TALÂK SÛRESİRahmân ve Rahîm Allah'ın İsmi ile Bütün ilim adamlarının görüşüne göre Medine'de inmiştir. Onbir ya da oniki âyet-i kerimedir. 1Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın ve o İddeti sayın, Rabbiniz olan Allah'tan korkun. -Apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali dışında- evlerinden onları çıkarmayın, onlar da çıkmasınlar. İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, şüphe yok ki kendi kendisine zulmetmiş olur. Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir. Bu âyete dair açıklamalarımızı ondürt başlık halinde sunacağız: "Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman..." âyetinde hitap Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'adır. Ona tazim ve tefhim olsun diye çoğul lâfzı ile muhatab alınmıştır. İbn Mace'nin Sünen'inde Said b. Cübeyr'in, İbn Abbâs'tan, onun Ömer b. el-Hattâb'tan rivâyetine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafsa (radıyallahü anha)'yı boşamış sonra ona ric'at (dönüş) yapmıştır İbn Mâce, I, 650; Hâkim, Müstedrek, 11, 215; Ebû Dâvûd, II, İS5; Nesâî, VI, 213 Katade, Enes'ten şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hafsa (radıyallahü anha)'yı boşadı. O da ailesinin yanına gitti. Yüce Allah Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)e: "Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman iddetleri vaktinde boşayın" âyetini indirdi. Ona: Hafsa'ya ric'at yap, çünkü o çok namaz kılan, çok oruç tutan birisidir ve o senin cennetteki hanımlarındandır, denildi. Bunu el-Maverdî, el-Kuşeyrî ve es-Sa'lebî zikretmiştir. İbn Kesîr, Tefsir, IV, 37H el-Kuşeyrî ayrıca şunu da rivâyet etmektedir: Onun ailesinin yanına çıkıp gitmesi hakkında da yüce Allah'ın: "Evlerinden onları çıkarmayın" âyeti nazil oldu. el-Kelbî dedi ki: Bu âyetin nüzul sebebi Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın Hafsa'ya kızgınlığıdır. Ona gizlice bir sır söylediğinde bu sırrı Âişe'ye açıklayınca, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) da onu bir defa boşadı, bunun üzerine bu âyet-i kerîme indi. es-Süddî dedi ki: Âyet, Abdullah b. Ömer hakkında inmiştir. O, hanımını ay hali iken bir defa boşadı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona hanımına ric'at yapmasını, sonra da temizleninceye ve ay hali oluncaya, sonra bir daha temizleninceye kadar nikâhı altında tutmasını emretti. Eğer yine onu boşamak istiyor ise onunla cima yapmaksızın temizleneceği vakit onu boşasın. İşte yüce Allah'ın hanımların süresi içerisinde boşamalarını emretmiş olduğu iddet budur. Buhârî, V, 2011; Müslim, II, 1093. 1094, 109î. 1097; Tirmizi III, 479; Dârimî, 11. ny. Darakutni, IV, 5, fi, 28; Ebû Dâvûd, 11. 255, 256; Nesâî, VI, 13M, 141. 212; İbn Mâce, 1. 651, 652: Muvatta’, II. 576; Müsned, 1, <İ3, II, '&, î«. 1^, 1^» Şöyle de denilmiştir: Bazı erkekler Abdullah b. Ömer'in yaptığının benzerini yaptılar. Abdullah b. Amr b. el-Âs, Amr b. Said b. el-Âs ile Utbe b. Gazvan bunlardandır. Âyet-i kerîme onlar hakkında inmiştir. İbnu'l-Arabi dedi ki: Bütün bunlar her ne kadar sahih değil iseler de, birinci görüş daha uygun görülmektedir. Bunda daha sahih olan da bunun yeni bir şer'î hükmün açıklaması olduğudur. Âyetin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a hitab olmakla birlikte maksadın onun ümmeti olduğu da söylenmiştir. Muhataptan gaibe farklı lâfızlarla hitap etmiş bulunmaktadır. Bu, fasih bir anlatını tarzıdır. Nitekim yüce Allah: "Hatta siz gemilerde bulunduğunuz zaman, onlar da içindekileri güzel bir rüzgar ile götürüp..." (Yûnus, 10/22) diye buyurmaktadır. Âyetin takdiri şöyledir: Ey Peygamber! Sen onlara: "Kadınları boşadığınız zaman İddetleri vaktinde boşayın" de. İşte bu da tefsir âlimlerinin, burada hitap yalnız ona yönelik olmakla birlikte, mana hem kendisini, hem mü’minleri kapsamaktadır. Yüce Allah mü’minlere hitab etmek istediğinde ona: "Ey nebi: peygamber" âyeti ile taltifte bulunmuştur. Eğer hitab hem lâfız, hem mana itibariyle ona yönelik ise: 'Ey Rasûl' diye ona hitab etmiştir. Derim ki: İddet ile ilgili hükümlerin ensardan Yezid b. es-Sekenin kızı Esma hakkında nazil oluşu bu görüşün doğruluğuna delildir. Ebû Davud'un Kıtab'ında (Sünen'inde) ondan gelen rivâyette belirtildiğine göre Esma Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın döneminde (kocası tarafından) boşandı. Henüz boşanan kadının iddeti hakkında bir hüküm yoktu. Yüce Allah, Esma boşanınca boşamak için iddet hükmünü indirdi. Böylece, boşamak dolayısıyla iddetin hakkında indiği ilk kişi o oldu. Ebû Dâvûd, II, 235; Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübrâ, VII. i M Bundan maksadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a tazim maksadıyla nida olduğu ve sonradan: "Kadınları boşadığınız zaman" diye buyurulduğu da söylenmiştir. Bu da (bu yönüyle yüce Allah'ın: "Ey îman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir" (el-Mâide, 5/90) âyetine benzer. Onların öncelikleri ve üstünlükleri dolayısıyla yüce Allah mü’minleri önce sözkonusu etmiş, sonra da: "İçki, kumar, putlar ve fal okları" diye buyurmuştur. es-Sa'lebi’nin rivâyet ettiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Şüphesiz ki Allah tarafından en cok buğzedîlen helâl talâktır." Ebû Dâvûd, II, 255; İbn Mâce, I, 650 Ali (radıyallahü anh)'dan rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Evleniniz fakat boşamayınız. Çünkü boşamaktan dolayı hiç şüphesiz Arş sarsılır." Ebû Mûsa'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki; "Bir şüpheden olması müstesna kadınları boşamayın. Münâvî, Feydu’l-Kadir, V, 442: 'İbn Asâkir. Çünkü muhakkak aziz ve celil olan Allah, tat alan erkekleri de, tat alan kadınları da sevmez." Bezzâr, Müsned, VIII, 71; Teberânî, Evsat, VIII, 24. Enes'ten şöyle dediği rivâyet edilmiştir. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Münafıktan başka hiçbir kimse ne talâk ile yemin eder, ne de talâk ile yemin edilmesini ister."(2) Bütün bunları es-Sa'lebî -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- kitabında müsned olarak rivâyet etmiştir. Dârakutnî dedi ki: Bize Ebû'l-Abbas Muhammed b. Ali ed-Dulâbî ile Yakub b. İbrahim anlatarak dedi ki: Bize el-Hasen b. Arefe anlattı dedi ki: Bize İsmail b. Ayyaş, Humeyd b. Malik el-Lahmî'den anlattı. O Mekhul'den, o Muaz b. Cebel'den şöyle dediğini rivâyet etti: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana dedi ki: "Ey Muâz, yüce Allah yeryüzünde köle azad etmekten daha çok sevdiği bir şey yaratmış değildir. Yine yeryüzünde talaktan daha çok nefret edilen bir şey yaratmış değildir. Bundan dolayı bir kimse kölesine: Sen inşaallah hürsün diyecek olursa, o köle hür olur ve bunun istisnâsı(nın, inşaallah demesinin hükmü) yoktur. Eğer bir kimse hanımına: İnşaallah sen benden boş ol, diyecek olursa, onun bu istisnası onun için geçerlidir ve hanımı ondan boş olmaz." Dârakutnî, IV, 35 Bize Muhammed b. Mûsa b. Ali anlattı dedi ki; Bize Humeyd b. er-Rabi anlattı dedi ki: Bize Yezid b. Harun anlattı, bize İsmail b. Ayyaş bu isnadı ile buna yakın lâfızlarla rivâyet etti. Humeyd dedi ki: Bana Yezid b. Harun dedi ki: Eğer Humeyd b. Malik bilinen birisi olsaydı bu hadis nasıl bir hadis olurdu. Ben: O benim dedemdir dedim. Yezid dedi ki: Beni çok sevindirdin, beni çok sevindirdin. İşte şimdi bu hadis, denilen şey oldu Dârakutni, IV, 35 Bize Osman b. Ahmed ed-Dakkak anlattı dedi ki: Bize İshak b. İbrahim b. Suneyn anlattı dedi ki: Bize Ömer b. İbrahim b. Halid anlattı, Bize Humeyd b. Malik el-Lahmî anlattı. Bize Mekhul, Malik b. Yehamir'den anlattı. O Muaz b. Cebel'den dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah talaktan daha çok buğzettiği bir şeyi helal kılmamıştır. Bundan dolayı kim talâk verir ve istisna yaparsa (inşaallah derse) onun istisna yapması lehine olmak üzere geçerlidir." Dârakutni, IV, 35 İbnu’l-Münzir dedi ki: Talâkta ve köle azad etmekte istisna hususunda ilim -adamlarının farklı görüşleri vardır. Bir kesim: Bu caizdir demiştir. Biz bu görüşü Tavus'tan rivâyet ermekteyiz. Kûfeli Hammâd , Şafii, Ebû Sevr ve Re'y ashabı da bu görüşü benimsemişlerdir. Malik ve Evzai'nin görüşüne göre ise boşamada istisna câiz değildir. Sadece boşamada Katade'nin görüşü de böyledir. İbnu’l Münzir dedi ki: Bense birinci görüşü benimsiyorum. 3- Talâkın (Boşamanın) Helâl ve Haram Olan Şekilleri: Dârakutnî'nin rivâyet ettiği Abdurrezzak yoluyla gelen hadiste şöyle denilmektedir: Bana amcam Vehb b. Nafi haber verdi dedi ki: İkrime'yi, İbn Abbâstan hadis naklederek şöyle derken dinledim: Talâk (boşama) dört şekildir. İkisi helaldir, ikisi haramdır. Helal şekillen kocanın hanımını cima sözkonusu olmaksızın temiz olduğu bir dönemde boşaması ile hamileliği açıkça belli olduğu haliyle hamile iken boşamasıdır. Haram boşamalara gelince, hanımını ay hali iken ya da onunla cima etmeyi sürdürürken hanımın rahminde çocuk var mı, yok mu bilmeksizin boşalmışıdır. Dârakutnî, [Y, 37: Abdurrezzak, Mûsannaf, VI, 301; Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübrâ, VII, 325 4- Kadının İddet Vaktinde Boşanması: "Kadınları... iddetleri vaktinde boşayın" âyeti ile ilgili olarak Ebû Davud'un kitabında ensardan Yezid b. es-Seken'in kızı Esma'dan gelen rivâyete göre o Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in döneminde (kocası tarafından) boşandı. Henüz boşanan kadının iddeti sözkonusu değildi. Esma boşandığında yüce Allah da boşamak için iddet hükmünü indirdi. Böylece o ulak dolayısıyla hakkında iddet hükmünün indirilmiş olduğu ilk kadın oldu. Bu hadis daha önceden de geçmiş bulunmaktadır. Birinci başlığın son taraflarında geçen bu hadisin kaynakları da burada gösterilmiştir. 5- İddet Kendileri ile Gerdeğe Girilmiş Kadınlar Hakkında Sözkonusudur: "İddetleri vaktinde" âyeti, sözkonusu edilen kadınların kocaları ile gerdeğe girmiş olan kadınlar olmasını gerektirmektedir. Çünkü kendileri ile gerdeğe girilmemiş olan kadınlar, yüce Allah'ın: "Ey îman edenler! Mü’min kadınları nikâhlayıp sonra kendilerine dokunmadan onları boşarsanız sizin için onlar aleyhine sayacağımız bir iddet olmaz" (el-Ahzab, 33/49) âyeti ile bunların kapsamı dışına çıkarılmaktadır. 6- Sünnete Uygun Olan ve Olmayan Talâk Şekilleri: Kim hanımını ilişki kurmadığı bir temizlik döneminde boşayacak olursa, bu boşaması geçerli olur ve sünnete uygun bir boşamadır. Eğer hanımını ay hali iken boşayacak olursa,- boşaması geçerli olur fakat sünnete uygun bir boşama olmaz. Said b. el-Müseyyeb ise ay halinde boşama olmaz. Çünkü sünnete uygun değildir, demiştir. Şia da bu görüsü benimsemiştir. Lâfız Dârakutnî'nin olmak üzere Buhârî ve Müslim'de Abdullah b. Ömer'den şöyle dediği rivâyet edilmektedir: Hanımımı ay hali iken boşadım. Ömer bunu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a söyledi. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öfkelenerek şöyle buyurdu: "O hanımına geri dönsün, sonra onu içinde iken boşamiş olduğu bu ay hali dışında yeni bir ay hali oluncaya kadar nikâhı altında tutsun. (Ay hali olduktan sonra) eğer onu boşamayı uygun görürse, ay halinden temizlenmiş olarak ve ona yaklaşmaksızın boşasın. İşte yüce Allah'ın emrettiği üzere iddet vaktinde boşamak böyle olur." Abdullah b. Ömer hanımını bir defa boşamıştı. Bu boşaması hanımını boşanma sayılarından sayılmıştı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kendisine emrettiği şekilde Abdullah b. Ömer hanımına dönüş yaptı. Dârakutni, IV, 6- Müslim, II, 1095: Müsned, II, 130 İbn Ömer'den gelen bir rivâyette belirtildiğine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu bir boşamadır" diye buyurmuştur Dârakutnî, IV, 9, 10 Bu da açık bir nastır ve şianın görüşünü reddetmektedir. 7- Sünnete Uygun Talâk, Bid'at Talâkı ve Bir Defada Üç Talâkı Vermek: Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Sünnet talakı kocanın hanımını herbir temizlik halinde bir defa boşamasıdır. Nihayet bunun sonu geldi mi işte yüce Allah'ın gözetilmesini emrettiği iddet budur. Bunu Dârakutnî, Â'meş'ten o Ebû İshak'tan, o Ebû'l-Ahvas'dan o da Abdullah'tan senediyle rivâyet etmiş bulunmaktadır Dârakutnî, IV, 5; İbn Mâce, I, 651; Beyhakî, es-Sunenü'l-Kübra, VII, 332 İlim adamlarımız dedi ki: Sünnete uygun talâk yedi şartı taşıyan boşama şeklidir: Eğer hanımı ay hali gören kadınlardan ise temizken, bu temizliği döneminde ona iligmemişken, daha öncesinde ay halinde bir boşama sözkonusu olmayıp peşinden sonrasında temizliğin olduğu bir dönemde talâk olmamışsa ve bir bedel vermekten uzak olmak şartıyla, hanımını bir talâk ile boşamasıdır. Bütün bu yedi şart daha önce geçen İbn Ömer ile ilgili hadisten çıkarılmaktadır. Şafii dedi ki: Sünnet talâk kocanın hanımını herbir temizlik halinde özel olarak boşamasıdır. Bununla birlikte bir temizlik halinde hanımını üç talâk ile boşayacak olursa, bu da bid'at olmaz. Ebû Hanife dedi ki: Sünnet talâk, hanımını herbir temizlik halinde bir talâk ile boşamasıdır. eş-Şa'bi dedi ki: Kişinin hanımını kendisi ile cima ettiği bir temizlik halinde boşaması caizdir. Bizim ilim adamlarımız ise şöyle demişlerdir: Hanımı ile cima etmediği bir temizlik halinde iddet süresi içerisinde peşinden talakın da bulunmadığı bir temizlik halinde bir defa boşar. Ayrıca bu temizlik halinin boşamanın gerçekleştiği ay halinin peşinden de gelmemiş olması gerekir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ona emret, hanımına ric'at yapsın. Sonra temizleninceye, sonra ay hali oluncaya kadar, sonra tekrar temizleninceye kadar onu nikâhı altında tutsun. Sonra dilerse nikâhı altında tutsun, dilerse onu bocasın. İşte Allah'ın hanımların içinde boşanmasını emrettiği iddet budur." Birinci başlıkta da geçen bu hadisin kaynakları için oraya bakınız. İmâm Şafii, yüce Allah'ın: "İddetleri vaktinde boşayın" âyetini ele almıştır. Bu ifade ise bütün boşamalar hakkında umumidir. İster bir, ister iki, ister daha fazla olsun. Yüce Allah bu âyet-i kerimede zamanı gözönünde bulundurmuş olup, sayıya itibar etmemiştir. İbn Ömer ile ilgili hadiste de böyledir. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona zamanı öğretmiştir, sayıyı değil. İbnu'l-Arabî dedi ki: Ancak bu sahih hadisten gafil olmaktır. Çünkü Peygamber: "Ona emret, hanımına ric'at yapsın" diye buyurmuştur. Bu ifade ise bir arada üç talâk verilebileceği görüşünü reddetmektedir. Hadîs-i şerîfte ise şöyle buyurulmuştur: Peki hanımını üç defa boşamış ise görüşün nedir? Dedi ki: Sana haram olur ve masiyet ile senden bain olur. Ebû Hanife söyle demiştir: Âyetin zahiri üç boşamanın da, tek boşamanın da aynı şey olduğuna delil teşkil etmektedir. Şafii'nin görüşü de budur. Ancak bundan sonra yüce Allah: "Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir" diye buyurmuştur. Bu ise üç talâkı vermenin âyetin kapsamı içerisine gireceği iddiasını çürütmektedir. İlim adamlarının çoğunluğu da böyle demiştir ve gerçekten de bu onlara yakışır. Malik'e gelince, o -dedikleri gibi- âyetin mutlak olduğunu gözünden kaçırmış değildir. Fakat belirttiğimiz gibi hadis âyet-i kerimeyi tefsir etmektedir. Şa'bî'nin görüşü olan içinde hanımı ile cima etmiş olduğu temizlik süresinde talâk caizdir görüsünü ise İbn Ömer yoluyla gelen hadis, hem nassı ile hem manasıyla reddetmektedir. Hadisin nassını önceden sunmuş bulunuyoruz. Manası ile bu görüşü reddetmesine gelince: Ay hali olan hanımın boşanması bunun bir kıymet ifade etmediğinden ötürü kabul edilmediğine göre; kendisinde İninim ile cima edilmiş temizlik halinin boşamaya engel olması öncelikle sözkonusudur. Çünkü hem rahimin (hamilelikle) meşgul olması korkusu ile hem de ondan sonra görülmesi gereken ay hali ile onun muteber olması ortadan kalkmaktadır, Derim ki: Şafii tek sözle üç talâk vermek ile ilgili görüşüne Dârakutnî'nin yaptığı bir rivâyeti delil göstermektedir. Buna göre Seleme b. Ebi Seleme b. Abdirrahman'ın babasından rivâyet ettiğine göre Abdurrahman b. Avf hanımı Kelboğullarından Esbağ kızı Turnadır'ı -ki bu kadın Ebû Seleme'nin annesidir- tek bir sözle üç talâk ile boşadı. Arkadaşlarından herhangi bir kimsenin onun bu davranışını ayıpladığımı dair bize bir haber ulaşmış değildir. (Dârakutnî) dedi ki: Ayrıca bize Seleme b. Ebi Seleme, babasından anlattığına göre Hafs b. el-Muğire hanımı Kavs kızı Fatımayı Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın döneminde bir defada üç tatak ile boşadı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımının ondan hain olduğunu belirtti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın bundan dolayı onu ayıpladığına dair bize bir şey ulaşmadı Dârakutnî, IV, 12 Yine Şafii, Uveymir el-Aclânî'nin liân yaptığı vakit söylediği: Ey Allah'ın Rasûlü o benden de talâk ile boş olsun, demiş olmasını delil göstermektedir İbn Hihhfın. Sahih, X: 115; Dârimi, 11, 201; Müsned. V. 336 Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun bu sözünü tepki ile karşılamış değildir. İlim adamlarımız bu hususta en güzel açıklamaları yapmışlardır. Onların bu husustaki görüşleri bir başka yerde açıklanmıştır. Biz bu açıklamayı "el-Muktebes fi Şerhi Muvatta’i Malik ibni Enes" adlı eserde zikretmiş bulunuyoruz. Said b. el-Müseyyeb ile tabiinden bir topluluktan rivâyete göre talâk hususunda sünnete muhalefet ederek hanımı ay hali iken boşar ya da üç talâkı bir arada verecek olursa, boşama olmaz. Onlar bu şekilde hareket eden kimseyi sünnete uygun talâk yapmak ile görevlendirilmekle birlikte; buna aykırı hareket eden kimsenin durumuna benzetmişlerdir. 8- "İddetin Vakti" Ne Zamandır?: el-Cürcânî dedi ki: Yüce Allah'ın: "İddetleri vaktinde" âyetindeki "lam" harfi, "...de, da" anlamındadır. Yüce Allah'ın; "O kitap ehlinden kâfir olanları ilk sürgünde yurtlarından, yerlerinden çıkarandır." (el-Haşr, 59/2) âyetinde geçen: "İlk sürgünde" âyetindeki "lâm"ın da aynı şekilde ",..de, da" anlamında olması gibidir. O halde yüce Allah'ın: âyeti "iddetleri vaktinde" demek olup, bu da iddetlerine elverişli olan zaman süresi içerisinde demektir. Ay hali iken boşamanın yasak olduğu, buna karşılık temizken boşamaya izin verildiği hususunda ise icma gerçekleşmiştir. O halde bu; "kur"un temizlik hali demek olduğuna delildir. Bu hususa dair açıklamalar daha önceden el-Bakara Sûresi'nde (2/228, âyet, 4. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. Şayet "kadınları... iddetleri vaktinde boşayın" âyeti; "İddetlerinin, ilk başlangıcında" ya da; "İddetlerine doğru, ideallerinin ilk zamanında" demek olduğu ve bunun İbn Ömer'in Sahih-i Müslim'de ve başka yerlerde belirttiği gibi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın kıraati olduğu buna göre "iddetin ilk başlangıcı" temizliğin son zamanıdır. Böylelikle "kur"' ay hali demek olur'" denilecek olursa, buna şöyle cevap verilir: İşte bu Malikin ve onun görüşünü benimseyenlerin görüşlerine dair açık bir delildir ki bu görüşe göre kur'lar temizlik halleri demektir. Şayet Hanefi mezhebi İmâmının ve ona uyanların dedikleri gibi olsaydı, o vakit şöyle demek gerekirdi: Temizlik halinin başında hanımını boşayan bir kimse, ay haline doğru hanımını boşamış olmaz. Çünkü ay hali henüz gelmiş değildir. Aynı şekilde ay halinin gelmesi de ay halinin başlamasıyla olur. Temizliğin sona ermesi ile ise ay halinin başlaması tahakkuk etmez. Eğer bir şeyin gelmesi, onun aksinin gitmesi demek olsaydı, o vakit oruç tutan kimsenin güneşin batışından önce oruçsuz sayılması gerekirdi. Çünkü gündüz bitmeden önce gündüzün çekip gitmesiyle birlikte gece de gelmiş sayılır. Diğer taraftan bir kimse temizlik halinin sonlarında boşayacak olursa, temizliğin geri kalan kısmı "bir kur'" olur. Çünkü "kur'"un bir bölümü aynı şekilde kur' diye adlandırılır. Çünkü yüce Allah: "Hac bilinen aylardır" (el-Bakara, 2/197) diye buyurmakta ve bununla şevval ve zülkade aylarının tamamı ile zülhiecenin bir bölümünü kastetmektedir. Çünkü yüce Allah: "Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur" (el-Bakara, 2/203) diye buyurmaktadır. Halbuki bu durumdaki bir kimse ikinci günün bir bölümünde Minâ'dan ayrılmaktadır. Bütün bunlara dair yeterli açıklamalar daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/228. âyet, 4. başlık ve devamında) geçmiş bulunmaktadır. "Ve o iddeti sayın" âyetinde kastedilen kendisi ile gerdeğe girilmiş olandır. Çünkü kendisi ile gerdeğe girilmemiş olan kadının iddet beklemesi sözkonusu değildir, İddet bitmeden Önce üç talâktan daha aşağısında koca hanımına ric'at yapabilir, iddetin bitiminden sonra ise sair taliplerden bir talip gibi olur. Şu kadar var ki üç talâk ile boşanmış olması halinde bir başka koca ile evlenmedikçe ona tekrar helal olmaz, 10- İddetin Sayılmasının Mahiyeti: "Ve o İddeti sayın" âyeti onu iyice tesbit edip belleyin, demektir. Yani boşamanın gerçekleştiği vakti iyi belleyin. Öyle ki, şart koşulmuş olan süre bittikten sonra -ki bu süre yüce Allah'ın: "Boşanan kadınlar kendiliklerinden üç kur’ müddeti beklerler" (el-Bakara, 2/228) âyetinde belirtildiği üzere üç kur'dur- o vakit evlenmesi helal olur, İşte bu; iddetin ay hali ile değil, temizlik süreleri ile sözkonusu olduğunun delilidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: "İddetlerine doğru" şeklindeki okuyuşu da bunu pekiştirmekte ve açıklamaktadır. Bir şeyin öncesi ve ona doğru olanı ise hem sözlük anlamı itibariyle, hem hakikat manası itibariyle onun bir bölümüdür ve bu bir şeyin gelmesi ve yönelmesinden farklı bir manadır. Çünkü gelen ve yönelen bir şey bir başka şeydir. 11- İddeti Saymak ile Muhatab Olanlar: İddeti saymak emrine muhatab olanlar kimlerdir? Bu hususta üç görüş vardır: Birincisine göre bunlar kocalardır, ikincisine göre bunlar zevcelerdir, üçüncüsüne göre ise bunlar müslümanlardır. İbnu'l-Arabî dedi ki: Sahih olan bu lafızla muhatab olanların kocalar olduklarıdır. Çünkü: "Boşattığınız zaman" ile "sayın" âyetinde ve "onları çıkarmayın" âyetindeki bütün zamirler hep kocalara racidir. Şu kadar var ki; hanımlar da eşlerin kapsamına katılmaları suretiyle bu hitabın kapsamı içerisindedir. Çünkü koca ric'at yapmak, infak etmek yahut infakını kesmek, meskende barındırmak yahut çıkarmak, doğan çocuğu nesebine katmak yahutta nesebi ile ilgili olmadığını belirtmek için iddeti sayar. Bütün bunlar, kendisi ile hanımı arasında ortak olan hususlardır. Kadının bunların dışında kendine has hususları da vardır. Aynı şekilde hakim de bu hususta fetva vermek, iddet hususunda anlaşmazlığa düşülmesi halinde davayı çözmek için de iddeti saymaya muhtaçtır. İşte bu hususlar emrolunan saymanın faydalandır. 12- İddet Bekleyen Kadının Mesken vs. Hakları: "Rabbiniz olan Allah'tan korkun." Ona karşı gelmeyin. "Evlerinden onları çıkarmayın." Yani kocanın, (boşadığı hanımını) iddeti içerisinde kaldığı sürece nikâhlı oldukları meskenin dışına çıkarmak hakkı yoktur Kadının da aynı şekilde -kocanın (rit'at) hakkı dolayısıyla- dışarı çıkması -açık bir zaruret olmadığı sürece- câiz değildir. Eğer (zaruretsiz olarak) çıkacak olursa, günahkâr olur, fakat iddet kesintiye uğramaz. Ric'î talâk ile boşanmış kadın ile üç talâk ile boşanmış olan kadın arasında bu hususta herhangi bir fark yoktur. Bu, kocanın suyunu (nesebini) korumak içindir. İşte evlerin hanımlara izafe edilmesinin anlamı budur. Yüce Allah'ın: "Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın." (el-Ahzab, 33/34) âyeti ile: "Evlerinizde oturun" (el-Ahzab, 33/33) âyetinde olduğu gibi. Buradaki izafe, mesken olarak kullanmayı ifade eden bir izafettir. Yoksa meskenlerin onların mülkü,olduğunu belirten bir izafe: değildir. Yüce Allah'ın: "Onları çıkarmayın" âyeti erkeklerin üzerinde bir hak olmasını gerektirdiği gibi; "onlar da çıkmasınlar" âyeti da çıkmamanın hanımlar üzerinde bir hak olduğunu gerektirmektedir. Sahih hadiste Câbir b. Abdullah'tan söyle dediği belirtilmektedir: Teyzem kocası tarafından boşandı. Hurma ağaçlarının meyvesini toplamak istedi, Bir erkek onun dışarı çıkmasına engel oldu. Teyzem, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gidince, Peygamber şöyle buyurdu: "Hayır, git hurmanın meyvelerini topla. Çünkü belki böylelikle sen tasaddukta bulunur yahutta bir iyilikte bulunursun." Müslim, II, 1121; İbn Mâce, \, 656; Müsned, III. 321 Bu hadisi Müslim rivâyet etmiştir. Bu hadiste Malik, Şafii ile İbn Hanbel ve el-Leysî: İddet bekleyen kadın gündüzün ihtiyaçlarını görmek için çıkar fakat geceleyin evinden ayrılmaz şeklindeki görüşlerinin lehine bir delil vardır. Malik'in görüşüne göre kadının ric'î ya da bâin bir talâk ile boşanmış olması arasında bir fark yoktur. Şafii ise ric'î kadın hakkında: Gece de çıkamaz, gündüz de çıkamaz. Gündüzün sadece bâin talâk ile boşanmış olan kadın çıkabilir, demiştir. Ebû Hanîfe dedi ki: Bu (dışarı çıkma hükmü) kocası vefat etmiş kadın hakkındadır. Boşanmış olan kadın ise gece de, gündüz de çıkamaz. Ancak hadis onun görüşünü reddetmektedir. Buhârî ve Müslim'deki rivâyete göre Ebû Hafs b. Amr, Ali b. Ebî Tâlib ile birlikte Yemen'e gitti. Hanımı Kays kızı Fatıma'ya talâk sayısından geriye kalmış olan bir talâk ile daha onu boşadığına dair haber gönderdi. el-Haris b. Hişam ile Ayyaş b. Ebi Rebia'ya da nafakasını karşılamaları emrini verdi. Haris ve Ayyaş, Fatıma'ya: Allah'a yemin olsun ki hamile olma hali müstesna senin nafaka hakkın yoktur, dediler. Fatıma, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a giderek ona Haris ile Ayyaş'ın söylediklerini nakletti. Peygamber: "Nafaka hakkın yoktur" dedi. Bu sefer başka bir yere gitmek üzere ondan izin istedi, Peygamber de ona izin verdi. Fatıma: Nereye gideyim? ey Allah'ın Rasûlü dedi. Peygamber: "İbn Umm Mektûm'un yanına git" diye buyurdu. İbn Um Mektum gözleri görmeyen birisi idi. Onun bulunduğu yerde elbiselerini çıkartır, o da onu görmezdi. Fatıma'nın iddeti sona erince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Usame b. Zeyd'e nikâhladı. Mervan ona Kabîsa b. Zueyb'i göndererek, bu hadisi kendisine nakletmesini söyledi. O da ona bu hadisi nakletti. Mervan dedi ki: Biz bu hadisi ancak bir kadından işitebiliyoruz. Bundan dolayı insanların uygulamakta olduğunu gördüğümüz ihtiyatlı olanı tercih ediyoruz. Mervan'ın bu sözlerini haber alınca Fatıma dedi ki: benimle sizin aranızda Kur'ân (hakem) olsun. Aziz ve celil olan Allah: "Evlerinden onları çıkarmayın" diye buyurmaktadır, (Fatıma) devamla dedi ki: Bu ric'at yapma hakkı bulunan koca içindir. Peki üç talaktan sonra olacak olan nedir ki bu bakımdan sizler nasıl: Eğer hamile değil ise onun nafakası yoktur, diyorsunuz, o halde niçin onun dışarı çıkmasını engelliyorsunuz? Müslim'in lâfzı bu şekildedir Müslim, II. 1117 Böylelikle âyet-i kerimenin çıkarılmayı ve çıkmayı haram kılmasının sadece ric'î talâk halinde sözkonusu olduğunu beyan etmektedir. Fatıma da aynı şekilde bundan bir sonraki âyet-i kerimeyi delil göstererek bunun sadece ric'î talâk ile boşanmış kadının çıkmasını yasaklamayı ihtiva ettiğini belirtmiştir. Çünkü bu âyet hanımı boşayan kocanın iddeci içerisinde kaldığı sürece ana ric'at yapmak hususunda görüş sahibi olması ile alâkalıdır. Bu haliyle kadın âdeta her zaman kocasının tasarrufu (ric'at yapma isteği) altında bulunması gerekiyor gibidir. Bâin talâk ile boşanmış kadın hakkında ise, bunların hiçbirisi sözkonusu değildir. Böyle bir kadının ihtiyaç duyması halinde yahut evinin emin olmamasından korktuğu takdirde, evinden dışarı çıkması câiz olur. Tıpkı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ona (Fatıma'ya) bu işi mubah kılması gibi. Müslim'deki ifadeye göre Fatıma: Ey Allah'ın Rasûlü demiş. Kocanı beni üç talâk ile boşadı. Bulunduğum yerde iznim olmaksızın üzerime girileceğinden korkarım. Bunun üzerine Peygamber ona emir verdi ve o da başka bir yere geçti. Müslim, II, 1121 Buhârî'de ise şöyle denilmektedir: Âişe'den rivâyete göre Fatıma ıssız bir yerde idi. Ona bir tehlike geleceğinden korkuldu. İşte bundan dolayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona (meskenini terketmesi için) ruhsat verdi. Buhârî, V, 2039 İşte bütün bunlar Kûfelinin görüşünü reddetmektedir. Fatıma'nın (az önce geçen) hadisinde belirtildiğine göre kocası ona boşama sayısından geriye kalmış olan bir boşama haberini göndermiştir. Bu Malik'in lehine, Şafii'nin aleyhine bir delildir. Ayrıca bu hadis Seleme b. Ebi Seleme'nin babasından rivâyet ettiği Hafs b. el-Muğire'nin hanımını tek bir sözde üç defa boşadığına daîr Dârakutnî, JV, 12 daha önceden geçmiş olan hadisinden daha sahihtir. 13- Boşanmış Kadının Mesken Hakkını Kaldıran "Hayâsızlıkları": "Apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali dışında" âyeti ile ilgili olarak İbn Abbâs, İbn Ömer, el-Hasen, en-Nehaî ve Mücahid: Bundan kasıt zinadır. Bu maksatla çıkartılır ve ona had uygulanır, demişlerdir. Yine İbn Abbâs'tan ve Şafii'den gelen rivâyete göre bundan kasıt, kayınlarına karşı çirkin ve ağır sözler kullanılmasıdır. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra, VII, 432 Onların bu durumda iddet bekleyen kadını çıkarmaları helal olur. Said b. el-Müseyyeb'den Fatıma hakkında şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Sözü edilen bu kadın, kayınlarına karşı dilini uzatmıştı. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona başka bir yere geçmesini emretmişti. Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra, VII, 433; İbn Abdi’l-Berr, et-Temkld, XIX, 146 Ebû Davud'un Kitab'ında (Sünen'inde) Said'in şöyle dediği belirtilmektedir: O (kendisi ile ilgili olayı anlatarak) insanlar, zor bir duruma düşürmüş bir kadındı. O kadın uzun dilli birisi İdî. Bu bakımdan gözleri görmeyen İbn Um Mektûm'un yanına tevdi edildi. Ebû Dâvûd, II, 2Ö9; İbn Abdil-Berr, et-Temhîd, XIX, 151 İkrime dedi ki: Ubeyy'in mushafında: "Size karşı çok çirkin sözler söylemeleri müstesna" şeklindedir. Bunu şu rivâyet pekiştirmektedir: Muhammed b. İbrahim b. el-Haris'in rivâyetine göre Âişe, Kuys kızı Fatıma'ya dedi ki: Allah'tan kork. Sen niçin evinden çıkartıldığını biliyorsun. Yine İbn Abbâs'tan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: (Bu âyetteki "fahişe") hayasızlıkta bulunma hali, zina, hırsızlık, akrabalara karşı kötü ve çirkin sözler söylemek gibi hertürlü masiyettir. Taberi'nin tercih ettiği görüş de budur. Yine İbn Ömer ve es-Süddî'den şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir: Hayasızlık kadının iddet döneminde evinden dışarıya çıkmasıdır. (Buna göre) âyetin takdiri şöyle olur; Ancak haksız yere evlerinden çıkmak suretiyle apaçık bir hayasızlıkta bulunmaları hali müstesnadır. Yani kadın çıkacak olursa, günahkâr ve asi olur. Katade dedi ki: Hayasızlık (fahişe) serkeşlik etmek demektir. Şöyle ki; eğer erkek hanımını serkeşlik ettiği için boşayacak olursa, o zaman kadın onun evinden başka bir yere gider. İbnu'l-Arabî dedi ki: Bu, zina dolayısıyla kadının çıkarılması demektir, diyenlerin görüşlerinin açıklanacak uygun bir tarafı yoktur. Çünkü bunun için çıkış, öldürülmek ve idam edilmek için çıkıştır. Bunun ne helal, ne de haram çıkıştan istisna edilmesi sözkonusu değildir. Burdaki hayasızlıktan kasıt, uzun dilli ve çirkin sözlü olmaktır, diyenlerin görüşü ise, Kays kızı Fatıma'nın hadisinde tefsir edilmiş (açıklanmış) bir görüştür. Bundan maksat her türlü masiyettir diyenler de yanılmışlardır. Çünkü gıybet ve benzeri masiyetler ne çıkarılmayı, ne de çıkmayı mubah kılar. Haksız yere çıkmaktır, diyenlerin görüşleri ise doğrudur. (Buna göre) ifadenin takdiri şöyle olur: Şer'an siz de onları evlerinden çıkaramazsınız, onlar da çıkamazlar. Ancak haddi aşarak çıkmaları bundan müstesnadır. "İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır." Yani açıklamış olduğu bu hükümler Allah'ın kulları hakkındaki hükümleridir. Allah bu hükümleri aşmayı yasaklamıştır. Bu hükümleri kim aşarsa, kendisine haksızlık etmiş ve nefsini helâk olacak bir yola koşmuş olur. "Bilemezsin; belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir." Yüce Allah'ın peyda edivereceği iş, kocasının hanımına karşı olan kalbindeki nefreti sevgiye, ondan yüz çevirmeyi ona yönelmeye, onu boşama kararını pişmanlığa dönüştürerek ona dönmesini sağlamasıdır. Bütün müfessirlerr söyle demişlerdir: Burada yüce Allah "iş" ile rıc'at yapma arzusunu duymasını kastetmiştir. Âyetin anlamı (boşayacaksa) bir defa talâk vermeyi teşvik etmek, üç defa boşamayı yasaklamaktır. Çünkü üç talâk verecek olursa, ayrılığa pişmanlık ve hanımına geri dönmek arzusunu duyması halinde kendisine zarar vermiş olur ve artık dönüşe bir yol bulamaz. Mukâtil dedi ki: "Bundan" yani bir ya da iki talâktan "sonra" diye açıklamıştır. "Bir iş" lâfzı ise herhangi bir görüş ayrılığı olmaksızın ric'at yapmak diye açıklanmıştır. |
﴾ 1 ﴿