3

Ve ona ummadığı bir yerden rızık verir. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz ki Allah emrini yerine getirendir. Allah herşey için bir kader tayin etmiştir.

"Ve ona ummadığı bir yerden rızık verir." Sevap ihsan eder, yani ona vermiş olduğu şeyleri bereketli kılar.

Sehl b. Abdullah dedi ki:

"Kim" sünnete uymak hususunda

"Allah'tan korkarsa" bid'at ehlinin cezalarına çarptırılmaktan

"ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona" cenneti

"ummadığı bir yerden rızık" olarak

"verir."

Şöyle de açıklanmıştır:

"Kim" rızık hususunda diğer sebeplere bağlanmayı bir kenara iterek

"Allah'tan korkarsa" başkasına muhtaç olmamak noktasında

"ona bir çıkış yolu ihsan eder."

Ömer b. Osman es-Sadafî dedi ki:

"Kim Allah'tan korkarsa" O'nun hudutlarını aşmayip, O'na isyan olan hususlardan uzak durursa, haramdan helale doğru, darlıktan bolluğa ve ateşten cennete doğru

"bir çıkış yolu ihsan eder ve ona ummadığı" beklemediği

"bir yerden rızık verir."

İbn Uyeyne dedi ki: Maksat rızkın bereketlendirilmesidir. Ebû Said el-Hudrî dedi ki; Kim yüce Allah'a dönmek suretiyle kendi güç ve takati ile bir şeyler gerçekleştirdiğini ileri sürmezse, yüce Allah onu yükümlü kıldığı hususlar hakkında yardımcı olmak suretiyle ona bir çıkış yolu ihsan eder.

İbn Mes’ûd ve Mesrûk, âyet-i kerimeyi genel manası ile te'vil etmişlerdir. Ebû Zerr de şöyle demiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Ben öyle bir âyet-i kerîme biliyorum ki eğer insanlar onun gereğini yerine getirecek olurlarsa, şüphesiz ki bu onlara yeter." Daha sonra:

"Kim Allah'tan korkarsa, ona bir çıkış yolu İhsan eder ve ona ummadığı bir yerden rızık verir" âyetini okudu ve bunu defalarca tekrarlayıp durdu. Ebû Nuaym, Hilye, I, 166

İbn Abbâs dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

"Kim Allah'tan korkarsa, ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona ummadığı bir yerden rızık verir" âyetini okuyup, şöyle dedi; "Dünya şüphelerinden, ölümün dehşetlerinden, kıyâmet gününün şiddetlerinden bir çıkış." Deyleıni, Firdevs, IV, 417

es-Sa'lebî'nin naklettiğine göre müfessirlerin çoğunluğu âyeti kerimenin Eşcalı Malik b. Avf hakkında indiğini söylemişlerdir,

el-Kelbî'nin, Ebû Salih'ten, onun İbn Abbâs'dan rivâyetine göre İbn Abbâs şöyle demiştir: Eşcalı Avf b. Mâlik, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek: Ey Allah'ın Rasûlü dedi. Oğlumu düşman esir aldı, annesi de bu işe dayanamıyor...

Cabir b. Abdullah'tan rivâyete göre de âyet Eşcalı Avf b. Malik hakkında inmiştir. Müşrikler Salim adındaki bir oğlunu esir almışlardı. Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a gelerek ona fakirlik içerisinde olduğundan şikayette bulundu ve dedi ki: Düşman oğlumu esir aldı, annesi de buna dayanamıyor. Bana ne emredersin? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah'tan kork ve sabır göster. Sana da, annesine de lâ havle ve lâ kuvvete illa billah sözlerini çokça tekrarlamanızı emrederim." Malik evine dönüp hanımına şöyle dedi: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana da, sana da lâ havle ve lâ kuvvete illa billah sözlerini çokça tekrarlamamızı emretti. Hanımı- Bize ne güzel bir emir verdi, dedi. Her ikisi de bu sözü söylemeye koyuldu. Düşman bir ara oğluna gereği gibi dikkat edip gözetemedi, oğlu da onların koyunlarını önüne katıp babasına getirdi. Beraberinde getirdiği koyunlar dört bin tane idi. Bu âyet-i kerîme nazil oldu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu koyunları ona verdi.

Bir diğer rivâyette de şöyle denilmektedir; O düşmandan birtakım develeri ele geçirmiş olarak geldi, fakir bir kimse idi. el-Kelbî'nin dediğine göre ele geçirdiği develerin sayısı elli idi. Bir diğer rivâyette de şöyle denilmektedir: Oğlu esaretten kurtuldu ve onlara ait bir deveye binip yolunda da otlamakta olan onlara ait bir sürüye rastladı, onu da önüne katıp getirdi.

Mukâtil dedi ki: Bir miktar koyun ve bazı eşyalar ele geçirdi. Bunun üzerine (Eşcalı Malik) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'a: Oğlumun getirdiklerinden yemek bana helâl olur mu? diye sorunca, Peygamber; "Evet" diye buyurdu ve;

"Kim Allah'tan korkarsa, ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona ummadığı bir yerden rızık verir" âyeti nazil oldu.

el-Hasen'in İmrân b. el-Husayn'dan rivâyetine göre o şöyle demiştir; Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Kim herkesten ümidini kesip yalnızca ümidini Allah'a bağlarsa, Allah onun her türlü ihtiyacını ve rızkını ummadığı bir yerden ona ihsan eder ve başkasına muhtaç olmaktan kurtarır. Kim de ümidini dünyaya bağlayacak olursa, Allah da onu dünyası ile başbaşa bırakır" Taberânî, Evsat, III, 346; Sağir, I, 201; Beyhaki, Şuabu'l-İmân, II, 120; Heysemi, Mecma, X, 303, -ravilerinden İbrahim b. el-Es'as'ın Zayıf bir ravi olduğu kaydıyla-

ez-Zeccâc der ki; Âyet şu demektir: Eğer Allah'tan korkar, helâli tercih eder, ailesinin sebep olduğu sıkıntılara katlanacak olursa, şayet sıkıntı içerisinde ise Allah ona bolluk kapılarını açar, ummadığı yerden onu rızıklandırır.

İbn Abbâs'tan rivâyete göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Kim çokça istiğfarda bulunursa, Allah her türlü kederinden ona bir kurtuluş, her darlıktan bir çıkış yolu ihsan eder ve ummadığı bir yerden onu rızıklandırır." Hâkim, Müstedrek, IV, 291; Ebû Dâvûd, II, 85; İbn Mâce, II, 1254; Beyhaki, es-Sünenü'l-Kübra, III, 351; Müsned, I, 24H; Taberânî, Kebir, X, 2H1, Evsat, VI, 240

"Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter." Yani kim işini Allah'a havale ederse, ona zor gelen bütün hususlarda Allah ona yeter. Şöyle de açıklanmıştır; Kim Allah'tan korkar, masiyet olan işlerden uzak durur ve yalnız O'na tevekkül ederse âhirette ona vereceği mükâfat ona yeterli gelecektir. Bu âyette kasıt dünya değildir. Çünkü tevekkül eden bir kimse dünyada musibetlerle de karşılaşabilir, üldürülebilir de.

"Şüphesiz ki Allah emrini yerine getirendir." Mesrûk dedi ki: O hem kendisine tevekkül eden kimseler hakkında, hem de kendisine tevekkül etmeyen kimseler hakkında emrini hükme bağlayandır. Şu kadar var ki, Ona tevekkül edenin günahlarını örtüp bağışlar ve vereceği mükâfatı büyültüp arttırır.

"Şüphesiz ki Allah emrini yerine getirendir" âyetini genel olarak kıraat âlimleri;

"Yerine getirendir" seklinde ötreli olarak; Emrini" lâfzını da nasb ile okumuşlardır. Ancak Âsım izafet terkibi halinde "nun" harfini de hazf ederek; daha hafif olarak: O diye okumuştur. el-Mufaddal ise; şeklinde yüce Allah'ın:

"Allah... kılmıştır" âyetini; "Şüphesiz ki..." lâfzının haberi olarak ve: (........)ı da hal olarak okumuştur. Buna göre anlam şöyle olabilir. Süphesiz ki Allah emrini gerçekleşen olvıruk taktliı buyurmuştur.

Davud b. Ebi Hind ise birinci kelimeyi tenvinli, ikinci kelimenin "re" harfini ötreli olarak; diye okumuştur. el-Ferrâ'' der ki: Emri yerine gelendir demek olur. "Emri" anlamındaki lâfzın "yerine gelendir" anlamındaki lafızla merfu olduğu, mef'ûlünün de hazfedildiği, ifadenin takdirinin de: Emri O'nun dilediği şekilde yerine gelendir, şeklinde olduğu da söylenmiştir.

"Allah herşey için bir kader tayin etmiştir." Yani zorluk ve sıkıntının da, rahatlık ve bolluğun da sona ereceği bir süre tesbit etmiştir. Onun için bir takdirde bulunmuştur, diye de açıklanmıştır. es-Süddî dedi ki: Bundan kasıt, bekleme süresi ve iddet halinde hayz (ay hali görme) miktarıdır.

Abdullah b. Râfi'der ki: Yüce Allah'ın:

"Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter" âyeti inince, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın ashabı: "Biz O'na tevekkül edeceğimize göre, neyimiz varsa başıboş bırakalım, koruyup kollamayalim, dediler. Bunun üzerine:

"Şüphesiz ki Allah" hem sizin hakkınızda, hem sizin aleyhinizde

"emrini yerine getirendir" âyetini indirdi.

er-Rabi b. Haysem dedi ki: Yüce Allah kendi zatı hakkında şu hükmü verdi: Kim kendisine tevekkül ederse, onu başkasına muhtaç olmaktan kurtaracaktır. Kim kendisine îman ederse onu hidayete iletecektir, kim kendisine borç verecek olursa ona karşılığını verecektir, kim kendisine güvenirse onu kurtaracaktır, kim kendisine dua ederse onun duasını kabul edecektir. Bunların doğruluğunu da yüce Allah'ın Kitabında yer alan şu âyetler ortaya koymaktadır:

"Kim Allah'a îman ederse, onun kalbine hidayet verir." (et-Teğâbun, 64/11); "Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter.";

"Eğer Allah'a güzel bir şekilde ödünç verirseniz, size onu kat kat arttırır." (et-Teğabun, 64/17);

"Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, dosdoğru yola iletilmiş olur." (Al-i İmrân, 3/101);

"Kullarım sana Beni sorarlarsa, işte muhakkak Ben yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenlerin duasına karşılık verir, kabul ederim." (el-Bakara, 2/186)

3 ﴿