13

Cahil ve kaba, üstelik kulağı kesik olana.

"Cahil ve kaba; üstelik kulağı kesik olana" âyetindeki: "Cahil ve kaba"; küfründe çok şiddetli ve katı olan demektir. el-Kelbî ve el-Ferrâ': Batıl üzere haksızlık ve düşmanlığı çok ileri götüren kimse demektir, diye açıklamışlardır. Bunun insanları sürükleyerek, onları hapse ya da azaba götüren kimse anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu da çekmek, sürüklemek demek olan: (........)'den alınmış olur. Yüce Allah’ın:

"Yakalayın onu; sürüyerek götürün" (ed-Duhan, 44/47) âyetinde de bu anlamda kullanılmıştır.

es-Sıhâh'dâ şöyle denilmektedir: "O adamı şiddetle çektim, çekerim" demektir. "Çokça çeken adam" anlamındadır. Şair bir atı nitelendirirken şöyle demektedir:

"Biz o atı dizginler, yavaşlatmaya çalışırız; fakat asla onu çekip sürüklemeyiz."

İbnu's-Sikkît dedi ki: Bu hem "lam" hem "nun" ile: Onu sürükledi, çekti" şekillerinde kullanılır. "(.......): Kaba ve katı kimse" demektir. Aynı zamanda bu "kaba mızrak" anlamına da gelir. "Kabalığı apaçık" yani kötülükte çok çabuk olan, hızlı hareket eden demektir. denilir ki "ben yerimden ayrılmam (senin arkandan sürüklenip gitmem)" demektir.

Ubeyd b. Umeyr dedi ki: Bu çokça yiyen, çok içen, güçlü, çetin fakat teraziye konulduğu vakit bir arpa kadar dahi ağırlık taşımayan kimsedir. Melek bir itiş ile bu gibi kimselerden yetmişbin kimse iter.

Ali b. Ebî Tâlib ve el-Hasen dediler ki: "Çirkin işler yapan, kötü huylu kimse" demektir. Mamer dedi ki: Bu, çirkin işler yapan, adi, bayağı kişiye denifir. Şair de şöyle demiştir:

"Hayasız, kötü huylu ve kulağı kesik bir adam

(Hem) imdada koşup fayda sağlamaz, hem de şerefli değil."

Müslim'in Sahih'indeki rivâyete göre Harise b. Vehb, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinlemiştir: "Size cennetlikleri haber vereyim mi?" Ashab: Evet deyince, şöyle buyurdu: "Zayıf ve başkası tarafından zayıf görülen, Allah'a yemin verecek olsa, Allah'ın andının, gereğini yerine getirdiği kimsedir. (Peki) size cehennemlikleri de haber vereyim mi?" Ashab; Evet deyince şöyle buyurdu: "Cahil ve kaba, serkeş ve hayrı engelleyen ve büyüklük taslayan herkes." O, Yine ondan gelen bir rivâyette de: "Serkeş ve engelleyen, Kulağı kesik, anlamı verilen "zenîm" kelimesi ile ilgili tefsir ve açıklamalar biraz sonra geleceğinden bu tabir buralarda ayrıca açıklanmamıştır. kulağı kesik ve mütekebbir olan herkes" Müslim, IV, 2190; Buhârî, IV, 1870, V, 2255; Tirmizî, IV, 717; İbn Mâce, II, I37H; IV, 306 denilmektedir. Müslim, IV, 2190

(Hadiste geçen) el-cevvâz’ın "serkeş ve (hayrı) engelleyen" kimse anlamına geldiği söylendiği gibi, yürüyüşünde böbürlenen, eti bol kişi anlamında olduğu da söylenmiştir.

el-Maverdî, Şehr b. Havşeb'den, onun Abdurrahman b. Gam'den zikrettiğine ve yine İbn Mes’ûd'dan rivâyet ettiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu; "Cennete cevvâz da, ea'zarî de girmeyecektir, utul ve zenim olan da girmeyecektir."' Bir adam şöyle dedi: Cevvâz nedir? Ca'zarî nedir? Utul ve zenim ne demektir? Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cevvâz (mal) toplayıp onu engelleyen (infak etmeyen), ca'zarî kaba saba, utul ve zenîm; hilkati itibariyle güçlü, karnı geniş, sağlık verilmiş, çok yiyen, çok içen, bol yiyecek bulan ve insanlara çokça zulmeden kişidir." Mâverdî, Nüket, VI, 6Ş Müsned, IV, 227'cle yalnız "utul ve zenim'e dair açıklamaları ıi-vSyet etmektedir. Bu rivâyet ile ilgili olarak Heysemi, Mecmâ', VII, 12H'de su değerlendirmeyi yapmaktadır: 'Hadisi Ahmed rivâyet ermiş olup senedinde Şehr b. Havşeb vardır Bir topluluk onun "sika" olduğunu kaimi etmiş ise de nisbeten zayıftır Abdurrahman b. Ğanm’ın ise sahih görüşe göre sahabi değildir.'

es-Sa'lebî de bunu Şeddâd b. Evs'den zikretmektedir: Cennete cevvâz da, ca'zarî de, utul ve zenîm olan da girmeyecektir. Ben bunları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan duydum. Dedim ki; Cevvâz nedir? O: Çokça (mal) toplayıp, fakat onu engelleyendir, dedi. Peki ca'zarî nedir? diye sordum. O, Kaba saba kimse demektir, dedi. Peki utul ve zenim ne demektir? diye sordum. O: Karnı geniş, yapısı yumuşak, çok yiyen, çok içen, çok haksızlık eden, çok da zalimlik eden kimsedir dedi.

Derim ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'dan gelen "utul: cahil ve kaba" hakkındaki bu açıklaması, müfessirlerin görüşlerinden daha üstündür. Ebû Davud'un Kitabında "el-cevvâz" lâfzının açıklaması, kaba saba diye zikredilmiştir. Bunu Harise b. Vehb el-Huzaî'nin rivâyet ettiği hadiste zikretmektedir. Harise dedi ki: Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Cennete ne cevvâz, ne de ca'zerî kimse girecektir." Dedi ki: Cevvâz kaba ve saba kimseye denilir. Ebû Dâvûd, IV, 253

Buna göre ilk olarak zikrettiğimiz üzere; buna dair (Peygambere kadar ulaşan) merfu iki açıklama bulunmaktadır.

Kalbi katılaşmış kimse demek olduğu da söylenmiştir. Zeyd b. Eslem'den yüce Allah'ın: "Cahil ve kaba, üstelik kulağı kesik olana" âyeti hakkında şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Allah'ın bedenine sağlık verdiği, karnını genişlettiği, ona dünyadan kısmen bir şeyler verdiği, bununla birlikte insanlara çok zalim olan bir adamdan ütürü sema ağlar. İşte utul ve zenîm (cahil ve kaba ve kulağı kesik) budur. Sema zina eden yaşlıdan ötürü ağlar. Yer nerdeyse onu taşımayacak."cu

Zenîm (kulağı kesik olan): Bir kavme sonradan alınan, onlardan sayılan, onlardan olmadığı halde onlara katılan kimse demektir. Bu açıklama İbn Abbâs ve başkalarından rivâyet edilmiştir. Şair şöyle demektedir:

"Adamların fazladan kendilerinden çağırdıkları bir zenîm(dir o)

Tıpkı köselenin enine ayakların derisinin ilâve edildiği gibi."

Yine İbn Abbâs'tan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Bu Kureyş'ten bir adam olup kulağı yarılmış, kesilmiş koyun gibi kulağında bir kesikliği bulunan bir kimsedir. İbn Cubeyr'in ondan rivâyet ettiğine göre bu; koyunun kesik kulağı ile tanındığı gibi, kötülükle tanınan kimse demektir. İkrime dedi ki; Koyun nasıl kesik kulağı ile tanınıyorsa, bu da adilik ve bayağılığı ile tanınan adi ve bayağı kimse demektir.

"Kusurları ile tanınan kimse" anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu açıklama da İbn Abbâs'tan rivâyet edilmiştir. Ondan gelen bir başka rivâyete göre; çokça zalimlik eden kimse demektir. İşte bunlar toplam altı görüş etmektedir.

Mücahid dedi ki; Zenîm denilenin elinde altı parmağı vardı. Herbir başparmağının yanında fazladan bir parmağı bulunuyordu. Yine ondan Said b. el-Müseyyeb ve İkrime'den şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir: Bu, kavminin nesebine sonradan katılan veled-i zina demektir. el-Velid, Kureyşliler arasında aslen onlardan olmayan, kendilerine katılmış birisi idi. Babası doğumundan onsekiz yıl sonra kendi çocuğu olduğunu iddia etmişti. Şair şöyle demektedir:

"O babası bilinmeyen zenim bir kimsedir,

Annesi fahişedir, onun soyu sopu çok bayağıdır."

İki şekliyle kaynağını tespit edemedik. 'Utul ve Zenin'i açıklayan rivâyetler ve kaynakları ise az önce zikredildi.

Hassan dedi ki:

"Sen Haşimoğullarına ilave edilmiş zenîm kimsesin,

Binicinin arkasına tek bir okun eklendiği gibi,"

Derim ki: Bu da birinci görüş ile aynıdır.

Ali (radıyallahü anh)'dan rivâyet edildiğine göre; bu, aslı olmayan (bilinmeyen) kimse demektir, diye açıklamıştır. Anlam aynıdır.

Rivâyet edildiğine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cennete ne bir zina çocuğu, ne onun çocuğu, ne onun çocuğunun çocuğu girer." Ebû Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, III, 30H'de bu rivâyeti Ihı şekilde kaydetmeden önce (111, 307), Ebû Hüreyre'den: "Cennete dört kişi girmeyecektir: Ana-babasına isyankâr, içki içmeye devam eden, çok minnet eden ve veled-i zina" şeklindeki rivâyeti kaydeder ve bunun on tane muhtelif rivâyetinin olduğunu belirtir ve bu rivâyetleri illetlerine işaret ederek sıralar (IH, 307-310) ve böylece rivâyetin diğer illetleriyle birlikte oldukça muzelarih olduğunu ortaya koyar. Dârakulnî, Ilel, Riyâd, 1405/1985, IX, 101 vd da bu rivâyetin illetlerini ortaya koyar. Merhum müfessirimizin de bu ve bundan sonraki benzer hadisler ile ilgili değerlendirmesi biraz sonra gelecektir.

Abdullah b. Ömer de dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Zina mahsulü çocuklar kıyâmet gününde maymun ve domuzların suretinde haşredileceklerdir."

Meymûne (radıyallahü anhnhâ) dedi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı şöyle buyururken dinledim: "Aralarında zina mahsulü çocuklar çoğalmadığı sürece ümmetim hayır içinde kalmaya devam edecektir. Fakat zina mahsulü çocuklar aralarında çoğaldı mı artık Allah'ın onların hepsini kuşatacak bir ceza göndermesi pek yakındır. " Müsned, VI, 303; Münziri, Terğib, III, 191 -senedinin hasen olduğu kaydıyla-; Heysemi, Mecmâ', VI, 257 -hadisin sahih ya da Kesen olabileceği kaydıyla-

İkrime dedi ki: Zina mahsulü çocuklar çoğaldı mı yağmur kesilir.

Derim ki: Birinci ve ikinci hadisin sahih bir senetlerinin bulunacaklarını zannetmiyorum. Meymûne'nin rivâyet ettiği hadis ile İkrime'nin açıklamasına gelince, Müslim'in Sahih'inde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın hanımı Cahş kızı Zeyneb'den şöyle dediği zikredilmektedir: Bir gün Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) korkmuş ve yüzü kızarmış olarak ve söyle diyerek dışarı çıktı: "Lâ ilahe ilallah. Yakınlaşmış bulunan bir kötülükten dolayı Arapların vay haline! Bugün Ye'cûc ile Me'cûc'un seddinden bunun gibi bir gedik açıldı" diye buyurdu ve başparmak ile ona bitişik olan diğer parmağı ile (şehadet parmağı ile) bir halka yaptı (ve gösterdi). (Zeyneb) dedi ki: Ey Allah'ın Rasûlü dedim. Aramızda salihler bulunuyor iken helâk olur muyuz? Şöyle buyurdu: "Evet, kötülük çoğaldığı takdirde." Bu hadisi Buhârî de rivâyet etmiştir Buhârî, III, 1221, 1317, VI, 25Hy, 2609; Müslim, IV, 2207, 22OK; Tirmizî, IV, 4H0; İbn Mâce, 11, 1305; Müsned, VI, 428, 429

Kötülüğün, murdarlığın çokluğu ise zinanın ve zina mahsulü gocukların ortaya çıkmasıdır. İlim adamları bunu böylece tefsir etmişlerdir. İkrime'nin söylediği "yağmurun kesilmesi" ise helakin ne ile gerçekleşeceğine dair bir açıklamadır. Bunun ise bu hususta bir (peygamberden gelen) tevkife ihtiyacı vardır. Bu sözünü neye dayanarak söylediğini o daha iyi bilir.

Müfessirlerin çoğunluğuna göre bu âyetler el-Velid b. el-Muğire hakkında inmiştir. O Mina ahalisine (hac esnasında Mina'da vakfe yapanlara) üç gün süre ile hurma, ekşimik ve yağdan oluşan bir yemek (hays) yedirir ve şöyle nida ettirirdi: Kimse bir tencerenin altında ateş yakmasın. Hiçbir kimse paça tütsülemesin. Şunu bilin ki kim hays yemek istiyorsa, el-Velid b. el-Muğire'ye gelsin. O bir tek hac esnasında yirmibin hatta daha fazlasını harcar, bununla birlikte bir yoksula tek bir dirhem dahi vermezdi. İşte bundan dolayı: "Hayra durmadan engel olan" diye buyurmuştur. İste:

"O müşriklerin vay haline ki onlar zekatı vermezler..." (Fussilet, 41/6-7) âyetleri de onun hakkında inmiştir.

Muhammed b. İshak dedi ki: Bu, el-Ahnes b. Şerik hakkında inmiştir. Çünkü o Zühreoğullarına katılmış bir antlasmalıdır. Bundan dolayı ona zenîm denilmiştir.

İbn Abbâs dedi ki: Bu âyet-i kerîme ile onun niteliği belirtilmiş, fakat öldürülünceye kadar kim olduğu bilinememişti, öldürülünce canındı. Boynunda asılı duran ve kendisi ile tanındığı bir parça eli vardı.

Murra el-Hemdanî dedi ki: Babası ancak onsekiz sene sonra evladı olduğunu iddia etmişti.

13 ﴿