| 13Kendisini barındıran soyunu, sopunu "Bunlar onlara gösterilir." Yani bunlar onları görürler. Kıyâmet gününde cin ve insanlardan arkadaşlarının gözlerinin önünde bulunmayacak hiçbir mahluk yoktur. Kişi babasını, kardeşini, akrabalarını, aşiretini görecek fakat herkes kendisi ile meşgul olduğundan ötürü onlara bir soru sormayacak, onlarla konuşmayacak. İbn Abbâs dedi ki: Onlar çok kısa bir süre birbirlerini tanıyacaklar, bu süreden sonra bir daha birbirlerini tanımayacaklardır. Haberlerde nakledildiğine göre; kıyâmet ehli, yaptıkları haksızlıklar korkusu ile tanıdıklarından kaçacaklardır. Yine İbn Abbâs dedi ki: "Bunlar onlara gösterilir." Yani biri diğerini görür ve birbirlerini tanırlar. Sonra biri ötekinden kaçacaktır. Buna göre "bunlar onlara gösterilir" lâfzındaki ("bunlar" diye anlamı verilen) zamir, kâfirlere ("onlara" anlamındaki) diğer zamir akrabalara aittir. Mücahid dedi ki: Yani yüce Allah, mü’minlere kıyâmet gününde kâfirleri gösterecektir. Bu durumda fiildeki zamir mü’minlere, "he" ve "mim': şeklindeki zamir kâfirlere ait olur. (Buna göre meal bunlara onlar gösterilir şeklinde olabilir.) İbn Zeyd dedi ki: Yani Allah, cehennem ateşinde bulunan kâfirlere dünyada iken saptırdıkları kimseleri gösterecekdir. Bu durumda kendilerine gösterilenler tabiler, gösterilen kimseler de kendilerine tabi olunanlardır. Mazluma kendisine zulmeden, maktule de kendisini öldüren kimse gösterilir, diye de açıklanmıştır. "Bunlar onlara gösterilir" âyetinin meleklere ait olduğu da söylenmiştir. Yani melekler, insanların hallerini bilirler ve herbir kesimi kendilerine layık oldukları şekilde önlerine katıp sürerler. "Bunlar onlara gösterilir" anlamındaki: âyeti ile ifade tamam olmaktadır. Bundan sonra yüce Allah: "Her günahkâr" yani kâfir "o günün azabından" cehennem azabından "feda etmeyi temenni eder." Dünyada iken akrabalarından kendisi için en değerli olan varlıkları feda etmeyi temenni edecek; fakat buna güç yetiremeyecektir. Daha sonra bu akrabaları sözkonusu ederek şöyle buyurmaktadır: "Oğullarını, zevcesini, kardeşini, kendisini barındıran" Mücahid ve İbn Zeyd'in açıklamasına göre kendisine yardımcı olan "soyunu, sopunu" aşiretini. İmâm Mâlik dedi ki; "Kendisini barındıran"dan kasıt, onu terbiye eden annesidir, el-Maverdî naklettiğine göre, bu açıklamayı Eşheb Mâlik'ten rivâyet etmiştir. Ebû Ubeyde dedi ki: "Fasile: soy, sop" kabilenin alt birimidir. Saleh dedi ki: Bunlar kişinin yakın atalarıdır. el-Müberred dedi ki: Fasile (soy, sop) bedenin azalarından bir parça demek olup, kabilenin alt bölümüdür. Kişinin yakın akrabalarına onun bir bölümüne benzetilerek "onun fasile"si" ismi verilmiştir. Kabile ve diğer birimlere dair açıklamalar daha önce el-Hucurat Sûresi'nde (49/13- âyet, 5. başlıkta) geçmiş bulunmaktadır. "Soy-Sopa" Yapılan Vakfın Kapsamı Burada bir mesele sözkonusu edilmelidir, o da şudur: Bir kimse kendi fasilesine (soyuna, sopuna) bir vakıfta bulunacak yahutta onlara bir vasiyette bulunacak olursa, bunun genel bir mana ifade ettiğini kabul edenler bunu aşiret diye yorumlarlar. Özel bir mana ifade ettiğini iddia edenler ise bunu yakınlık sırasına göre atalara yorumlarlar. Ancak konuşma dilinde birincisi daha çok görülen bir anlamdır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır. “Kendisini barındıran" onu kendisine katan ve korkulacak bir hal ile karşı karşıya kalması halinde korkudan yana ona güvenlik veren kimse demektir. | 
﴾ 13 ﴿