11

Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz. Kim Allah'a îman ederse, onun kalbine hidayet verir. Allah herşeyi en iyi bilendir.

"Allah'ın İznî" yani O'nun iradesi ve kazası (hükmü)

"olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz."

el-Ferrâ' dedi ki: Allah'ın emri ile olmadıkça... demektir. Allah'ın ilmi ile olmadıkça... diye de açıklanmıştır.

Denildiğine göre âyetin nüzul sebebi şudur; Kâfirler: Eğer müslümanların üzerinde bulundukları hal hakkın kendisi ise ,Allah onları dünyada musibetlere karşı elbetteki koruyacaktır. Yüce Allah bu âyeti ile şunu açıklamaktadır: Bir üzüntüyü yahut dünya ya da âhirette bir cezayı gerektiren söz ya da fiil, tan ya da maldaki herbir musibet, yüce Allah'ın ilmi ve kazası iledir.

"Kim Allah'a îman ederse" Allah'ın izni ile olmadıkça ona hiçbir musibetin gelip çatmayacağını bilir ve bunu tasdik ederse,

"onun kalbine" sabır ve (kadere) rıza için

"hidayet verir." Îman üzere kalbine sebat verir, diye de açıklanmıştır. Ebû Osman el-Cîzî dedi ki: Kimin imanı sahih olursa, Allah da onun kalbini sünnete uymaya iletir.

"Kim Allah'a îman ederse, onun kalbine hidayet verir" âyetinin şu demek olduğu da söylenmiştir: Yani musibet esnasında bu kimse: "İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn: Şüphesiz biz Allah'ınız ve muhakkak biz O'na döneceğiz" der. Bu açıklamayı İbn Cübeyr yapmıştır.

İbn Abbâs dedi ki: Bu, yüce Allah'ın o kimsenin kalbinde; başına gelen bir musibetin, onun gelip kendisini bulmamasının imkânsız olduğunu ve ona gelip isabet etmeyenin, ona gelip isabet etmesinin imkansız olduğunu, yakîn bir şekilde bilmesi demektir.

el-Kelbî dedi ki: Bu hidayet şudur: Kişi belâya maruz kaldığı vakit sabreder. Ona bir nimet ihsan olunduğu vakit şükreder. Haksızlık yapıldığında bağışlar. Bir diğer açıklamaya göre: Kalbine cennette sevaba nail olma hidayetini verir, yolunu gösterir.

"Hidayet verir" âyeti genel olarak "ye" harfi üstün, "dal" harfi de kesreli olarak okunmuştur. Buna sebeb ise daha önceden

"Allah" adının zikredilmiş olmasıdır. es-Sülemî ve Katade ise;

"Kalbine hidayet verilir" şeklinde "ye" harfini ötreli ve "dal" harfini de üstün, meçhul bir fiil olarak ve "kalb" lâfzındaki "be" harfini de (nâib-i fail: sözde özne) olarak ötreli okumuşlardır, Çünkü bu, faili zikredilmemiş bir fiildir.

Talha b. Mûsarrif ve el-A'rec ise; "Hidayet veririz" şeklinde tazim "nun"u ile; "Kalbine" lâfzını da ("be" harfini) nasb ile okumuşlardır. İkrime ise; Kalbi yatışır, sükûnet bulur' diye sakin bir hemze ile ve (kalbdeki) "be" harfini merfu olarak okumuştur. Kalbi sükûn ve itminan bulur, demek olur. Malik b. Dinar da onun gibi okumuş olmakla birlikte o, hemzeyi yumuşatarak (telyîn ile) okumuştur.

"Allah herşeyi en iyi bilendir." Boyun eğenin ve işi O'nun emrine havale edenin teslimiyeti ile O'nun emrinden hoşlanmayanın hoşlanmayışı O'na gizli değildir.

11 ﴿