektir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

"Elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri" âyeti ile ilgili olarak Cumhûrun görüşü şudur:

"Elleri" yani buluntu olarak aldıkları

"ve ayakları arasında" zinadan dolayı doğurdukları herhangi bir çocuğu

"bir iftira düzüp getirmemeleri" demektir. Bu açıklama az önce geçmiş bulunmaktadır.

6-Genel Olarak Bütün Emirlerde Özel Olarak da Ağıt Yakmamak Hususunda Peygambere İsyan Edilmemelidir:

Buhârî’de İbn Abbâs'tan gelen rivâyete göre o yüce Allah'ın:

"Ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri" âyeti ile ilgili olarak şöyle demiştir: Bu yüce Allah'ın kadınlara koştuğu bir şarttır. Müslim, III, 1333; İbn Hibbân, Sahih, X, 253; Müsned, V, 313, 320 (21 Buhârî, IV, 1857 Anlamı hususunda da belirttiğimiz gibi farklı görüşler ileri sürülmüştür. Doğrusu bunun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın verdiği bütün emirler ile yasakladıkları hakkında umumi olduğudur. Böylelikle bunun kapsamına ağıt yakmak, elbiseleri yırtmak, saçı yolmak ve mahrem olmayanlarla tenhada başbaşa kalmak ve benzeri hususlar da girer. Bütün bunlar büyük günahlardandır, cahiüye işlerindendir,

Müslim'in Sahih'inde Ebû Malik el-Eş'âri'den gelen rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem); "Ümmetim arasında cahiliye işlerinden oları dört husus var olacaktır" diye buyurmuş ve bunlar arasında ağıt yakmayı da zikretmiştir Müslim, II, 644; Tirmizî, II, 325; Müsned, II, 414, 445, 456, V, 349

Yahya b. Ebi Kesir'in, Ebû Seleme'den, onun da Ebû Hüreyre'den rivâyetine göre Ebû Hüreyre şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Şu ağıt yakan kadınlar kıyâmet gününde birisi sağda ve birisi solda otmak üzere iki saf halinde durdurulacaklardır. Süresi ellibin yıl kadar olan bir gün boyunca köpeklerin havladıkları gibi havlayacaklar, sonra da cehenneme atılmaları emrolunacaktır."

Yine Ebû Hüreyre'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Melekler ağıt yakan ve (ağlarken ya da şarkı söylerken) hazince feryat eden hiçbir kadına dua etmezler." Müsned, II 362; Tayâtisi, Müsned, I, 322; Ebû Yala, Müsned, X, 521; Heyseıni, Mecmâ, III, 13de Ebû Mirfıye hakkında: "Ona sika (güvenilir) tüyen de onu cerh (tenkid) edeni de bulamadım. Diğer râviler ise sikadır" demektedir

Ömer b. el-Hattâb (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre o ağıt yakan bir kadının sesini duymuş, onun yanına giderek elindeki kamçısı ile başörtüsü başından düşünceye kadar döğmüş. Ey mü’minlerın emiri kadının örtüsü başından düştü, ona bir baksana, deyince o: Böyle bir kadının saygınlığı kalmaz diye buyurmuştur,

Bütün bu rivâyetleri senetleriyle es-Sa'lebî (Allah'ın rahmeti üzerine olsun) rivâyet etmiştir.

Yüce Allah'ın:

"Sana isyan etmemeleri" ifadesi oldukça güçlü bir ifade olmakla birlikte

"hiçbir m'arufta" diye tahsis edilmesi hususunda da iki görüş vardır: Bu anlamı tekid etmek üzere bir açıklamadır. Yüce Allah'ın;

"Dedi ki, Rabbim hak ile hükmet" (el-Enbiya, 21/112) âyetine benzemektedir. Çünkü sadece "hükmet" demiş olsaydı, el betteki yeterdi.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bey'atinde

"maruf" şartının koşulmasının sebebi şudur: Ondan başkasına itaatin de maruf şartına bağlı olduğunu, emir veren için daha bağlayıcı olduğuna dikkat çekmek ve bu husustaki tereddüdü özellikle daha çok ortadan kaldırmak içindir.

7- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Erkeklerden ve Kadınlardan Bey'at Aldığına Dair Rivâyet:

Buharî'nin rivâyetine göre Ubade b. es-Sâmit şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzurunda idik. "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, zina etmemek, hırsızlık yapmamak üzere bana bey'at eder misiniz?" deyip kadınlar(ın bey'ati) ile ilgili âyeti okudu. -Süfyan'ın rivâyet ettiği lâfız ise çoğunlukla: "O âyeti okudu şeklindedir..."- Sizden bu şartlara tamamıyla bağlı kalanın ecrini Allah verecektir. Kim (şartlara uymayarak) bunlardan herhangi birisini işleyecek olur da bunun cezasını çekerse, bu onun için bir keffaret olur. Kim bunlardan herhangi birisini işleyip Allah da onu setredecek olursa cezası Allah'a aittir. Dilerse onu azaplandırır, dilerse onun bu günahını ona bağışlar. " Buhârîl, 15, III, 1413, W, 1H57, IV, 1S57, VI, 2490. J494, 2637, 2716; Müslim, 111, 1333; Tirmizî, IV, 45; Dârimi, Ll, 290; Dârukutnî, II, 2\\, 215; Nesâi, VII, 141, 142, 14S. löl, VIII, 10H; Müsned, V, 313, 314. 320.

Buhari ve Müslim'deki rivâyete göre İbn Abbâs dedi ki: Ramazan bayramı günü Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekir, Ömer ve Osman ile namazlarda bulundum. Hepsi de namazı hutbeden önce kılarlar, sonra da hutbe irad ederlerdi. Allah'ın Peygamberi -Allah'ın salât ve selâmı ona- şu anda elleriyle erkeklerin oturmalarını işaret etmesini görüyormuşum gibi (minberden) indi. Sonra onları yararak ilerledi ve nihayet Bilal ile birlikte kadınların bulunduğu yere kadar gelip:

"Ey Peygamber! Mü’min kadınlar: Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri ve hiçbir marufta sana isyan etmemeleri üzere sana bey'at etmeye geldikleri vakit..." diye âyetin tamamını okudu, Âyeti okuyup bitirdikten sonra: "Siz bu şartlara bağlı kalmaya devam ediyorsunuz değil mi?" diye buyurdu. -Başka hiçbir kadın ona cevab vermeksizin- sadece bir kadın şöyle dedi: Evet ey Allah'ın Rasûlü, dedi. (Hadisin ravilerinden) el-Hasen (b. Müslim) bu kadının kim olduğunu bilmiyor. Peygamber: "Haydi sadaka veriniz" diye buyurdu. Bilal de elbisesini açtı, Ilımanlar da yüzüklerini, bileziklerini Bilal'in açtığı örtüye atıveriyorlardı. Bu Buhârî’nin lâfzıdır. Buhârî, 1, 332, IV, 1H57; Müslim, II, 602; Müsned, i, 331,

8- İmâmın (İslâm Devlet Başkanının) Bu İmtihan Şartlarını Kadınlara Koşması:

el-Mehdevî dedi ki; Müslümanlar İmâmın kadınlara bu şartları koşamayacağını icmâ' ile kabul etmişlerdir. Bu husustaki emir bağlayıcı bir emir değil, mendupluk ifade eden bir emirdir.

Bazı kıyas âlimleri de şöyle demişlerdir: Şayet İslam yurdunun uzaklığından ötürü sınamaya gerek duyulacak olursa, müslümanların İmâmının böyle bir sınamayı yapma görevi vardır.

12 ﴿