2

O (boşanan) kadınlar iddetlerinin sonuna geldiklerinde ya maruf ile onları tutun yahut maruf ile onlardan ayrılın. Aranızdan adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bu, Allah'a ve âhiret gününe îman edenlere verilen Öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, ona bir çıkış yolu ihsan eder.

"O kadınlar iddetlerinin sonuna geldiklerinde" iddetlerinin bitmesi yaklaştığında demektir. Yüce Allah'ın:

"Kadınları boşadığınızda iddetlerinin bitmesi yaklaştı mı artık onları... tutun" (el-Bakara, 2/231) âyetini andırmakladır ki sürelerinin bitmesi yaklaştı mı... demektir.

"Ya maruf ile onları tutun" âyetinden maksat maruf ile ric'at yapmaktır. Yani ric'at yapmak sureliyle iddetlerini uzatmak için zardır vermek maksadı olmaksızın, isteyerek onları tutun, demektir. Daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/231. âyet, 2. başlıkta) geçtiği gibi.

"Yahut maruf ile onlardan ayrılın." İddelleri sona erip kendileri hakkında karar verme imkânını bulsunlar diye onları bırak. Yüce Allah'ın:

"İddetlerinin sonuna geldiklerinde" âyetinde iddetinin bittiğini iddia etmesi halinde kadının görüşünün kabul edilmesi gerektiğini belirten bir işaret bulunmaktadır. Daha önce el-Bakara Sûresi'nde yer alan yüce Allah'ın:

"...Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl değildir" (el-Bakara, 2/228) âyetini açıklarken belirttiğimiz üzere.

Yüce Allah'ın:

"Aranızdan adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun" âyeti ile ilgili açıklamalarımızı altı başlık halinde sunacağız:

1- Talâka Şahid Tutmak:

"Şahit tutun" âyeti, talâka şahit tutmaya dair bir emirdir. Ric'at yapmaya dairdir, diye de açıklanmıştır. Ancak zahir olan bunun talaka değil, ric'ata ait olduğudur. Şayet hanımını boşayan kişi şahit tutmaksızın ricat yapacak olursa, ric'atinin sahih olup olmayacağı hususunda fukahanın iki görüşü vardır.

Anlamın hem ric'at halinde, hem ayrılmak halinde şahit tutun şeklinde olduğu da söylenmiştir.

Bu şahit tutmak Ebû Hanife'ye göre mendubtur. Yüce Allah'ın:

"Alışveriş yaptığınız zaman şahit tutun" (el-Bakara, 2/282) âyetinde olduğu gibidir.

Şafii'ye göre ise ric'at halinde şahit tutmak vacib, ayrılık halinde mendubtur.

Şahit tutmanın faydası ise, karşılıklı olarak inkâr etmemeleri ve kadını nikâh) altında (haksız yere) tuttuğu hususunda itham edilmemesi, onlardan birisinin ölüp diğerinin miras almak maksadıyla evliliklerinin devam ettiğini iddia etmemesi içindir.

2- Ric'at Nasıl Olur?:

Ric'ate şahit tutmak ilim adamlarının çoğunluğuna göre menduptur.

Cima eder, öper yahut tenine değerse ve bununla ric'at yapmayı kastederse, ric'at maksadıyla ric'atten sözederse Malik'e göre bu kişi ric'at yapmış olur. Eğer bunları ric'at niyetiyle yapmayacak olursa, ric'at yapmış olmaz.

Ebû Hanife ve mezhebine mensup ilim adamları şöyle demiştir: Öpse, tenine değinse, şehvetle dokunsa bunlar ric'attir- Ferce bakmak ta ric'attir, demişlerdir.

Şafii ve Ebû Sevr dedi ki: Ric'atten süzederse, bu bir ric'at olur.

İlişki kurması her durumda bir ric'attir. Niyet etsin ya da etmesin farketmez. Bu Malikin mezhebine mensup bir kesimden de rivâyet edilmiştir, el-Leys de bu görüştedir. Malik ise şöyle derdi: Ric'at niyetinde olmaksızın ilişki kurarsa, bu fâsid bir ilişkidir. O fâsid ilişkinin suyundan boyadığı kadının rahminin temizlendiğinden emin olmayıncaya kadar tekrar onunla İlişki kuramaz. İlk iddetten geri kalan süre içerisinde ric'at yapma hakkı vardır, fakat bu istibrâ (yani fâsid suyunun etkisinin gittiğini anlamak döneminde) ric'at hakkı yoktur.

3- Ric'at Halinde Şahit Tutmayı Vacib Görenler:

Ahmed b. Hanbel'den gelen iki görüşten birisinde ric'at halinde şahit tutmayı vacib görmüştür. Şafii de, emrin zahiri bunu ifade ettiğinden dolayı böyle demiştir.

Malik, Ebû Hanife, Ahmed ve diğer görüşünde Şafii şöyle demiştir: Ric'atin kabule ihtiyacı yoktur. O halde diğer haklarda olduğu gibi şahit tutmaya ihtiyacı da yoktur. Özellikle zihar yapılmış olan kadının keffâret ile helal olduğu bilinen bir husustur.

İbnu'l-Arabî dedi ki: Şafii mezhebine mensub ilim adamları ric'at için şahit tutmanın vacib oluşuna bağlı olarak kocanın: Ben dün ric'at yapmıştım, bugün de ric'atin kabul edildiğine dair şahit tutuyorum, demesinin sahih olmayacağını, ric'atin şartlarından birisinin de şahitlik olduğunu, şahit tutmadan ric'atin sahih olmayacağını söylemişlerdir. Ancak bu fasid bir görüştür, ric'atte şahit tutmanın bir taabbud olduğuna mebnidir. Ancak bizler ne bu hususta, ne de nikâhta böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Çünkü bizler: Bu, işi sağlam tutup, belgelemenin sözkonusu olduğu bir yerdir. Bu da inşada (yeni bir akit yapmak halinde) sözkonusu olduğu gibi; ikrarda da sözkonusu olan bir şeydir.

4- Ric'at Yapma iddiası...

İddetin bitiminden sonra iddet süresi içerisinde hanımına ric'at yaptığını ileri süren bir kimseyi hanımı tasdik edecek olursa caizdir. Eğer onun iddiasını reddederse yemin eder. Şayet iddet süresi içerisinde hanımına ric'at yaptığına dair delil ortaya koyar ve hanımı da bu durumu bilmiyor ise; onun bu durumu bilmeyişinin zararı olmaz. Hanımı onun eşi kalmaya devam eder. Şayet kadın evlenmiş olup (yeni kocası) onunla gerdeğe girmemiş ise- daha sonra ilk kocası ona ric'at yaptığına dair deli) ortaya koyacak olursa, bu hususta Malik'ten iki rivâyet gelmiş bulunmaktadır. Birincisine göre birinci koca o kadını almaya daha bir hak sahibidir. İkinci rivâyete göre ikinci koca onu almaya daha bir hak sahibidir. Eğer ikinci koca onunla gerdeğe girmiş ise; artık birincisinin ona tekrar dönüş yapmasına imkân kalmaz.

5- Şahitler Adaletli Olmalıdır:

"Aranızdan adalet sahibi iki kişi" âyeti ile ilgili olarak el-Hasen: Müslümanlardan iki kişi demiştir, Katade aranızdan hür olanlardan diye açıklamıştır. Bu ise ric'ate şahitlik etmenin kadınlar bir tarafa erkeklere mahsus olmasını gerektirmektedir. Çünkü;

"Sahibi iki kişi" lâfzı müzekkerdir. Bundan dolayı ilini adamlarımız şöyle demişlerdir: Malî konular dışında kadınların şahitlikleri sözkonusu olmaz. Bu husus daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/282. âyet, 30. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

6 Allah İçin Şahitlik Etmek:

"Şahitliği Allah için dosdoğru yapın." Şahitliği ihtiyaç duyulması halinde herhangi bir değişiklik ve değiştirme sözkonusu olmaksızın doğru şekilde, gereği gibi yüce Allah'a yakınlaşmak maksadıyla yerine getirin. Bu anlamdaki açıklamalar yüce Allah'ın:

"Bu, Allah katında adalete daha uygun..." (el- Bakara, 2/282) âyeti açıklanırken (46. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır.

"İşte bu, Allah'a ve âhiret gününe Îman edenlere verilen bir öğüttür."

Yani böyleleri bu öğüdü hoşnutlukla kabul eder. Mü’min olmayanlar ise bu öğütlerden faydalanmazlar.

"Kim Allah'tan korkarsa ona bir çıkış yolu ihsan eder" âyeti ile ilgili olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan rivâyet edildiğine göre ona hanımını üç ya da bir defa boşayan kimsenin bir çıkış yolu olur mu? diye sorulmuş, o da bu âyeti okumuştur.

İbn Abbâs, en-Nehaî ve ed-Dahhâk; bu özel olarak boşamak hakkındadır, demişlerdir. Yani kim Allah'ın emrettiği şekilde hanımını boşayacak olursa, iddet süresi İçerisinde ric'at yapmak suretiyle iddetten sonra da diğer talihlerden birisi olmak suretiyle onun için bir çıkış yolu olur.

Yine İbn Abbâs'tan rivâyet edildiğine göre;

"ona bir çıkış yolu ihsan eder" yani dünya ve âhirette her türlü sıkıntıdan onu kurtarır.

"Çıkış yolu"nun yüce Allah'ın kendisine vermiş olduğu rızık ile onu hoşnut etmesi demek olduğu da söylenmiştir ki bu açıklamayı Ali b. Salih yapmıştır.

el-Kelbî dedi ki:

"Kim" musibet halinde sabır göstererek

"Allah'tan korkarsa ona" cehennem ateşinden cennete

"bir çıkış yolu İhsan eder."

el-Hasen dedi ki; Allah'ın yasakladığı şeylerden bir çıkış yolu demektir. Ebû'l-Âl-iye: Her türlü zorluk ve sıkıntıdan bir çıkış yolu, diye açıklamıştır, er-Rabi b. Haysem: İnsanları daraltan herbir şeyden

"ona bir çıkış yolu ihsan eder" diye açıklamıştır. el-Huseyn b. el-Fadl;

"Kim" farzları eda etmek hususunda

"Allah'tan korkarsa" cezalandırılmaktan kurtuluş için

"ona bir çıkış yolu ihsan eder."

2 ﴿