6O kadınları gücünüz yettiğince kaldığınız yerin bir kısmında İskân edin. Onları dara koymak için onlara zarar vermeye kalkışmayın. Eğer onlar hamile iseler yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verin. Eğer onlar sizin İçin emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Aranızda mâruf ile müşavere yapın. Eğer anlaşmada güçlükle karşılaşırsanız, o halde onun (babası) için (çocuğu) başka bir kadın emzirir. Bu âyete dair açıklamalarımızı dört baslık halinde sunacağız: 1- İddet Bekleyen Kadının Süknâ (Kocası Tarafından Meskeninde Barındırılma) Hakkı: "O kadınları gücünüz yettiğince kaldığınız yerin bir kısmında iskân edin" âyeti ile ilgili olarak Eşheb, Mâlik'ten şöyle dediğini rivâyet etmektedir: Hanımını boşayacak olursa, onu evde bırakarak evden ayrılır. Çünkü yüce Allah: "O kadınları... iskân edin" diye buyurmuştur. Eğer onunla birlikte kalacak olsaydı; "o kadınları... iskân edin" buyurmazdı. İbn Nâfi ise şöyle demektedir: Yüce Allah'ın: "O kadınları... kaldığınız yerin bir kısmında iskân edin" âyeti hakkında Mâlik dedi ki: Bununla kocalarından bâin olmuş, bundan dolayı kocalarının kendilerine ric'at yapma imkânları bulunmayan ve hamile de olmayan boşanmış kadınları kastetmektedir. Bu durumdaki bir kadının süknâ hakkı var; fakat nafaka ve giyim hakkı yoktur. Çünkü böyle bir kadın kocasından bâin olmuştur. Bunlar birbirlerine mirasçı olamazlar. Eski kocasının ona ric'at yapma hakkı da yuktur. Eğer hamile ise bu durumda kadının nafaka, giyim ve mesken hakkı vardır ve iddeti bitinceye kadar bu hakları devam eder. Kocasından bâin olmamış kadınlara gelince, bu kadınlar henüz kocalarının hanımıdırlar ve birbirlerinden miras alırlar. İddetleri süresi içerisinde bulundukları sürece kocaları kendilerine izin vermeksizin evden çıkmazlar. Fakat kocalarına bu hanımları için mesken sağlamaları emri de verilmez. Çünkü böyle bir şeyin, nafakaları ve giyimleri ile birlikte kocaları tarafından sağlanması gerekir. İsler hamile olsunlar, ister olmasınlar farketmez. Yüce Allah'ın, lehlerine süknâyı emrettiği kadınlar, nafaka hakları bulunmakla birlikte kocalarından bâin olmuş kadınlardır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer onlar hamile iseler yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verin." Bu âyette yüce Allah, kocalarından bâin olmuş hamile kadınlara süknâ ve nafaka hakkının varlığını tesbit etmektedir. İbnu'l-Arabî dedi ki: Bunun açıklanma tahkikine gelince; şanı yüce Allah süknâyı sözkonusu edince, bunu boşanmış herbir kadın için mutlak olarak sözkonusu etmiştir. Nafakayı sözkonusu edince ise bunu hamilelik kaydı ile birlikte zikretmiştir, İşte bu, bâin talâk ile boşanmış kadının nafaka hakkının bulunmadığına delildir. Bu pek büyük bir meseledir. Biz bu meselenin anlaşılma yollarını "Mesâilu'l-Hiiâf adlı eserimizde Kur'ân, sünnel ve mana itibariyle genişçe açıklamış bulunuyoruz. Bunun alındığı yer ise Kur'ân-ı Kerîm'dir. Derim ki: Üç talâk ile boşanmış kadının durumu hakkında ilim adamlarının üç ayrı görüşü vardır. Malik ve Şafii'nin görüşüne göre böyle bir kadının süknâ hakkı vardır, nafaka hakkı yoktur. Ebû Hanife ve arkadaşlarının görüşüne göre, böyle bir kadının süknâ hakkı da, nafaka hakkı da vardır. Ahmed, İshak ve Ebû Sevr'in görüşüne göre ise, bu durumdaki bir kadının nafakası da yoktur, süknâ hakkı da yoktur. Bu da Fatıma bint Kays'ın hadisine binâen böyledir, Fatıma dedi ki: Beraberimde kocamın kardeşi bulunduğu halde Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın huzuruna girdim ve şöyle dedim; Kocam beni boşadı, bu da benim süknâ hakkımın da, nafaka hakkımın da olmadığını ileri sürüyor. Peygamber şöyle buyurdu: "Hayır. Hem süknâ hakkın vardır, hem nafaka hakkın vardır." (Kayınbiraderi): Kocası onu üç talâk ile boşadı deyince, Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Süknâ ve nafaka ancak hanımına ric'at yapma hakkına sahip olanın üzerindeki bir haktır." Ben Küfe'ye varınca, el-Esved b. Yezid bu hususa dair bana soru sormak üzere beni aradı. Abdullah'ın arkadaşları ise; Kadının süknâ hakkı da, nafaka hakkı da vardır, derler. Bu hadisi Dârakutnî rivâyet etmiştir Dârakutnî, IV, 22 Müslim'in lâfzıyla ondan naklettiği rivâyet şöyledir: Kocası kendisini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) döneminde boşamıştı. Kocası ona oldukça düşük seviyede bir nafaka veriyordu. Kadın bunu görünce, Allah'a yemin ederim ki ben durumu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a bildireceğim. Eğer benim bir nafaka hakkım varsa, halimi düzeltecek kadarını alırım. Şayet bir nafaka hakkım yoksa hiçbir şey almam, dedi. Durumu Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a zikrettim. O: "Senin nafaka hakkın da yoktur, süknâ hakkın da yoktur" diye buyurdu Müslim, II. 1114 Dârakutnî, el-Esved'den şöyle dediğini zikretmektedir: Ömer'e, Fatıma bini Kays'ın sözleri ulaşınca: Biz müslümanlar hakkında bir kadının sözünü geçerli kılmayız, dedi. Ömer üç talâk ile boşanmış kadına süknâ ve nafaka hakkını tanıyordu. en-Nehaî'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: el-Esved b. Vezid benimle karşılaştı ve: Ey Şa'bî dedi. Allah'tan kork ve Fatima bint Kays'ın hadisini terket. Çünkü Ömer böyle bir kadına süknâ ve nafaka veriyordu. Ben dedim ki: Kays'ın kızı Fatıma'nın Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan diyerek bana naklettiği hiçbir şeyden dönmem Dârakutnî, IV, 23 Derim ki: Bu ne kadar güzel bir şeydir! Katade ve İbn Ebi Leylâ da şöyle demişlerdir: Süknâ ancak ric'î talâk ile boşanmış kadın için bir haktır. Çünkü yüce Allah: "Bilemezsin, belki Allah bundan sonra bir iş peyda ediverir" (Talâk, 65/1) diye buyurmuştur. Onun: "O kadınları... iskân edin" âyeti ise bundan önceki ile alakalıdır ve bu ric'î talâk ile boşanmış kadın hakkındadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır, Ayrıca süknâ nafakaya tabidir ve onun hükmündedir. Üç talâk ile boşanmış kadın için nafaka sözkonusu olmadığına göre; onun süknâ hakkı da sözkonusu olmaz. Üç talâk ile boşanmış kadının nafaka hakkına sahip olduğuna dair Ebû Hanife'nin delili ise yüce Allah'ın: "Onları dara koymak için onlara zarar vermeye kalkışmayın" âyetidir. Nafakayı vermemek ise verilecek zararların en büyüğüdür. Ayrıca Ömer (radıyallahü anh)'ın Fatıma’nın sözünü kabul etmeyişi de bunu açıklamaktadır. Ayrıca böyle bir kadın boşanmış olduğundan dolayı süknâya hak kazanan, iddet bekleyen bir kadındır. O halde tıpkı ric'î talâk ile boşanmış kadın gibi; bunun da nafaka hakkı vardır. Bir diğer sebep te şudur: Kadın erkeğin hakkı dolayısıyla onun için beklemektedir. O bakımdan tıpkı zevce gibi o da nafakaya hak kazanmıştır. Yüce Allah'ın: "Eğer onlar hamile iseler..." âyeti -az önce açıklandığı üzeret İmâm Mâlik'e delil teşkil etmektedir. Şöyle denilmiştir: Yüce Allah ric'î talâk ile boşanmış kadını ve ona dair hükümleri âyetin başından yüce Allah'ın: "Aranızdan adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun." âyetine kadar olan bölümlerde açıklamış bulunmaktadır. Arkasından ay hesabı ile iddet bekleyenleri de, diğerlerini de bütün boşanmış kadınları genel olarak kapsayan bir hükmü zikretmektedir. Bu hüküm de bütün boşanmış kadınlar hakkında umumidir. O halde bundan sonra zikredilen diğer hükümler de bütün boşanmış kadınlar hakkındadır. "Gücünüz yettiğince" genişliğinizce, imkânlarınız ölçüsünde demektir. "Bolca malım oldu, bolca malım var, çokça mal sahibi olmak" denilir. "Zenginlik ve güç yetirebilmek" demektir. Bu lâfız genel olarak "vav" harfi ötreli olarak okunmuştur. el-A'rec ve ez-Zührî bunu üstün olarak, Yakub kesreli okumuştur. Bütün bu okuyuşlar bu kelimenin bu şekildeki söyleniş ve kullanılışına uygundur. 3- Kadınlara Zarar Vermeye Kalkışılmamak: "Onları dara koymak için, onlara zarar vermeye kalkışmayın" âyeti hakkında Mücahid: Mesken hususunda...; Mukâtil ise nafaka hususunda... diye açıklamıştır. Ebû Hanife'nin görüşü de budur. Ebû'd-Duhâ'dan şöyle dediği nakledilmiştir: Bu hanımını bosayıp, iddetinin bitmesine iki gün kala ona ric'at yapması, sonra onu tekrar boşamasıdır. (Böyle yapmak ona zarar vermesi demektir.) 4- Hamile Kadınların Boşanması Halinde Nafaka Hakları: "Eğer onlar hamile iseler yüklerini bırakıncaya kadar onlara nafaka verin" âyeti ile ilgili olarak; üç talâk ile ya da daha az sayıda talâk ile boşanmış hamile kadına, nafaka ve süknânın vacib olduğu hususunda ilim adamları arasında görüş ayrılığı yoktur. Kocası vefat etmiş hamile kadına gelince Ali, İbn Ömer, İbn Mes’ûd, Şureyh, en-Ndıaî, en-Nehaî, Hammâd , İbn Ebi Leylâ, Süfyan ve ed-Dahhak şöyle demişlerdir: Doğum yapıncaya kadar malın tamamından ona nafaka verilir. İbn Abbâs, İbn ez-Zübeyr, Cabir b. Abdullah, Malik, Şâfiî, Ebû Hanife ve mezheblerine mensub ilim adamları: Ona ancak (mirastan) kendisine düşen paydan infak edilir, demişlerdir. Buna dair açıklama daha önce el-Bakara Sûresi'nde (2/2'i4. âyet, 23. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. "Eğer onlar sizin İçin emzîrirlerse..." âyetine dair açıklamalarımızı dört başlık halinde sunacağız. Müellif tarafından başlıklar birinci, ikinci... mesele diye gösterilmiş: olmakla birlikte; biz yeni bir rakam vermeyip, başlıklara müteselsil rakam vermeyi sürdüreceğiz.. 5- Boşanmış Kadınlar Çocuklarını Emzirirlerse: "Eğer onlar" yani boşanmış kadınlar "sizin İçin" sizin onlardan dünyaya gelmiş çocuklarınızı "emzirirlerse" o vakit babaların, onlara süt emzirmelerinin ücretini vermeleri gerekir. Erkek tıpkı yabancı bir kadını ücretle tutması gibi, siil emzirdiğinden öcürü boşadiğı hanımını ücretle tutmak hakkına sahihtir. Ebû Hanife ve onun görüşünü kabul edenlere göre kadınlar, bâin talâk ile boşanmadıkları sürece o kadınlardan olma çocuklarını ücretle tutması câiz değildir. Şafii'ye göre ise bu caizdir. Süt emzirmeye dair açıklamalar daha önce el-Bakara Sûresi (2/233- âyet, 1. başlık) ile en-Nisâ Sûresi (4/23. âyet, 4. başlık)'nde yeteri kadarıyla geçmiş bulunmaktadır. Allah'a hamdolsun. 6- Maruf İstişare Sonucu, Maruf İstekler Kabul Edilmelidir: "Aranızda maruf ile müşavere yapın" âyeti kocalara ve zevcelere bir hitaptır. Yani birinizin, ötekine vermiş olduğu güzel ve maruf emri diğeri kabul etsin. Kadının güzel davranışı çocuğunu ücretsiz emzirmesidir. Erkeğin güzel davranması ise kadına süt emzirdiğinden ötürü fazlasıyla ücretini ödemesidir. Bir diğer açıklamaya göre: Çocuğun emzirilmesi hususunda kendi aranızda maruf ile istişare edin ki, çocuk herhangi bir zarar görmesin. Bunun giyim ve kuşam hakkında olduğu söylendiği gibi, çocuğu sebebiyle hiçbir annenin zarar görmemesi aynı şekilde hiçbir babanın da çocuğu sebebiyle zarar görmemesi demektir, "Eğer anlaşmazlıkta güçlükle karşılaşırsanız..." yani süt emzirme ücreti hakkında anlaşmazlık olursa... Koca anneye süt emzirmesinin ücretini vermeyi kabul etmeyip anne de çocuğunu süt emzirmek istemese, koca annesini süt emzirmeye zorlayamaz. O vakit üz annesinin dışında ona bir süt anneyi ücretle tutmalıdır. Anlamın şöyle olduğu da söylenmiştir: Eğer biriniz diğerini sıkıştırıp, birbirinizle anlaşamayacak olursanız; o takdirde baba çocuğuna başka bir süt anneyi ücretle tutsun. Âyet emir anlamında haberdir. ed-Dahhak dedi ki: Eğer anne süt emzirmek istemezse o vakit çocuğuna bir başkasını ücretle tutar. Eğer (çucuk süt anneyi) kabul etmezse, o vakit annesi ücret karşılığında ona süt emzirmeye mecbur edilir. Çocuğu süt emzirmekle kimin yükümlü olduğu hususunda ilim adamlarının üç farklı görüşü vardır. Bizim (mezhebimize mensub) ilim adamlarımız şöyle demişlerdir: Evlilik devam ettiği sürece kadının çocuğuna süt emzirmesi icab eder. Ancak şerefi ve konumu buna uygun değilse; o takdirde babanın kendi malından çocuğa süt emzirmesi gerekir. İkinci görüş: Ebû Hanife hiçbir şekilde anne çocuğuna süt emzirmek zorunda değildir demiştir. Üçüncü görüşe göre ise annenin her durumda çocuğuna süt emzirmesi gerekir. Erkek hanımını boşadığı takdirde kadının çocuğuna süt emzirme yükümlülüğü yoktur. Ancak ondan başkasının memesini kabul etmeyecek olursa, o takdirde çocuğunu emzirmekle yükümlüdür. Şayet ücret hususunda baba ile anne anlaşmazlığa düşerlerse, kadın ecr-i misil verilmesini isteyip, baba karşılıksız emzirmesinden başka bir çözüm kabul etmeyecek otursa -babanın karşılıksız süt emzirecek kimseyi bulmaması halinde- öz annenin ecr-i misil alması en uygunudur. Eğer baba ecr-i misil vermeyi teklif edip anne aşın ücret isteyerek bu teklifi kabul etmeyecek olursa, babanın ecr-i misil teklifinin kabul edilmesi daha uygundur. Eğer baba çocuğun annesine ücret vermekte zorlanacak olursa, o vakit çocuğunu emzirmeye mecbur edilir. |
﴾ 6 ﴿