7O, rüzgarı onlara yedi gece ve sekiz gün peşpeşe musallat kıldı. O kavmi, o süre İçinde İçleri boşalmış hurma kütükleri imişler gibi yere yıkılmış görürdün. "O, rüzgarı onlara... musallat kıldı." Onların üzerine saldı ve musallat kıldı, demektir. -Ayet-i kerîme'de geçen-: "Teshir: Mûsallat kılmak" bir şeyi ona güç ve kudret yetirecek şekilde kullanmak demektir. "Yedi gece ve sekiz gün peşpeşe" ardı arkasına, dinmeden ve kesintisiz olarak; şeklindeki açıklama İbn Abbâs, İbn Mes’ûd ve başkalarından rivâyet edilmiştir. el-Ferrâ' dedi ki: "el-Husûm: Peşpeşe" ardı arkasına gelmek demektir. Bu da kişi dağlandığı vakit kullanılan: "İlacın sonunun getirilmesi, kesilmesi" tabirinden alınmıştır, Çünkü bu durumda kişi dağlama âleti ile dağlanır, sonra peşi peşine bu iş ona uygulanır. Abdu'l-Aziz b. Zürare el-Kilâbî şöyle demiştir: "Onların birlikteliklerini bir zaman ayırdı, Bu süre içerisinde biri diğerinin peşinden gelen ardı arkasına yıllar vardı." el-Müberred dedi ki: Bu tabir bir şeyi kesip, başkasından ayırmayı anlatmak üzere kullanılan: "O şeyi kesip ayırdım" tabirinden alınmıştır. lâfzının: "Kökten koparmak" anlamında geldiği de söylenmiştir. -Bu kökten olmak üzere- kılıca "hüsam" adının veriliş sebebi, düşmanın düşmanlığını ulaştırmak istediği noktaya götürmesini engelleyerek onu kesmesi, durdurması dolayısıyladır. Şair de şöyle demiştir: "Bir kılıç ki; onu destek yaparak ayağa kalkacak olursam, Ağaçları budamak için başlamam yeterlidir; fakat o, ağaç budama aracı (ya da budayıcı) değildir." Âyet; bu rüzgarın onların kökünü kestiğini anlatmaktadır. Onları kesip biçti ve yok etti, demektir. O halde bu, yüce Allah'ın kökten imha eden azâbı ile kesip bitiren bir rüzgar idi. İbn Zeyd dedi ki: Bu rüzgar onların kökünü kesti, onlardan hiçbir kimseyi geri bırakmadı. Yine ondan gelen rivâyete göre bu rüzgar bütün bu süre boyunca gece ve gündüzleri kesintisiz esti. Çünkü bu rüzgar birinci günün güneşin doğuşu ile başladı, son günün güneşinin batışı ile sona erdi, kesildi. el-Leys: (Mealde; Peşpeşe, kesintisiz) "uğursuzluk" demektir demiştir. "Bunlar huşum geceleridir" yani hayrı o gecede bulunanlardan alıp kesen, uzaklaştıran geceler demektir. es-Sıhah'da da böyle demiştir. İkrime ile er-Rabi' b. Enes de: Uğursuz (gün ve gece)ler demektir, demişlerdir. Buna delil de yüce Allah'ın: "...uğursuz günlerde..." (Fussilet, 41/16) âyetidir. Atiyye el-Avfî dedi ki: "Peşpeşe" âyeti oranın ahalisinden hayrı kesen, bitiren demektir. Bugünlerin başlangıcı hakkında farklı görüşler vardır. Pazar sabah başladığı söylenmiştir. Bu es-Süddî'nin görüşüdür. Cuma sabahı başladığı da söylenmiştir. Bu da er-Rabî' b. Enes'in görüşüdür. Çarşamba sabahı başladığı da söylenmiş olup bu da Yahya b. Sellam ile Vehb b. Münebbih'in görüşüdür. Vehb dedi ki: Bugünler Arapların acûz (koca karı soğukları) günleri ismini verdiği günlerdir. Bugünlerde çok şiddetli soğuk ve rüzgar olur, Bunların İlki çarşamba, sonuncusu da yine çarşamba günü idi. Acuze (koca karı)ya nisbet edilmelerinin sebebi, Âd kavminden bir koca karının bir seraba girmesi üzerine rüzgarın da onun peşinden giderek sekizinci günde onu öldürmüş olmasıdır. Bir başka görüşe göre bu günlere "acûz günleri" denilişinin sebebi kışın aczinde (sonunda) meydana gelmeleridir. Bu ise hristiyanların aylarından (miladi aylardan) mart ayındadır. Bunların ünlü isimleri vardır. Şair İbn Ahmer bugünler hakkında şöyle demektedir: "Kış mevsimi, acuzemizin bir aydaki yedi gün ile alabildiğine acı kılındı, Bugünleri olan: Sin, Sanabbar ve Vabr Âmir ile onun kardeşi Mu'temir, bir de Muallil ile Mutfiul-Cemr Günleri geçip gitti mi? İşte o vakit kış da alelacele geçip gider ve Sana sıcağın ateşini veren bir ateş yakıcı gelir." "Peşpeşe" lâfzı hal olarak nasbedilmiştir. Mastar (mef'ûl-i mutlak) olarak nasbedildiği de söylenmiştir. ez-Zeccâc dedi ki: "Peşpeşe onların kökünü keserek" diye açıklamıştır ki; onları yok ederek demek olur. Buna göre bu, tekid edici mastardır. Mef'ûlun leh olması da mümkündür. Yani onları kökten imha etmek, onların kökünü koparmak ve kökten yok etmek için bir süre boyunca bu rüzgarı onlara musahhar kıldı. Bu kelimenin: "Kökten yok eden" kelimesinin çoğulu olması da mümkündür. es-Süddî bu lâfzı ha harfini üstün olarak; diye "rüzgar"dan hal olarak okumuştur. Yüce Allah bu rüzgarı onlara kökten imha edici olarak musahhar kıldı, demektir. "O kavmi o süre içerisinde" yani bu geceler ve gündüzler içerisinde "içleri boşalmış" Ebû't-Tufeyl'in dediğine göre çürüyüp gitmiş "hurma kütükleri İmişler gibi yere yıkılmış" ölmüş "görürdün." "Yere yıkılmış(lar)" lâfzı; in çoğuludur. " O süre içinde" âyetinin, o rüzgar sebebiyle; anlamında olduğu da söylenmiştir. "İçleri boşalmış" âyetinin, içinde hiçbir şey olmayan, içi bomboş (mealde olduğu gibi) anlamında olduğu da söylenmiştir. "Hurma ağacı" Burada hurma ağacı" lâfzının müzekker ya da müennes geldiği ona getirilen sıfatlardan anlaşılmaktadır. el-Kamer Süresindeki bu ayet-i kerimede getirilen sıfatta müenneslik alâmeti olmadığından dolayı; -Arapçada sıfatın mevsûfa uyması gerektiği kaidesinden ötürü- hurma ağacı lâfzı da müzekker kabul edilmiş olmaktadır. Tefsiri yapılmakta olan âyet-i kerimede ise hunun aksi sözkonusuduı. lâfzı hem müzekker, hem müennes olarak kullanılabilir. Nitekim yüce Allah bir başka yerde: "Sanki onlar kökünden kopmuş hurma kütükleri idiler" (el-Kamer, 54/20) diye buyurmaktadır. Burada helâk edilen kavmin, kökünden yere yıkılmış hurma ağaçlarına benzetilmiş olma ihtimali de vardır. O vakit bu, onların beden ve cüsselerinin iri yarı olduğunu haber veren bir tabir olur. Bununla kütüklerin değil de gövdelerin kastedilmiş olma ihtimali de vardır. Yani rüzgar onları öyle bir biçti ki; onlar âdeta gövdeleri bomboş hurma ağaçları gibi oldular. Yani rüzgar onların karın boşluklarına giriyor, onları tıpkı gövdesi boşalmış hurma ağacı gibi yere yıkıyordu. İbn Şecere dedi ki: Rüzgar ağızlarından giriyor, içlerinde bulunan ne varsa dübürlerinden dışarı çıkartıyordu. O bakımdan onlar içleri boşalmış hurma ağaçları gibi olu verdiler. Yahya b. Sellâm dedi ki: Yüce Allah'ın: "İçleri boşalmış" diye buyurmasının sebebi, bedenlerinin tıpkı içi boşalmış hurma ağacı gibi ruhlarından boşalmış (ruhlarının bedenlerinden çıkmış) olmasıdır. Anlamın şöyle olma ihtimali de vardır: Onlar sanki kökünden yerden kesilmiş ve içleri boşalmış hurma ağacı kütükleri gibi idiler. Nitekim yüce Allah: "İşte... onların bomboş ve harap olmuş evleri" (en-Neml, 27/52) yani içinde kalan hiçbir kimsenin bulunmadığı harabeye dönmüş evleri demektir, "İçleri boşalmış" âyetinin daha önceden belirttiğimiz gibi; çürümüş anlamında olma ihtimali de vardır. Çünkü çürüdüğü takdirde zaten içleri de boşalmış olur. Böylelikle onların helâk edildikten sonraki halleri, içleri boşalmış hurma ağacına benzetilmiş olmaktadır. |
﴾ 7 ﴿